Hastane bahçesinde otururken, içimdeki karışıklığı ve huzursuzluğu bir türlü atamıyordum. Sonunda, derin bir nefes alıp Kerem'e döndüm. "Kerem, burada yapılacak başka bir şey yoksa ben yetimhaneye döneyim. Oradakiler merak etmişlerdir beni," dedim, sesimdeki tedirginliği gizlemeye çalışarak.
Kerem hemen itiraz etti. "Olur mu öyle şey, Elif? Ben seni bırakırım," dedi, kararlılıkla.
Başımı salladım. "Teşekkür ederim, Kerem. Ama gerçekten gerek yok. Senin burada kalıp annenin yanında olman daha önemli," dedim, ona minnetle bakarak.
Kerem'in yüzü ciddileşti. "Elif, seni bu halde yalnız bırakmam. Hem buradan yetimhaneye tek başına dönmeni istemiyorum," dedi, sesinde endişe belirginleşmişti.
Bir an duraksadım. Kerem'in bu kadar ısrarcı olacağını tahmin etmemiştim. "Ama Kerem, gerçekten gerek yok. Ben alışkınım tek başıma gidip gelmeye. Sen burada kal ve annenin yanında ol," dedim, yine de ona karşı çıkmamaya çalışarak.
Kerem, kararlılıkla başını salladı. "Hayır, Elif. Seni yalnız göndermeyeceğim. Hem belki biraz yürüyüş yapmak ve temiz hava almak ikimize de iyi gelir," dedi, elini nazikçe koluma koyarak.
Onun kararlılığını ve endişesini görünce, içim bir nebze olsun rahatladı. "Peki, Kerem," dedim, sonunda. "Beraber gidelim."
Kerem, rahat bir nefes alarak gülümsedi. "Harika. Hadi, çıkalım o zaman," dedi ve birlikte hastane bahçesinden çıkıp Kerem'in arabasına doğru yürüdük.
Arabaya binerken Kerem, "Beni dinlediğin için teşekkür ederim, Elif," dedi, direksiyonu tutarken.
Gülümseyerek, "Rica ederim, Kerem. Senin endişelenmeni istemem," dedim. İçimde hala bir huzursuzluk vardı, ama Kerem'in yanında olmak, bir nebze olsun rahatlatıyordu beni.
Yolda ilerlerken, Kerem aramızdaki sessizliği bozdu. "Elif, biliyorum bugün zor bir gündü. Ama her şeyin düzeleceğine inanıyorum," dedi.
Derin bir nefes alarak, "Umarım, Kerem. Umarım her şey düzelir," dedim.
Yetimhaneye yaklaştığımızda, içimdeki huzursuzluk biraz daha azalmıştı. Kerem'in desteği, bu zor süreçte bana güç veriyordu. Arabadan indikten sonra ona döndüm. "Teşekkür ederim, Kerem. Gerçekten," dedim, samimiyetle.
Kerem, hafifçe gülümseyerek, "Her zaman, Elif. Her zaman yanındayım," dedi ve yetimhanenin kapısına doğru yürüdüm. Kerem'in arabasının uzaklaşmasını izlerken, içimde ağır bir taş gibi oturan gerçeğin ağırlığıyla baş etmeye çalışıyordum. Kerem'le üvey kardeş olma fikri, kalbimi ve aklımı sarmış, nefes almakta zorlanıyordum. Koşar adımlarla yetimhaneye girdim, koridorları hızla geçerek odama vardım. Kapıyı kapatır kapatmaz gözyaşlarım kontrolsüzce akmaya başladı. Oda, sessizliğin ortasında bir sığınak gibi görünüyordu ama içimdeki fırtına dinmiyordu.
Dolabımın en alt çekmecesini açtım ve annemin fotoğrafını çıkardım. Fotoğrafı ellerim titreyerek tuttum, annemin gülümseyen yüzüne baktım. "Nasıl olur, anne?" dedim kendi kendime. "Nasıl Kerem benim kardeşim olabilir?"
Yatağın kenarına çöktüm ve fotoğrafı göğsüme bastırdım. Gözyaşlarım durmaksızın akıyordu. Bu durumu kabullenmek, anlamak, tarif edilemez bir acı veriyordu. "Neden bana hiç söylemedin? Beni neden bu kadar büyük bir gerçekle yüzleşmeye hazırlamadın?" diye sızlandım.
Kerem'le geçirdiğimiz anlar, birbirimize hissettiğimiz yakınlık, şimdi çok daha karmaşık bir hal almıştı. Her şeyin üstesinden gelebileceğime inandığım zamanlar şimdi çok uzaktaydı. İçimdeki karmaşa ve acı, bu gerçekle yüzleşmemi daha da zorlaştırıyordu. "Onunla kardeş olamam, onu böyle sevemezdim," diye fısıldadım. "Bu duygularla nasıl başa çıkacağım?"
Fotoğrafı öperek, "Beni duyabiliyor musun, anne?" diye sordum. "Bu gerçekle nasıl yaşayacağım? Kerem'e nasıl bakacağım?"
Kerem'le geçirdiğimiz güzel anlar, onun yanındaki huzur ve sevgi, şimdi büyük bir çıkmazdaydı. Kalbimdeki boşluk, üvey kardeş olma gerçeğiyle daha da derinleşti. Annemin gülümseyen yüzüne bakarken, bir kez daha yalnız olduğumu hissettim. Ama bu yalnızlık, Kerem'in kardeşim olduğunu bilmenin ağırlığıyla daha da katlanılmaz bir hale gelmişti.
Gözyaşlarım hiç durmadan akarken, annemin fotoğrafına sarılmak bana biraz olsun rahatlama getiriyordu. "Beni bırakmadığını biliyorum, ama bu gerçekle nasıl başa çıkacağımı bilmiyorum," diye fısıldadım.
Zaman geçtikçe gözyaşlarımın azaldığını ve içimdeki acının bir nebze de olsa hafiflediğini hissettim. Fotoğrafı dikkatlice yerine koyup, derin bir nefes aldım. Bu gerçekle yaşamayı öğrenmek zorundaydım. Odadan çıktım ve doğruca lavaboya gittim. Kapıyı ardımdan kapatır kapatmaz aynada yansımamla yüz yüze geldim. Gözlerim kızarmış, yanaklarım ıslaktı. Bu hâlimi görmek içimi daha da acıttı.
Lavaboya eğildim ve soğuk suyu avuçlarıma doldurarak yüzüme çarptım. Soğuk suyun ferahlığı biraz olsun kendime gelmemi sağladı. Su yüzümden akarken, derin derin nefes aldım. Birkaç kere daha aynı hareketi tekrarladım, her seferinde biraz daha sakinleştiğimi hissediyordum.
Kafamı kaldırıp tekrar aynaya baktım. “Güçlü olmalısın, Elif,” diye fısıldadım kendi kendime. “Bu gerçekle yüzleşmek zorunda olabilirsin, ama hayatın devam ediyor. Kendini bırakmamalısın.”
Kağıt havluyu alıp yüzümü kurularken, annemin fotoğrafı gözümün önüne geldi. Annem, beni böyle görse ne düşünürdü? Eminim, güçlü olmamı isterdi. Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes daha aldım, sonra lavabonun kenarına yaslanıp biraz daha durdum.
Bir süre daha orada, sessizlikte kaldıktan sonra, ellerimi yıkayıp musluğu kapattım. Aynada bir kez daha kendime baktım. Her ne kadar içimde fırtınalar kopsa da, dışarıdan bakıldığında daha toparlanmış görünüyordum.
Kapıyı açıp lavabodan çıktım. Artık kendimi biraz daha güçlü hissediyordum. Bu gerçekle başa çıkmak zorundaydım ve bunu yapacak gücü bulacağıma inanıyordum.
![](https://img.wattpad.com/cover/369696249-288-k858738.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçek Ailem
Teen FictionElif, yetimhanede büyüyen, zorluklara rağmen umut ve sevgiyle dolu bir kızdır. Annesine dair belirsizliklerle mücadele ederken, Kerem ile arasındaki karmaşık ilişki onu derinden etkiler.