20

111 22 18
                                    


Jay's POV

Bazen hayatınızda öyle bir an gelir ki iyi olduğunuz için kendinize kızarsınız. Karşısınızdaki kişinin acısını hafifletmeyi istersiniz ancak hiçbir şey yapamazsınız. Jungwon'u delirmiş gibi bütün arazide ararken Cath'in kanadının altında gövdesine yaslı halde acı içinde çığlıklar atarken bulduğumda ben de aynen öyle hissettim. Onu orada o halde gördüğümde benim gözlerimin gördüğü tek kişi oydu. Etrafımda nolduğu, ne halde olduğumuz önemli değildi o anda sadece Jungwon vardı.

"Jungwon! Sakin ol güzellik, geçecek.. geçecek söz veriyorum.."
Xaedean'ın sırtından atlayışımdan onun yanına koşuşum tamamen bulanıktı. Ne düşündüğümü ne yaptığımı bilmiyordum tek istediğim onu yanıma alıp bir şekilde şifacılara götürebilmekti.
"Jay... Jay, çok acıyor.." Kafasından akıp burnundan bile damlayan kanlar, parçalanmış zırhı ve neredeyse deri namına hiçbir şey kalmamış ve durmadan kanayan sağ elini gördüğüm anda çektiği acının ölmekten beter olduğunu anladım.

"Biraz acıyacak güzellik ama geçecek" canını yakmadan onu kaldırmaya çalışırken gözlerinden akan yaşları görmüyormuş gibi yaptım. Jungwon Noah Yang benim hayatımda tanıdığım en güçlü ve en dik başlı insanlardandı ve onun kişiliğini kaybetmesine dayanamazdım. "Jay bırakma beni. Lütfen. Ölmek istemiyorum. Nolur... Lütfen..."

"Şşş, Tamam güzelim. Buradayım. Ölmeyeceksin söz veriyorum sana hemen şifacılara gideceğiz, geçecek bebeğim." Bulduğum ilk gölgeden geçerek yerleri kaplayan kan ter ve kusmuğun üstünden kaymamaya çalışarak bulduğum ilk sedyeye canını yakmadan onu bıraktım ve ölü bir büyücüyü taşıyan İvy'yi kolundan kavrayıp Jungwon'a götürdüm.

"Onun başından ayrılırsan sana bu dünyada cehennemi yaşatırım duydun mu beni Ivy?"

"Hemen geleceğim güzellik. Söz veriyorum. Döndüğümde iyi olacaksın."

__________________________________
Sunghoon's POV

"Onu kalınlaştırmamı ister misin hayatım? Ah... Şuna da bir bak.. Noah Yang, zavallı çocuğum ipliği kopmak üzere.."

Siktir. Hayatımı geçirdiğim arkadaşım ilk kez ilgilendiği birini bulmuşken onu ölüme terk edemezdim. Ancak Jake'i bırakmayacaktım. O ölmeyecekti. Bana isterse söylediği her şey yalan olsun yine de o benim ellerimde ölmeyecekti.

"Görüşmeyeli uzun zaman oldu Morrigan." Tam arkamdan gelen sesle irkildim ancak önüme bakmaya devam ettim. Morrigan şeytanın ta kendisiydi ve benim sevgilimin hayatı tamamen ona bağlıydı.

Tezgahta oturan kadının dudaklarında memnun bir gülümseme belirdi. "Jay Park.. Sanıyorum buraya Noah için geldin. Ancak sana hiçbir şey borçlu değilim hayatım. Şansına küs."

Konuşurken bir yandan eline aldığı ek bir yeşil iplikle Jake'in incelmiş ipliğini kalınlaştırıyordu. İp yumağıyla işi bittiğinde parmaklarını tezgaha bağlı ipliğe bastırdı ve iplikler bir bütün halini aldı. Aslında burada işim bitmişti ancak Jay'in ne yapacağını görmeden gidemezdim.

"Bende sana ait bir şey var Morr." Elini cebine atıp çokça ince bir bileklik çıkardı. Morrigan, bilekliği görür görmez tüm kasları gerildi ve gözleri yuvalarından fırlayacakmışcasına açıldı. "Onu sen.. nasıl.. ONU GERİ VERECEKSİN O BENİM!" Bebeğine takılması için bizzat kendi kılıcının demirinden yaptırdığı bileklik. Bebeği yaşayabildiği on üç gün boyunca bilekliği takabilmiş ancak Morr burada, zindanlarda, olduğu için ona ait hiçbir şeyi geri alamamıştı. Ve bizim elimize de çatışmalardan birinde geçmişti.

Buenos Aires /JakehoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin