Sunghoon's POVMüsabaka arenasının arkasında yeşil gözleri beklerken yapmak üzere olduğum şeyin etik olup olmadığını tartışıyorduk. Eisi'ye göre oldukça etik olan çocuğu zehirleme fikri bana bir miktar hile fikrini uyandırmıştı ancak Alexander o minderlerde ölecek olan ne ilk ne de son kişiydi.
"Çocuğun ağzına portakalı nasıl sokacak Sunghoon? Tabii ki zehirlemesini söylemen lazım. Onun eşimle bağ kurmasına izin vermemeliydik." Tam bir dişi olan kızım beynimi yaklaşık on iki saattir sikiyor, yeşilin Baide'le bağ kurmasına izin vermenin ne kadar yanlış olduğunu tekrarlıyordu. Bir papağan gibi.
"Baide bizi dinler miydi sanki? Olan oldu. Şimdi onu hayatta tutmamız lazım yoksa dördümüz de nalları- pardon pençeleri dikeriz." Ejderhamın olduğu yerden bana gözlerini devirip buhar üflediğini hissedebiliyordum.
"Çok komiksin."
"Biliyorum Eisi." Ve kafamdan çıktı. Dün bire bir dövüşecek olan kişileri listelerken soğuk terler dökmüş iki saat sonunda Yeşil için en azından kolay zehirlenecek bir ışık hakiminde karar kılmıştım. Yeşil kötü dövüşmüyordu ancak zayıftı narin bir yapısı olduğu için hareketlerinin minimal ve hızlı olması gerekiyordu. Ancak o... çok da minimal şeyler denemiyordu diyebiliriz. Ethan strateji konusunda bir deha olduğunu söylüyordu. Evet, eğer cüsessi hatrı sayılır olan biri olsaydı seçtiği teknik hareketler inanılmaz hızlı bir şekilde karşısındakini öldürebilirdi.
Benim yeşil'imin oldukça şiddet yanlısı biri olduğunu silah seçiminden anlamıştım. Belinin etrafına sardığı kemerlere on iki hançer yerleştirmesini izlerken neredeyse aklımı kaybediyordum. Yirmi bir yaşındaki bu çocuk buraya geldiğinden beri aklımı başımdan almıştı.
"Yeşil, neredeydin?" elini tutup kendime çektim ve bizi gölgelerin arasına sakladım.
"Geldim. Canım portakal suyu istemişti." Son cümleyi yüzünde sinsi bir sırıtışla söylerken gözlerimin içine baktı ve cebinden küçük bir tüpe doldurduğu portakal suyunu çıkardı.
"Fikri veren Baide'di. Bunun adil olduğuna emin misin?" aklımın ucuna Baide'e teşekkür etmeyi yazdım ve yeşili biraz daha kendime bastırdım. Etraftakilerin bizi görmesini çok istemiyordum.
"Yine de biraz dövüşmeni istiyorum. Neler öğrendiğini bana göster güzelim. Hançerlerini aldın mı?" Gülerek evet anlamında başını salladı.
"Hançerler bazen vücudunu çiziyor. Sana söyleyip zayıf görünmek istemedi." Baide'in sesini duymamla tekrardan bakışlarımı vücuduna çevirdim. "Yeşil. Benim için tişörtünü çıkarır mısın?" Kahretsin. İletişim becerilerim ve kelime bilgim üstünde çalışmam gerekiyordu.
"Senin için soyunmasını müsabaka arenasının arkasında mı istiyorsun gerçekten Sunghoon?" Eis'in benimle dalga geçmesine ağlasam mı gülsem mi bilememiştim. "Hayır ama senin susmanı istiyorum Eis."
"Bana bir daha emir verirsen meze olursun." Ejderhamın benden meze olarak bahsetmesine aldırmamayı şeçtim ve Jake'e döndüm.
"Sadece hançerleri nasıl taktığını görmek istiyorum yeşil." kocaman açılmış gözleri bir rahatlamayla kapandı ve tişörtünü kaldırdı. Kahrolası hançerler vücudunu çizmekten ziyade parçalamıştı.
"Neden daha önce canının yandığını söylemedin?" Endişeyle sorduğum soruyu cevaplamadan önce başını eğdi "Benim güçsüz ve biraz acıya bile dayanamayan biri olduğumu düşünmeni istemedim." Elimden geldiğince kırgınlığımı belli etmemeye çalıştım ancak kesiklerle dolu vücudu benim bile canımı acıttı. "Senin zayıf olduğunu asla düşünmedim ve düşünmeyeceğim güzelim." hafifçe yanağını okşadım.
"Bugünlük seni dövüşçü listesinden çıkarıyorum yeşil. Revire git şu yaralar iyileşmeden dövüşmeyeceksin." Sözümü kesmek için ağzını açar gibi oldu ancak ben önce davranıp sözünü kestim. "İtiraz istemiyorum. Sana. Zarar. Gelmeyecek. Akşam odama gel sana birkaç şey öğretmek istiyorum tamam mı?" Yeşil revire gitmek için gölgemden çıkmadan önce bana döndü ve evet anlamında sakince başını salladı.
Kendi kendine canını yakmasına sinirlenmiştim. Üstüne gittiğimin farkındaydım bütün bunların çok ağır olduğunun farkındaydım hatta ondan uzak dursam her şeyin yeşil için çok çok daha iyi olacağının farkındaydım ancak ona bakmak bile yüzlerce yıldır içimde kayıp olan hisleri uyandırırken.. bencil olmak en iyi seçenek gibi geliyordu.
Onu korumak yanımdan ayırmadan herkese onun benim olduğunu söylemek istemem çok mu yanlıştı? Evet. Bunların hepsi onun için aşırı fazlaydı. Kaldırabileceğinden çok daha fazla. Ben ona ve yanımda oluşuna doyamazken; beni iki haftadır tanıyan Jake için çok fazlaydım.
_______
Bir yıl önce Lux'teki sekiz ateş hakimi haberini aldığımızda içimde bir şeyler alev almış, bana gidip onları kendi gözlerimle görmemi söylemişti. Sonra gider gitmez onu gördüm. Huzurlu görünüyordu. Şiddet, savaş ve kara büyüler hayatını oluşturan elementler arasında yokken oldukça huzurlu ancak bir o kadar da donuktu. Kocaman yeşil gözlerinde hiçbir duygu kalıntısından eser yoktu.Bir ay sonra Lux'teki büyücüler Vortex Veil'in onlardan haberdar olduğunu öğrendiği anda her şey kötüleşti. Ve çok kısa süre sonra işkenceler başladı. Onları dondurucu derecelerde buz kalıplarına zincirlediler, saatlerce suyla işkence ettiler, elektrikli kelepçelerle odalarına kilitlendiler.. Ve ben hepsinde oradaydım. Gölgelerin arasından onu izledim. Canının yanmasını, ağlamasını, bağırıp çağırmasını ve en korkunç olan kısım; yalvarmasını izlemek zorunda kaldım.
Oradaki yedi ateş hakimi sahip oldukları tüm umudu ve gücü yavaş yavaş yitirirken Jake'in güçlenmesiydi sanırım beni ona çeken şey. Hakkında tek bir bilgi ya da kayıt bulunmayan küçük yalancıma ilk kez orada aşık olmuştum.
Zavallı Vivian'ı kontrolden çıkacak kişi olarak seçtiğimizde bile hiçbir suçluluk duygusu hissetmedik. Ne ben ne Ethan ne de Jay. Tek istediğim onu Vortex Veil'a getirip en ufak zarardan korumakken onu kelepçeleyen askere karşı tavrını gördüğümde beynimde binlerce şimşek çaktı. Benim Yeşil'im kırılgan olmaktan çok öteydi. Bir savaşçı, bir asker olmak için doğmuş; gördüğü işkenceler ona öğretilen yalanlar bile onun damarlarındaki ateşi söndürememişti.
Sonrasında o da beni gördü. Arabada ben Jay'in gölgesinden onu izlerken gözlerimin içine baktı. Ve işte o zaman geri dönüşü olmayan bir şekilde birbirimize bağlandık. Ve ben hayatımda ilk kez gerçekten aşık oldum.
____________
"Aşık olmak çok dramatik bir kelime. Ona aşık olduğundan emin miyiz? Bir daha düşünsek? Şu seksi kocaman memeli ışık hakimi tarihçi çok daha iyi değil mi?" Jake revire gittiğinden ve ben neredeyse dünyanın bir toz bulutu olmasından başlayan onu tanımamın hikayesini kafamdan bir film gibi geçirdiğimden beri ne Eis ne de Baide susmuştu.
Çocuk gibi, düşüncelerim ve yeşil'e aşık olduğumu düşünmemle dalga geçiyorlardı. "Kocaman memeli tarihçi beceriksizin teki. Yeşil daha egzotik." az önce kendi ejderhası onu tanımlarken egzotik kelimesini kullanmış ve ben kimin kiminle dövüştüğünü bile bilmediğim müsabakanın ortasında kahkaha atmıştım.
"Sen az önce yeşil'e egzotik mi dedin Baide?"
Öğrencilerimin çoğunun ismini bile bilmemenin suçluluğu sadece beş saniye sürmüş, kafamdaki sohbete tekrardan katılmıştım."Yeşil uyuyor olmasa buna çok kırılabilirdi Sunghoon."
"Neyse ki çocuk uyuyor ve Sunghoon'un utanç verici aşk itiraflarını duymadı. Hala fikrini değiştirebilirsin hiçbir şey için çok geç değil. Kocaman memeli tarihçiyi eledik.. Ah! Sarışın, mavi gözlü teğmen Dominic? Müthiş bir parça!"
Ejderhamın bana böyle şeyler söylemesine şoktan dilim tutulmuş tekrardan gülmemek için kendimi çok zor tutmuştum. "Yeşil'de karar kıldım Eis. Ben böyle hissediyorsam mutlaka bir sebebi vardır. Ne zamandan beri seçimlerini sorguluyorsun?"
"Şu çocuğu izlemeye başladığın günden beri Sunghoon."
______________
Nooooooolur yorum yapin yoksa benim asla bolum yazasim gelmiyor
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buenos Aires /Jakehoon
Fanfiction"Onunla, kalenin ve okulun sahibiyle sevişiyor olmam konusunda aynı fikirde olanlarınız varsa karşıma çıkıp düşüncesini belirtebilir. Söz alınmam."