(Bu arada siz yorum yapmayınca benim asla yazasım gelmiyor)
Jake's POV
Saat sabah yedi ve bütün sınıflar bir şekilde müsabaka arenasının önündeki vadide toplanmış. Ejderhalardan hala deliler gibi korkan birinci sınıfların yanında ejderha sırtında Sunghoon'un ve diğer eğitmenlerin duyurularını bekliyorduk. Savaşın başladığını söyleyecekleri o duyuruyu. Baide'in üstünde ben yanımda Cath'le Jungwon ve tam arkamızda Maerk'in sırtında ağlamaktan mahvolmuş Sunoo ile birinci sınıfların tam yanında duruyorduk. Buraya çıkışımızdan itibaren daha binicileri vadide olmayan ejderhalar, örneğin Maeireigh, birkaç salak birinci sınıfı kül etmişti.
Zaten yeterince korkan birinci sınıflar daha da korkup çığlıklarla etrafa dağılmış ikinci ve üçüncü sınıfları ayak üstü "nasıl ejderhalar bizi yakmaz" dersi vermek zorunda bırakmışlardı. Düzeni sağlamak neredeyse iki saat sürmüş en sonunda yerlerimize geçip eğitmenleri beklemeye başlamıştık.
"Solas'ın kokusunu alabiliyorum Yeşil. Dişlerim kaşınıyor."
"Zamanı değil Baide. Teğmen Nadia eminim Eis'le Rhys'e yaklaşmaz." Teğmen Nadia... Sunghoon'un eski sevgililerinden biri. Güzel ve güçlü bir kadın ancak ejderhalar konusunda şansı hiç yaver gitmemiş. Solas'ı onu seçmeye ikna etmek zorunda kalmışlar sonra da gönderildiği komuta kalesindeki rütbe sahibi biriyle evlenmiş.
Baide'le hala Solas ve Nadia hakkında kavga ederken Eis'in liderliğinde eğitmenler vadiye stratejik pozisyon izleyerek iniş yaptılar. Yanlarında Yüzbaşı Genevieve, Teğmen Nadia ve isimlerini duyduğum ancak ayırt edemediğim birkaç teğmenle beraber üçüncü ve ikinci sınıfların arasında durdular. Ortamdaki ciddiyetin kokusu bile alınabiliyordu o kadar ki Cath bile Xaedean'ın önünden geçişine tepki vermedi.
"Sesinizi kesmediğiniz sürece hepiniz burada ikili sıralarda çocuk gibi bekleyeceksiniz!" Sunghoon sabrının taştığını belli ederek bağırdığında ortamdaki bütün ses kesildi ve Eis biraz daha öne çıkıp sıraların önünde yürürken bu sefer daha kısık bir sesle konuşmaya başladı.
"Hepinize derslerde ve müsabakalarda Wyvern'lar ve onların binicileriyle ilgili bilgiler verdik ve derslerde o cadıların artık var olmadığını bastırarak anlattık. Hepinizin bugün burada bunu unutmasını istiyorum. Cadıları bir şekilde tekrardan... geri getirmeyi başardılar. Toprak, hava ve su hakimleri yüzlerce yıldır halkın ve insanların iyiliğinden bahsedip okullarını şehirlerin ortalarına inşa edip sivillerin arasına karışırken yaptıkları şey buydu. Korunma duvarlarımızı zayıf düşürecek büyülerin üstüne çalıştılar soyu tükenmiş canavarları ve binicilerini tekrardan yarattılar. Bizden istedikleri şey çok açık, rütbelerimiz ve sahip olduğumuz güç. Dünyanın oluşumundan beri insanlık ateşe ve ışığa taptı ve gölgelerden korktu. Bunu bizden almak istiyorlar. Ateşe, ışığa ve karanlığa sahip olabilirlerse o nefret ettikleri ve bizzat yıktıkları monarşinin başına geçebilecekler. Kendilerini gerçek tanrılar ilan edip dünyayı teokrasiyle yönetecekler. Kiliselerimizi ve tapınaklarımızı yıkıp değerlerimiz ve efsanelerimizi silecekler. Ejderhalarımızla birlikte hepimizi esir alacaklar."
Karşımdaki Sunghoon değildi. Korgeneral Rhys Park'tı ve hayatımda gördüğüm en kudretli varlık olduğunu tekrardan kanıtlıyordu. O konuştukça yüzlerce öğrencinin ve kale mensubunun damarlarında yükselen savaş arzusunun kokusunu alabiliyordum. Hepimizin benliğine, doğuştan gelen haklarına ve değerlerine saygızlık edilmişti. Savaşacaktık. Biz savaşçıydık. Savaş için doğup savaş için ölürdük. Damarlarımızda akan kan ve alevler savaşta tükenmek için vardı. Hakkımız olan üstünlüğe karşı hissettiğimiz bağlılık onlar bizi kabul edip görene kadar kor alevler gibi yükselerek yanacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buenos Aires /Jakehoon
Fanfiction"Onunla, kalenin ve okulun sahibiyle sevişiyor olmam konusunda aynı fikirde olanlarınız varsa karşıma çıkıp düşüncesini belirtebilir. Söz alınmam."