Hastaneye girdikten sonra, danışmaya yöneldik. "Kerem Aytekin'in annesi, Makbule Aytekin, hangi odada?" diye sordu Kerem, sesi hala titriyordu.
Danışmadaki görevli bilgisayarda bir şeyler aradı ve sonra, "Yoğun bakım ünitesinde, ikinci kat," dedi.
Kerem, hızlı adımlarla asansöre doğru yöneldi, ben de peşinden gittim. Asansördeyken, Kerem'e destek olmak için elini tuttum. "Kerem, burada yanında olacağım. Her şey yoluna girecek," dedim.
Kerem sadece başını salladı. Asansör kapıları açıldığında, yoğun bakım ünitesine doğru koştuk. Kapının önüne geldiğimizde, doktorlardan biri bizi durdurdu. "Kimi arıyorsunuz?" diye sordu.
"Makbule Aytekin, benim annem," dedi Kerem, nefes nefese.
Doktor, Kerem'e bakarak, "Maalesef şu an yoğun bakımda ziyaretçi kabul edemiyoruz. Ama durumu stabil, biraz beklemeniz gerekecek," dedi.
Kerem, çaresizce başını salladı ve bekleme odasına doğru yöneldi. Ben de yanında oturdum. "Kerem, burada yanında olacağım. Ne olursa olsun birlikte atlatacağız," dedim, elimi onun omzuna koyarak.
Kerem, gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. "Teşekkürler, Elif. Senin burada olman çok şey ifade ediyor," dedi.
Hastane koridorunda sessizce beklerken, Kerem'in yanında olmanın ona biraz da olsa moral verdiğini hissediyordum. Onun için burada olmaktan başka bir şey yapamazdım, ama en azından onun yanında olabilirdim.Kerem'in yanında beklerken, içimdeki endişeyi yatıştırmaya çalışarak telefonumu çıkardım. Yetimhaneye haber vermem gerekiyordu. Zeynep Hanım'ı arayıp olanları anlatmalıydım. Ekranda Zeynep Hanım'ın numarasını bulup hızlıca aradım. Birkaç çaldıktan sonra tanıdık sesi duyuldu.
"Alo, Elif?" dedi Zeynep Hanım, sesi her zamanki gibi sıcak ve yumuşaktı.
"Merhaba, Zeynep Hanım. Size bir şey söylemem gerekiyor," dedim, sesimin titrememesi için çaba göstererek. "Şu an hastanedeyim. Kerem'in annesi acil yoğun bakıma alındı ve yanında olmak için buradayım. Akşam geç saatlerde dönebilirim."
Zeynep Hanım bir an sustu, sonra yumuşak bir sesle, "Elif, tabii ki. Kerem'e destek olman çok güzel. Buradaki herkes için endişelenmene gerek yok. Kendine dikkat et ve Kerem'in yanında ol," dedi.
"Teşekkür ederim, Zeynep Hanım. Çok sağ olun," dedim, içim biraz olsun rahatlamıştı. Telefonu kapatmadan önce Zeynep Hanım, "Yardım edebileceğimiz bir şey var mı? Gelmemizi ister misiniz?" diye sordu.
Bu teklif içimi ısıttı, ama burada olan bitenlerle kendimiz başa çıkabiliriz diye düşündüm.
"Çok teşekkür ederim, Zeynep Hanım," dedim. "Ama gerek yok. Kerem’in yanında olmak için buradayım ve şu an için başka bir şeye ihtiyacımız yok."
Zeynep Hanım'ın sesi hala sıcak ve destek doluydu. "Tamam, Elif. Ama unutma, eğer herhangi bir şeye ihtiyacınız olursa, hemen haber ver. Hepimiz buradayız," dedi.
"Teşekkürler, Zeynep Hanım. Çok sağ olun," dedim ve telefonu kapattım. İçimde hafif bir rahatlama hissettim. Zeynep Hanım'ın desteğini bilmek gerçekten güç vericiydi.Telefonu çantama geri koyup Kerem'e döndüm.
Kerem, başını ellerinin arasına almış, derin düşüncelere dalmıştı. Ona biraz daha yakın oturup, "Zeynep Hanım'a haber verdim. Burada olduğumu biliyor ve destek olmamı anlıyor," dedim.
Kerem başını kaldırıp bana baktı, gözlerinde minnettarlık vardı. "Teşekkürler, Elif. Bu benim için çok önemli. Senin burada olman, her şeyden değerli," dedi.
Elini tutup sıkıca kavradım. "Buradayım, Kerem. Hep yanında olacağım," dedim.
Bekleme odasında zaman ağır ağır ilerliyordu. Kerem'in yanında olmanın ona biraz da olsa rahatlık verdiğini hissedebiliyordum. Her ne kadar endişeli ve korkmuş olsa da, yalnız olmadığını bilmek ona güç veriyordu. Hastane koridorlarındaki sessizlik ve bekleyiş, zamanın durduğu bir an gibiydi. Kerem’in yanındaki koltuğa oturmuş, onunla birlikte bekliyordum. İçimdeki endişeyi biraz olsun hafifletmek için bir şeyler yapmam gerektiğini düşündüm. Gözlerimi Kerem'e çevirdim ve nazik bir sesle, "Kahve ya da su istiyor musun? Hemen alabilirim," dedim.
Kerem, başını yavaşça sallayarak, "Hayır, teşekkür ederim. Bir şey istemiyorum," dedi.
Ama ben ısrarcıydım. "Olmaz öyle şey. En azından bir kahve alayım. Biraz rahatlatır," dedim ve ayağa kalktım.
Tam uzaklaşacakken, Kerem birden kolumu tuttu. Gözlerinde derin bir ciddiyet vardı. "Elif," dedi, sesi yumuşak ama kararlıydı. "Senden başka bir şeye ihtiyacım yok."
Bu sözler beni derinden etkiledi. Onun yanında olmanın, ona bu kadar büyük bir rahatlık ve güven verdiğini bilmek, içimde sıcak bir his uyandırdı. Kolumun hâlâ onun elinde olduğunu fark ettim ve nazikçe elimi onun eline koydum.
"Kerem," dedim, gözlerine bakarak, "Bu zor zamanları birlikte atlatacağız. Ama yine de bir kahve alayım. Biraz rahatlamak ikimize de iyi gelir."
Kerem’in dudaklarında hafif bir gülümseme belirdi. "Peki, Elif. Ama çabuk dön, tamam mı?" dedi.
Başımı salladım ve kafenin yolunu tuttum. Kahve alırken aklım hep Kerem'deydi. Onun bu kadar endişeli ve kırılgan olduğunu görmek beni de üzüyordu. Elimde iki kahveyle geri döndüğümde, Kerem’in gözlerinde bir parça rahatlama gördüm.
"Kahvemiz geldi," dedim, yanına oturup ona bir fincan uzatarak. "Biraz rahatlayalım, olur mu?"
Kerem kahveyi aldı ve derin bir nefes çekti. "Teşekkürler, Elif. Gerçekten," dedi ve kahvesinden bir yudum aldı.
Biz orada, hastanenin bekleme salonunda otururken, birlikte olduğumuz sürece her şeyi atlatabileceğimize olan inancım bir kez daha pekişti. Kerem'e destek olmanın, onun yanında olmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladım.
![](https://img.wattpad.com/cover/369696249-288-k858738.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçek Ailem
Ficção AdolescenteElif, yetimhanede büyüyen, zorluklara rağmen umut ve sevgiyle dolu bir kızdır. Annesine dair belirsizliklerle mücadele ederken, Kerem ile arasındaki karmaşık ilişki onu derinden etkiler.