22

134 25 41
                                    


Bir Ay Sonra Jake's POV

Bir döngü hayal edin. Saat sabah beş buçukta travma sonrası stres bozukluğundan dolayı aynı gün aynı saatlerde ataklar geçiren iki arkadaşınızla uyanıp, artık eski haline dönmüş koridorlardan aynı sırayla geçerek  ana salona gittiğiniz; dört yüz ölü için tanrılara dua edilen sonra da gece bire kadar devam eden uçuş ve dövüş stratejileri derslerinden başka hiçbir şey olmayan bir döngü.

Gülmek yok. Sevgi yok. Eğlenmek yok. Hayatta kalanların daha da çöküşünü, yaşadıkları için hissettikleri suçluluk duygusunun herkesin kişiliğini ele geçirerek yok edişini izleyerek geçirdiğim bir ay. Vicky ve Katarina'nın parçalanmış cesetlerinin olduğu mezarlarında Jaemin'le saatler geçirdiğim bir ay.

Ateş hakimleri eğer cesetlerinde uzuv eksiği varsa yakılamazdı. Ruhlarının o yakılamayan parçada hapis kalacağına inanılır o yüzden sadece gömülürlerdi. Styx ve Gökvadi'nin tamamı alt üst edilmiş, bulunan kopmuş parçalar müsabaka arenasına yığın halinde kategorilere ayrılmıştı.

Kopmuş kolların olduğu bir yığın, Kopmuş eller kopmuş bacaklar ayaklar ve en kötüsü kopmuş kafa yığınları. Katarina'nın kafasını o yığında ararken elimden geldiğince tanıdığım herkesi de ayırmaya çalışmıştım.. Hepsi farklı yüz ifadeleriyle donup kalmışlardı.. Ancak hepsinde belirgin bir dehşet ve hüzün yer edinmişti. Tanıdığımız suratları ayrı bir yere tek sıra halinde yerleştirip kahrolası bir puzzle parçası gibi gidip diğer yığınlardan onlara ait olduğunu düşündüğümüz uzuvları seçip kafalarının yanına yığın halinde yerleştirmiştik.

O gün kaç kere yıkandığımı, kustuğumu ve bağırarak ağladığımı sayamamıştım bile. Uyuyamıyordum. Rüyalarımda bile Katarina'nın olduğuna emin olduğum kopmuş bir kolla arenada gezip kalan kopmuş uzuv yığınlarındaki parçaları seçip onun koluyla eşleştirmeye çalışıyordum. Sonra da uyanıp duşa giriyor bir tur kan ve safradan oluşan sıvı kusuyor ve bir zavallı gibi Sunghoon'un odasının önündeki şöminenin önüne oturup ağlıyordum.

Sunghoon ise asla yanıma gelmiyor, benimle dersler dışında konuşmuyordu. Bana olan sinirinin sebebini anlamıyordum. Beni Jaem'le sarılırken gördüğü günden beri benimle zihnimden bile konuşmuyordu. Baide'i görmek hala oldukça zor geliyordu ejderhalara bağlı oldukları büyücüden başka kimse dokunamadığı için yaralarını ben tedavi etmek zorundaydım.

Dürüst olmak gerekirse bugünki dövüş stratejileri ve uygulanması dersi açık eşleştirmeyle yapılacağı için kendi adının karşısına Jaem'in adını yazmasından endişeleniyordum. Ben bacağımdaki dikişlerin açılmasından korkulduğu için bugünün listesine dahil edilmemiştim.

Arenanın etrafında Baide'le uçarken bir yandan kavga ediyorduk. "Sunghoon neden seninle konuşmuyor Yeşil?"

"Bilmiyorum Baide. Muhtemelen Jaemin yüzünden ama ben ona da sırtımı çeviremem anla beni.. Aurora, Julie, Vicky ve Katarina... hepsi öldü geriye sadece o ve Jungwon kaldı..."

Baide beni anlıyor olmalıydı ki biraz sustu. "Baide ben neden onu ve Eis'i duyamıyorum? Onunla konuşmadığım zaman düşüncelerini duymak iyi geliordu ama şimdi onlar da yok.."

"Zihnine bir perde çekiyor çünkü Yeşil. Bunu bir süredir yapıyor ama sebebini bilmiyorum."

Baide'le biraz alçalırken bir anda üstümüze bir gölge çöktü. Ben daha olanları algılayamadan zihnimde bir ses yankı yaptı ve ciğerlerime sakince bir nefes çekebildim.

" Jaemin denen embesilden kurtulmadığın sürece seninle konuşmayacağım."

"Beş yaşında bir çocuk gibi davranıyorsun. İstediğin her şey oldu. Gözlerim tekrardan yeşil, iyiyim, hayattayım ve seni özlüyorum ama hayatta kalan iki arkadaşımdan birinden kurtulmayacağım."

Buenos Aires /JakehoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin