24

116 28 22
                                    


Jake's POV

Tamam... pekala... Harika! Sunghoon benim yüzüme bakmama işinin bokunu çıkarmaya başlamıştı. Dersler tamamen eski haline dönmüş herkes çatışmadan önceki haline dönebilmişti. İyileşmenin de zorlukları vardı ancak herkes şu an sorguya hazırlıklı olmak adına kişisel sorunlarını gözardı edip koridorlarda bile asla ses çıkarmadan gruplar halinde geziyorlardı. Son birkaç gün içinde okulda belki en az otuz kişi beşerli gruplarda kaybolmuştu. Sunghoon Jay ve Riki de ortada görünmeyen eğitmenlerdendi.

Sınava hazırlıklı olmak adına Sunoo ben ve Jungwon eski odamıza dönmüştük. Uyuyabiliyor muyduk? Hayır. Tüm gece birbirimize son zamanlarda yaşadıklarımızı ve ilişkilerimizi anlatıyorduk. Maksat zaman geçirmekti. Sunghoon tek kelime etmeden ortadan kaybolalı tam olarak üç gün olmuştu. Ona hiçbir şekilde ulaşamamıştım. Eis de aynı şekilde ortalarda yoktu. Derslere ara verildiğini söylemeye bile lüzum yoktu çünkü ne eğitmenler ne de ejderhalar ortalıkta görünmüyordu. Şifacılar durmadan bir yerlere fıçılarla bir şeyler taşıyordu ve otoritenin yokluğundan dolayı her yerde bir panik hakimdi çünkü eğitmenlerin yerine gelen askerlerin pedagoji ya da eğitimle hiçbir alakaları yoktu.

"Sunoo! Hadi gidelim. Öğle yemeğine yetişemezsek akşam yemeğine isim yazdıramayız."

"Jake! Kılıcımı bulamıyorum! Gel de yardım et." Bazen Jungwon ve Sunoo'nun nasıl devasa kılıçlarını kaybettiğini anlayamıyordum ancak sesim de çıkmıyordu. En uzunu kolum boyutunda olan hançerim dışında hepsi üstümde uyuyordum ve zamanla alışmıştım. Sunoo kılıcını çoğunlukla kendinden uzağa koymaktan hoşlanırken, Jungwon elinin altında tutmayı tercih ediyordu.

"Tamam! Ben buldum, hadi gidelim." Jungwon gardobun üstünden indirdiği kılıcı Sunoo'ya verdi ve ben kapıyı açıp dışarı adım atar atmaz ensemden bir fısıltı yükseldi. "Çok da çabuk değil Korgeneral'in sevgilisi."

Ve bütün Dünyam karardı.

_______________________

"Günaydın. Ben Declan Blanc. Bunlar da Octavia Everhart ve Fabiana De Rosa. Üçüncü senenizin ilk sorgusunu yapacak teğmen grubu biziz. Biraz su için ve bir şeyler yiyin. Bir yandan da sorgunuzda saklayacağınız sırrı seçin. İyi şanslar."

Sunghoon buna nasıl izin vermişti? "Baide! Nerede olduğumuzu biliyor musun?" Masaya geçtim ve bize bıraktıkları bisküviye benzer kuru şeyden bir ısırık aldım. Sunoo ve Jungwon da ejderhalarından yardım isteyecekti.

"Hayır Yeşil. Sesini bile net duyamıyorum. Kaçmaya çalışın. Kaçabilen öğrencilere ekstra puan verilecektir. Çok dikkatli ol. Sizi bulacağız."
Birkaç dakika içinde su ve bisküvileri bitirmiş sırrımızı düşünüyorduk.

"Sır olarak ne seçiyoruz? Jungwon.. Bir önerin var mı? Sunoo?" Jungwon bir şey söylemek ister gibi ağzını açtı ancak hemen vazgeçti. Sonra göz göze geldiğimizde hafif bir utançla başını salladı.
"Jay'e aşığım."

Sunoo ve benim aynı anda gülmemize şükürler olsun ki darılmamıştı. "Daha... az bilinen bir şeyler olmalı." Sunoo'dan çok bir umudum yoktu. Riki'nin ona sakıncalı ya da tehlikeli bir şey söylemiş olmasının imkanı yoktu. Evet ejderhalardan bahsetmiş olabilirdi ancak daha sakıncalı herhangi bir şeyi söylemeyi göze almış olamazdı. "Zindanlardaki Dokumacı aslında Morrigan. Ve bunu gerçekten söylersek bizi öldürmeye gelecek büyücülerin sayısını bile düşünemiyorum. İşte size sır."

Sunghoon bunu bana tabii ki kendi rızasıyla anlatmamıştı. Savunmasız ve sorduğum her soruya cevap vereceğini bildiğim bir anda, ağzıma hatrı sayılır ve oldukça hukukumuzun olduğu belli bir vücut parçasını almadan hemen önce, sormuştum.

Buenos Aires /JakehoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin