Bölüm 21

144 3 0
                                    

Kerem’in yüzündeki ifadeyi görünce biraz şaşırmıştım ama bu konuyu daha fazla kurcalamamak için ona fazla baskı yapmadım. Kerem derin bir nefes aldı ve gülümsemeye çalışarak, “Benim kafede işlerim var. Biraz acele etmem gerekiyor. Sonra görüşürüz, Elif,” dedi.

Bir an duraksadım, ama Kerem’in gerçekten işleri olabileceğini düşündüm. "Tamam, Kerem. Görüşürüz," dedim, ona gülümseyerek.

Kerem, hafif bir baş selamıyla yanımdan ayrıldı. O giderken arkasından bakakaldım. İçimde bir huzursuzluk vardı, ama bunu fazla düşünmemeye çalıştım. Derin bir nefes alarak bahçede dolanmaya devam ettim. Can’ın az önceki davetini hatırladım ve çocuklarla vakit geçirme fikri içimi ısıttı.

Can’ın yanına doğru yürüdüm. O, çocuklarla konuşurken beni görünce gülümsedi. “Elif, tekrar merhaba! Biraz daha zamanın olduğunu düşündüm. Eğer istersen çocuklarla birlikte resim etkinliğine katılabilirsin,” dedi.

Gülümsedim ve başımı salladım. “Tabii ki, Can. Onlarla vakit geçirmekten keyif alıyorum,” dedim.

Çocuklarla birlikte bahçede bir köşeye oturduk ve önümüzdeki kağıtlar, boyalar ve fırçalarla resim yapmaya başladık. Çocuklar neşeyle gülüyor, birbirlerine hikayeler anlatıyorlardı. Ben de onlarla birlikte resim yaparken zamanın nasıl geçtiğini anlamadım bile.

Can, yanımıza oturmuş, çocukların yaptığı resimleri inceliyordu. “Elif, seninle çalışmak gerçekten çok keyifli. Çocuklar da seni çok seviyor,” dedi.

Gülümsedim ve Can’a döndüm. “Teşekkür ederim, Can. Onlarla vakit geçirmek bana da çok iyi geliyor,” dedim.

Bir yandan resim yaparken, aklımın bir köşesinde Kerem’in garip davranışı vardı. Onun gerçekten işleri mi vardı, yoksa başka bir şey mi onu rahatsız etmişti? Bu düşünceler kafamı kurcalarken, çocukların neşesi ve Can’ın samimiyeti beni o anın içinde tutuyordu.

Etkinlik sona erdiğinde, çocuklar resimlerini gösterirken gözleri parlıyordu. Onlara sarıldım ve biraz daha vakit geçirdikten sonra yetimhaneye doğru yürümeye başladım. Bahçede dolanırken, Kerem’le olan konuşmamız ve onun ani ayrılışı zihnimde dönüp duruyordu. Ama şimdilik, çocukların mutluluğu ve resim etkinliğinin neşesi bana yeterliydi. Etkinlik sona erdiğinde, çocukların yaptığı resimlere son bir kez daha bakarak gülümsedim. Hepsi birbirinden güzel ve yaratıcıydı. Can, her zamanki enerjik haliyle çocuklarla şakalaşıyor ve onlara resimlerinden bahsediyordu.

"Elif, seninle çalışmak gerçekten çok keyifliydi," dedi Can, bana dönerek. "Biraz daha zamanın var mı? Sana göstermek istediğim bir yer var."

Meraklandım ve gülümseyerek başımı salladım. "Tabii ki, Can. Nereye gideceğiz?" diye sordum.

Can göz kırparak, "Bu bir sürpriz," dedi. "Ama eminim ki hoşuna gidecek."

Birlikte yetimhaneden çıktık ve Can’ın beni götürdüğü yere doğru yürümeye başladık. Yolda, Can’ın neşeli ve esprili halleri beni de neşelendirdi. "Biliyor musun," dedi Can, "seni ve Kerem’i görünce, bu yetimhanede çok güzel bir şeyin başladığını hissediyorum. Siz gerçekten harika bir ekip oluyorsunuz."

Gülümseyerek cevap verdim, "Teşekkür ederim, Can. Kerem ve ben burada elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz."

Can, "Elbette öylesiniz. Ama seni biraz daha eğlendirmek için bugün özel bir planım var," dedi. Yürüdüğümüz yolun sonuna doğru, küçük ama sevimli bir kafeye geldik. Kafenin önü çiçeklerle doluydu ve içeri girerken taze kahve kokusu burnuma çalındı.

"Sürpriz!" dedi Can, kollarını iki yana açarak. "Burası benim en sevdiğim kafelerden biri. Kahveleri harikadır ve tatlıları da muhteşem."

Gülümsedim ve kafeye adım attım. "Burası gerçekten çok güzel görünüyor, Can. Teşekkür ederim, beni buraya getirdiğin için."

Bir masaya oturduk ve menüye göz gezdirdik. Can, her zamanki enerjisiyle, "Benim favorim buradaki çikolatalı pasta. Sana da tavsiye ederim," dedi.

"Tamam, o zaman ben de çikolatalı pastayı deneyeceğim," dedim, gülümseyerek.

Siparişlerimizi verdikten sonra sohbet etmeye başladık. Can, yetimhanedeki çocuklarla olan komik anılarını anlattı ve ben de gülmekten kendimi alamadım. "Gerçekten harika bir ekipsin, Can. Çocuklar seni çok seviyor," dedim.

Can, mütevazı bir şekilde gülümsedi. "Onları seviyorum ve onlara yardımcı olabilmek benim için büyük bir mutluluk. Ama bugün seninle burada olmak da benim için çok özel," dedi.

Kahvelerimiz ve tatlılarımız geldiğinde, Can’ın önerdiği çikolatalı pastayı tattım. "Bu gerçekten harika! Beni buraya getirdiğin için tekrar teşekkür ederim," dedim.

Can, gözlerinde bir parıltıyla, "Her zaman. Ne zaman istersen, buraya gelebiliriz. Seninle vakit geçirmek çok keyifli, Elif," dedi.

Bu sıcak ve samimi sohbet, Kerem’in sabahki garip davranışlarını bir süreliğine unutmama yardımcı oldu. Can’ın enerjisi ve esprili kişiliği, beni gerçekten neşelendirdi ve günümü güzelleştirdi.  Kafede Can’la geçirdiğimiz keyifli zamanın ardından, tatlılarımızı bitirip kahvelerimizi yudumlarken Can’ın gözlerinin biraz daha ciddi bir hal aldığını fark ettim. Gülümseyerek, “Elif, sana bir şey sormak istiyorum. Belki bana yardım edebilirsin,” dedi.

Merakla ona baktım. “Tabii ki, Can. Ne hakkında?” dedim, sabırsızlıkla onun ne söyleyeceğini bekleyerek.

Can derin bir nefes aldı ve biraz tereddütlü bir şekilde, “Şey… bu biraz kişisel. Aslında, ben… ben Çağla’ya aşık oldum. Ama ona nasıl açılacağımı bilmiyorum. Sence ne yapmalıyım?” dedi.

Bu beklenmedik itiraf karşısında şaşkınlıkla gülümsedim. “Gerçekten mi? Çağla’ya mı? Bu harika bir haber!” dedim, heyecanla. “Çağla çok tatlı bir kız ve senin gibi biriyle çok mutlu olacağına eminim.”

Can, hafif bir kızarıklıkla gülümsedi. “Evet, ama ona nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Yani, senin gibi bir kız olarak, birine açılmanın en iyi yolu nedir?”

Bir an düşündüm ve sonra gülümseyerek ona dönüp, “Öncelikle, ona karşı hissettiklerinin samimi olduğunu ve gerçekten onu önemsediğini göstermelisin. Çağla dürüstlüğü ve samimiyeti sever. Ona doğrudan ama nazikçe hissettiklerini söylemelisin,” dedim.

Can başını sallayarak dinledi. “Peki, sence bunu nasıl yapmalıyım? Yani, bir hediye mi almalıyım ya da özel bir yerde mi söylemeliyim?”

Gülerek, “Evet, küçük bir hediye güzel olabilir. Belki onun sevdiği bir şey. Ama asıl önemli olan, hissettiklerini net bir şekilde ifade edebilmen,” dedim. “Belki onu bir yürüyüşe çıkarabilir ve rahat bir ortamda konuşabilirsiniz. Onunla geçirdiğiniz zaman, senin için ne kadar değerli olduğunu ve onu gerçekten tanımak istediğini söyleyebilirsin.”

Can’ın gözleri parladı. “Bu gerçekten harika bir fikir, Elif. Onunla bir yürüyüşe çıkmayı teklif edeceğim ve sonra ona hislerimi anlatacağım. Teşekkür ederim, seninle konuşmak çok iyi geldi,” dedi.

Gülümseyerek başımı salladım. “Hiçbir şey değil, Can. Eminim ki Çağla da senin hislerine karşılık verecektir. Senin gibi samimi ve içten birini sevmemek imkansız,” dedim.

Can, bu sözlerim karşısında rahatlamış görünüyordu. “Umarım öyle olur. Bu cesareti toplamak benim için zor ama senin desteğinle bunu başarabileceğimi hissediyorum,” dedi.

Kafeden çıktık ve yetimhaneye doğru yürümeye başladık. Can, biraz daha neşelenmiş ve kendine güven kazanmış gibiydi. Onun bu heyecanı ve mutluluğu, benim de içimi ısıttı. Can’ın Çağla’ya hislerini açacak olması beni de mutlu etti.

Yetimhaneye döndüğümüzde, Can’a son bir kez destekleyici bir şekilde gülümsedim. “Her şey çok güzel olacak, Can. Kendine güven,” dedim.

Can, bana teşekkür ederek yanımdan ayrıldı. Ben de odama doğru yürüdüm. Gün boyunca yaşadıklarımı düşünerek, Can’ın ve Çağla’nın geleceği hakkında umutla dolu hissettim. Belki de bu yetimhanede sadece çocukların değil, bizlerin de hayatları değişiyordu.

Gerçek AilemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin