Bahçede biraz gezindikten sonra, temiz hava bana iyi gelmişti. Düşüncelerim toparlanmış ve kendimi daha huzurlu hissediyordum. Bir süre daha yürüyüp çiçeklerin kokusunu içime çektikten sonra, yetimhanenin kütüphanesine gitmeye karar verdim. Kitapların arasında kaybolmak, her zaman beni rahatlatırdı.
Kütüphaneye girdim ve o tanıdık sessizlik beni karşıladı. Raflara göz gezdirerek en sevdiğim köşeye doğru ilerledim. Kitaplar, sanki bana sesleniyor gibiydi. Ellerimle rafları tarayarak ilgimi çeken bir kitap aradım. Birkaç kitap çıkartıp tekrar yerine koyarken, bir anda arkamda bir ses duydum.
"Sende mi buradaydın?"
Kerem’in sesiyle irkildim ve hızla arkamı döndüm. Onu bu kadar sessizce yaklaşırken fark etmemiştim. Yüzünde her zamanki sıcak gülümsemesi vardı.
"Kerem! Beni korkuttun," dedim gülerek. "Ne yapıyorsun burada?"
"Ben de biraz kitap bakmak için geldim," dedi Kerem, omuz silkerek. "Seni görünce şaşırdım."
"Kitap okumayı sevdiğini bilmiyordum," dedim. Raflardan bir kitap çekip ona doğru uzattım. "Bu kitabı okudun mu? Benim favorilerimden biri."
Kerem, kitabı alıp kapağını inceledi. "Hayır, okumadım. Ama senin tavsiyenle kesinlikle okurum."
Birlikte rafların arasında dolaşırken, farklı kitaplar hakkında konuşmaya başladık. Kerem'in edebiyat hakkındaki bilgisi beni şaşırtıyordu. "Hangi tür kitapları seviyorsun?" diye sordum, merakla.
"Genellikle macera ve tarih kitaplarını seviyorum," dedi. "Ama bazen, özellikle de kafa dinlemek istediğimde, fantastik kitaplar da okuyorum. Sen ne tür kitapları seviyorsun?"
"Ben de çeşitlilikten hoşlanırım," dedim, bir kitabın kapağını incelerken. "Ama en çok romantik hikayeleri ve klasik edebiyatı severim. Jane Austen, Charlotte Brontë... Bu yazarlar beni başka dünyalara götürüyor."
"Anlıyorum," dedi Kerem, başını sallayarak. "Seninle bu konularda daha çok konuşmalıyız. Belki birlikte bir okuma grubu oluştururuz."
"Harika olurdu," dedim, gözlerim parlayarak. "Birlikte kitap okuyup tartışmak çok eğlenceli olabilir."
Bir süre daha raflar arasında dolaşıp kitaplar hakkında konuşmaya devam ettik. Kerem’in bana kitaplar hakkında sorular sorması ve önerilerde bulunması hoşuma gidiyordu. Zamanın nasıl geçtiğini fark etmeden saatlerce kütüphanede kalabilirdik.
"Bu kütüphane gerçekten bir hazine," dedi Kerem, elindeki kitabı yerine koyarken. "Burada kaybolmak ve kitapların arasında vakit geçirmek çok güzel."
"Evet," dedim, kütüphanenin geniş pencerelerinden süzülen ışığa bakarak. "Bu yer, bana hep huzur verir. Kitapların dünyasında kaybolmak, gerçek dünyadan kaçış gibi."
Kerem, bana dönerek gözlerimin içine baktı. "Seninle burada olmak, Elif, gerçekten çok güzel. Kitaplar ve sen... İkisi de hayatımı güzelleştiriyor."
Bu sözler beni duygulandırdı. "Teşekkür ederim, Kerem. Seninle burada olmak da benim için çok değerli."
Birlikte kütüphanenin sessizliğinde, kitapların arasında dolaşmaya devam ettik. Keremle masaya oturduk. Kitabıma geri döndüm, ama aklım hala söylediklerinde takılı kalmıştı. Onunla geçirdiğim bu sessiz ve huzurlu anlar, benim için gerçekten çok kıymetliydi. Kitap okumak, ikimizin de hoşlandığı bir şeydi ve bu ortak noktamız bizi daha da yakınlaştırıyordu.
Bir süre daha kitaplarımızı sessizce okuduk. Sayfaları çevirirken Kerem’in zaman zaman bana baktığını hissediyordum. Bu, beni hem gülümsetiyor hem de kalbimi ısıtıyordu. Kitabımdaki hikayeye dalmışken, birden kütüphanenin kapısının açıldığını duydum. Başımı kaldırıp baktığımda, Hatice Abla’nın içeri girdiğini gördüm.
"Elif, Kerem," dedi gülümseyerek. "Sizi burada bulmak güzel. Akşam yemeği için hazırlıklar başladı, haberiniz olsun."
Kerem başını kaldırıp gülümsedi. "Teşekkürler, Hatice Abla. Az sonra geliriz."
Zeynep Abla çıkarken, kitabımı kapattım ve Kerem’e döndüm. "Yavaş yavaş gitsek iyi olur," dedim, gülümseyerek. "Yemek vakti geldi."
Kerem de kitabını kapattı ve ayağa kalktı. "Evet, haklısın. Hadi gidelim."
Kütüphaneden çıkıp yemekhaneye doğru yürürken, Kerem’le yan yana yürüdük. Yemekhaneye vardığımızda, diğer arkadaşlarım çoktan masalarına oturmuş ve sohbet ediyorlardı. Ben de onlara katıldım ve yemeklerimizi alıp masaya oturduk.
Yemek boyunca, arkadaşlarımla keyifli bir sohbet ettik. Çağla, her zamanki esprili ve enerjik haliyle ortamı neşelendiriyordu. Begüm ise yine derslerden ve gelecek planlarından bahsediyordu. Aylin de sessizce dinliyor, arada bir yorum yapıyordu.
"Elif, bugün kütüphanede neler yaptın?" diye sordu Begüm, merakla. "Yeni bir kitap bulabildin mi?"
"Evet, harika bir kitap buldum," dedim, gülümseyerek. "Kerem’le birlikte kitaplara göz attık ve okumak için birkaç güzel kitap seçtik."
Kerem, gülümseyerek başını salladı. "Elif’in kitap zevki gerçekten çok iyi. Onun tavsiyeleriyle birkaç kitap aldım."
Çağla, gözlerini devirerek şakayla, "Kitap sohbetleri bir kenara, bu akşam ne yapacağız? Biraz eğlenmek istemez misiniz?" dedi.
"Aylin'in doğum günü yaklaşıyor," dedim, konuyu değiştirerek. "Ona güzel bir sürpriz hazırlamalıyız. Ne dersiniz?"
Aylin, hafifçe gülümseyerek, "Gerçekten mi? Doğum günüm için bir şeyler mi planlıyorsunuz?" diye sordu.
"Tabii ki," dedi Begüm, heyecanla. "Senin doğum günün için özel bir kutlama yapmalıyız."
Yemek boyunca, Aylin’in doğum günü planlarını ve diğer etkinlikleri konuşarak vakit geçirdik. Yemekten sonra herkes odalarına çekildi. Ben de yavaşça odamıza doğru yürüdüm. Odaya girdiğimde, sessizliği ve huzuru hissettim. Arkadaşlarım da gelmişti, ama herkes kendi köşesinde bir şeylerle meşguldü.
Penceremin önüne geçip dışarıya baktım. Akşamın karanlığı çökmüş, yıldızlar gökyüzünde parlıyordu. Derin bir nefes alarak, bugün yaşadıklarımı ve Kerem’le geçirdiğim anları düşündüm. Onunla kütüphanede paylaştığımız anılar, kalbimde derin bir iz bırakmıştı.
Duygularımı toparlayarak yatağıma uzandım. Bugün yaşadıklarımın tatlı anılarıyla uykuya daldım.
![](https://img.wattpad.com/cover/369696249-288-k858738.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçek Ailem
Teen FictionElif, yetimhanede büyüyen, zorluklara rağmen umut ve sevgiyle dolu bir kızdır. Annesine dair belirsizliklerle mücadele ederken, Kerem ile arasındaki karmaşık ilişki onu derinden etkiler.