9

211 31 73
                                    


Jake's POV

Gözlerimi Sunghoon'un odasında, yorganlarının altında ve onun göğsünde açtım. Gözlerimi açmamla okuduğu kitabı kapattı ve yüzümü avuçlarının arasına aldı. "İyi misin bebeğim?" Sesindeki şefkat ve saf ilgi kalbimde bir şeylerin teklemesine sebep oldu. Ethan adlı canavarın beni sürdüğü o cehennemde soğuyan ruhum tekrardan alev alırken gözlerimi dudaklarında gezdirdim ve sorusunu cevapladım. "Sen yanımdayken iyiyim. Sen olmadan bu kale bir cehennem."

Sözlerime karşılık gülerek saçlarıma yüzünü gömdü ve dik oturmamı söyledi. Kollarının arasında biraz doğruldum ve onunla yüz hizasına gelene kadar doğruldum. "Özür dilerim. Senin için daha çok çaba sarf etmeliydim seni.. yalnız bırakmamalıydım." Dudaklarımdan kor alevlerim kadar büyüleyici gözlerini ayırmadan konuşurken içimden gelen ağlamak, bağırmak ve ona kızmaktı. Yatağından kalbimi kaplayan bir acıyla kalktım. Onu suçlayamazdım ona beni yalnız bırakmasını ben söylemiştim...

"Sen... Sen Sunghoon Rhys Park'sın sen... onlarca savaş gördün milyonlarca insan milyonlarca büyücüyü tarih sayfasından sildin. Sen... kahretsin neden bana ve sözlerime itaat edersin ki Sunghoon sen... Tanrıların tanrısı olacak güce sahipsin NEDEN ORADA BENİ DİNLEMEYİ SEÇTİN!?" Ağladım. Onun gibi yüce bir yaratık nasıl benim gibi bir zavallının sözlerine itaat ederdi?

Hiddetle yanıma geldi ve sırtımı duvara çarptı. Gri gözleri kırmızıya bürünürken bile bana bakışlarında sevgi ve şefkat zerreleri vardı. Yüzümü avuçlarının arasına aldı ve dudaklarımın tam altından başlayarak boynuma doğru dudaklarıyla bir yol çizdi.

"Çünkü bebeğim, bana baktığında gücümü ve sahip olduğum kudreti görmeyen tek kişi sensin. Bana baktığında bir canavar, ölüme açılan bir kapı, vahşiliğin vücut bulmuş halini görmeyen tek kişi sensin ve ben konu sen olduğunda sebebini bile mantığa sığdıramadığım bir şekilde sahip olduğum her şeyi bir kenara bırakmış halde kendimi sana, sıcaklığına ve kahrolası varlığına muhtaç halde buluyorum... Bu ne demek oluyor güzelim?" Her kelimesinde dudakları boynuma biraz daha temas ediyor, kan ve sıcaklıktan yoksun elleri tişörtümün altından sakince tenimi okşuyorken boynuma doğru gülümsedi.

"Sen ruhunun çağırabildiği güçten çok daha fazlasısın Sunghoon. Sen... benim kısıtlı kelime dağarcığımın ifade edebileceğinden çok.. çok daha fazlasısın. Şu iki hafta sen olmadan nefes bile alamadım sen.. Kahretsin ben bu cehenneme getirildiğimden beri her şeyim sensin. Ve ben.. kendimde bu hisleri yaşama cesaretini bulamıyorum." Güçlükle nefes alıyor ağzımdan çıkanlar üzerindeki kontrolümü yitiriyordum. Tabii seks tanrısını andıran Sunghoon'un ellerinin vücudumdaki konumu sürekli değişirken sahip olduğum her kontrol ve öz saygı zerresi de beni hızla terk ediyordu

"Bana ne istediğini söyle bebeğim. Şu an ben senin istediğin her şeyi yapmaya razı bir köleden başka hiçbir şey değilim." Sözleriyle aklımı yitirmiş olmalıydım.

"Seni istiyorum. Şu anda senden başka istediğim hiçbir şey yok. Sen.. her şeysin." Dudakları benimkileri bulurken belimi kavradı ve hala vücuduma bağlı duran deri kemerleri açmaya başladı.

"Bu kahrolası şeyler beni ne cürretle senden uzak tutar.." Dudaklarıma doğru neredeyse hırlayarak konuşurken kemerlerimi aceleyle açmaya çalışıyor ancak beceremiyordu. "Sakin ol." Yüksek sesli bir kahkaha attım ve Sunghoon'u sırtüstü yatağına ittim ve kucağına yerleşerek kemerleri bizzat çözdüm ve gözlerimi bir saniye bile onunkilerden ayırmayarak üstümdeki her şeyden kurtuldum.

Sırtını yatak başlığına dayadı ve yüzüne bakmamı sağladı. "Yeşil... eğer bunu sana şu son iki haftada yapılanları bana anlatmamak için yapıyorsan eğer-" Dudaklarını derince öperek sözünü kestim. Kucağındaki yerim gittikçe daha da sınırlarımızı zorlarken acele etmek adına dizlerimin üstünde hafifçe yükseldim ve deri pantolonunun kemerini çözerken konuştum.
"Hayır. Anlatacağım ancak önce lütfen şu iki haftanın acısını çıkarmama izin ver."

Buenos Aires /JakehoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin