Bol yorum lütfennnnn
"O seni nereden bilsin Cüneyd? O seni nereden tanıyor ki? Seni bilmek isteyen benden sorsun. Sen ki, bırak dokunduğunu lanetlemeyi; bir bakışınla, iki çift kelamınla kaç cehennemde çiçekler açtırdın. Nice kurak gönülleri yeşerttin. Lanet ise eğer bu, ben de talibim lanetli olmaya." sözlerimle feri kaçmış gözlerine yavaşça yerleşen parıltı, benim de içimi aydınlatır olmuştu.
"Annemi öldürdüm." tam ikna olacakken kendi kendine yeni bariyerler kuruyor ve ona ulaşmamı engelliyordu.
"Kaderdi Cüneyd, kader. Kim geçebilmiş ki kaderin önüne, sen de geçebilesin. Kendini suçlama daha fazla." sesim ikna etmekten çok yalvarır gibi çıkmaya başlamıştı artık.
"Atla dedim."
"Çocuktun, bilemezdin."
"Atladı."
"Hastaydı, anlayamazdı." yavaşça ayaklandım. "Hadi Cüneyd gidelim." havalar ısınmaya başlamış olsa bile, üzerinde sadece incecik bir gömlek vardı. Üstelik, gecenin ayazı da sertti. Her ne kadar sağlam bir bünyeye sahip olsa da, yorgun zihni, bedenini de yorgun düşürürdü.
Bir süre öylece ayakta bekledim. Elini yasladığı ağaçtan destek alarak yavaşça ayaklandığında, heyecanla nefesimi tuttum.
Ayağa kalkıp beklemeye başladığında tedirgince ileriye doğru bir adım attım. Omzumun üstünden baktığımda onun da yavaşça bir adım attığını gördüm. Peşimden gelmesinin rahatlığıyla adımlarımı biraz daha serileştirdim ve arkamı kollaya kollaya yalnız çıktığım bu tepeyi Cüneyd ile beraber inmeye başladım.
Düzlüğe geldiğimizde arabanın yanında bekleyen Feyza ve Bahadır, bizi gördüklerinde yüzlerindeki aydınlamayla bize doğru bir iki adım attılar.
"Bahadır, arabayı çalıştır. Mürşid hazretleri epeydir soğukta kalmış." sözümle birlikte Bahadır hızla arabaya geçip şoför koltuğuna oturdu. Feyza da arka kapıyı açıp binmeden bizi beklemye başladı.
Arabanın yanına geldiğimizde ön yolcu kapısını Cüneyd için açtım fakat, o ön koltuğa oturmak yerine arka tarafa geçip oturdu. Bu durum bir an mideme yumruk yemişim gibi hissetmeme sebep oldu.
Nişanlısının yanına oturmak istemişti. Dolmak için çırpınan gözlerimi zoraki durdurdum. Yüzüm bir şey belli etmesin diye içten içe çırpınıyordum resmen.
Feyza ise benim aksime, yüzü aydınlanmış bir şekilde arka koltukta oturan Cüneyd'e bakıyordu. Fazla bekletmemek adına o da, arka koltuğa binmek için ayağını arabaya uzattığı anda, Cüneyd ona alttan bir bakış atmış ve anında diğer kapıyı açarak arabadan inmişti.
Üçümüz de şaşkın bir şekilde ona bakakalırken arabanın etrafını dolanıp yanıma geldi. Hepimiz ne yapmaya çalıştığını anlamak için ciddi bir emek sarf ediyorduk.
"Zeynep," Feyza'nın seslenişiyle Cüneyd'de olan bakışlarımı ona çevirdim. "Buraya otur." diyerek arka kapıdan çekildi. Ben hâlâ anlayamamış bir biçimde oraya doğru hareket ederken, Feyza gözleri dolu bir şekilde ön koltuğa geçip oturdu.
Olayı idrak ettiğimde ise az önce hissettiğim yumruğun daha şiddetlisini yemiş gibi olmuştum.
Cüneyd, Feyza'nın yanına oturmak istemediği için inmişti arabadan. Hâlâ kendinde olmaması bu yaptığını mazur gösterse de, Feyza'nın ne kadar üzüldüğünü tahmin edebiliyordum. Üstelik böyle bir durumun içimde yer almak beni çok utandırıyordu.
İstemeye istemeye geçip arka koltuğa oturdum. Benim hemen arkamdan da Cüneyd gelip oturdu. O kapıyı kapatmayınca Feyza ön koltuktan inip, kapıyı kapattı ve tekrar kendi koltuğuna oturdu.
Yaşadığım utançtan ötürü bakışlarımı kucağımdaki ellerime dikmiş, başımı kaldıramıyordum.
Benim için ömürlük gibi gelen bir zaman diliminden sonra nihayet mahalleye varmıştık. Kaldığımız ev dergaha epey uzak olsa da en nihayetinde yine de aynı mahalledeydi ve o adamın müridleri yer yerdeydi.
Dikkat çekmemek için arabayı eve uzak bir yere park edip, hızlıca eve doğru yürüdük.
Geçtiğimiz bazı sokak aralarında La edri'lerden bazılarını görsek de saklana saklana eve kadar gelebilmiştik. Ki bu saklanma süreçlerinde Cüneyd tam bir çocuk gibiydi. Çıkmaması için tutamıyorduk da, zor bela önüne geçip anca durdurabiliyorduk ki bu hususta en büyük pay şüphesiz Bahadır'ındı.
Evin kapısına geldiğimizde Feyza kapıyı çalmış, ilk seferde olduğu gibi yine Hasna hanımanne kapıyı açmıştı.
Bizi özellikle de Cüneyd'i gördüğünde yüzünde beliren sevinç kendini buradan bile belli ediyordu.
"Cüneyd... Allah'ım sana şükürler olsun." deyip kapıyı iyice araladı. "Geçin hadi, geçin kimse görmeden." onun çekilmesiyle hepimiz birlikte içeriye girdik.
Bizi karşılamak için gelen Sadi Hüdayi efendi ise kollarını iki yana açmış, gözyaşları içinde Cüneyd'e bakıyordu.
"Cüneyd'im... İki gözüm, hoş geldin." tepkisini merak ettiğimden Cüneyd'e döndüğümde onun da amcasına kirpiklerinin arasından saliselik bakışlar atıp gözlerini kaçırdığını, sonra yine amcasına baktığını gördüm. Onun da gözleri dolmuştu. Benim de...
"Hoca hazretleri, Levend amcaya ulaşabilme imkanımız var mı? Cüneyd... Efendi iyi değil." böyle bir anda araya girmek istemezdim lakin bekleyecek zamanımız yoktu. Her an her şey olabilirdi. En azından Cüneyd'i bir an evvel kendine getirirsek, her şey bizim için daha kolay olurdu.
"Haklısın Zeynep kızım. Ben bir ayrayayım." deyip cebinden telefonunu çıkardığında, tedirginlikle konuştum.
"Telefonları dinliyor olmasınlar." buraya geldiğimde Sadi Hüdayi efendinin anlattığına göre çok tehlikeli bir cemaatmiş La edri'ler. O yüzden her ihtimali düşünmeliydik.
"Yahu kızım, biz niye bu telefonları kullanıyoruz sanıyorsun? Biz de bilirdik arkasında kıtlanmış elma olanından kullanmayı. Lakin bunlar güvenli. Ne diyorlardı ona; klipo kripo... Aman işte öyle bir şey."
"İyi ama Levend amca o telefonlardan kullanıyor. " dediğimde bir süre bakakaldı.
"Ha, bak onu doğru dedin işte."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Balık
ФанфикKızıl Goncalar 2. sezondan itibaren, özellikle cünzey içerikli yazılacaktır.