Arabada Evren savcıya, beni aramak konusunda akıllarına gelmeyecek tek yerin Cüneyd'in yanı olduğunu söylemiş, ve bu düşünceye onu ikna etmiştim. Sonuçta devlet kendisi korumaya aldığı birini, kendi eliyle koruduğu kişiye götürüp teslim etmezdi. Vahit ve adamları bu düşünce yüzünden beni her yerde arasa da, Cüneyd'in yanında aramazlardı. Zor olmuş, ama sonunda Evren ablayı Cüneyd'in bana zarar vermeyeceğine ikna etmiş ve beni buraya getirmesini sağlamıştım.
Açıkçası bu durumdan memnundum.
Şimdi karşımdaki adam şaşkınlıkla kapıda dikilirken, ben gülümsememek için kendimi zor tutuyordum.
"Zeynep?" dedi tekrar, "Kaçtın mı?" deyip arkama göz attı. Gülüşümü bastırıp, gözlerimi devirdi.
"He Cüneyd, vermediler ben de sana kaçtım. İyi etmiş miyim?" diye sordum alayla.
"İyi etmişsin." hâlâ aval aval bakıyordu. Dediklerimi anladığından bile şüpheliydim. Onun çekileceği yoktu. Yerdeki çantayı, elime aldım ve açtığı küçük boşkuktan sıyrılarak eve girdim.
Eve, evime...
Derin bir nefes alıp, gözlerimi etrafta gezdirdim. Hiçbir şey değişmemiş, her şey bıraktığım gibiydi. Sanki sabah evden çıkmış, şimdi ise dönmüşüm gibiydi.
Evimle hasret gidermeye devam edecekken, Cüneyd'in üzerimdeki bakışları ile başımla oturma odasını işaret ettim. Ben önden yürüken arkamdan da onun adım sesleri geliyordu.
Koltuğa yan bir şekilde oturduğumda, o da aramızda biraz mesafe bırakarak koltuğa oturmuştu. Her zaman yaptığı gibi bir ayağını altına toplamış, diğerini kendine doğru çekmiş ve yüzü bana dönecek şekilde yanlamasına oturmuştu.
Yüzümde gezinen bakışlarına gülmek istedim.
"Korkma Cüneyd, kaçmadım. Hatta beni buraya Savcı hanım getirdi." anlamadığını belirtircesine kaşlarını kaldırdığında, savcının bana anlattıklarını, ve benim buraya gelek için onu ikna edişimi anlattım.
Babasıyla ilgili konunun geçtiği yerde, bakışlarının mahzunlaşması, kendini suçlu hissetmesi yüzündendi. Cüneyd olmasaydı, Vahit'in benimle bir derdi olmayacak olması, yaşananlardan kendisini sorumlu tutmasına neden oluyordu. Halbuki, başımıza gelen her şey bir imtihandı. Buna inanıyor, ve onu asla bu yüzden suçlamıyordum.
Bakışlarındaki hüznü, mahcubiyeti dağıtmak adına, buraya gelebilmek için savcıya döktüğüm dilleri abarta abarta anlatmış ve hüznünün dağılmasını sağlamıştım. Yüzüne yerleşen hafif tebessüm, benim de yüzümde güller açmasına sebep olurken yine gözlerine daldım.
Tuhaf bir andı. Koltukta yüzlerimiz birbirine dönük şekilde yan yana oturmuş, gözlerimiz birbirine kenetlenmiş ve ikimizin yüzünde mütevazi bir tebessüm yer edinmişti.
Ve ben günlerdir savaşını verdiğim 'ait olma' hissini bu evde, bu anda ve bu adamda nihayet yaşıyordum.
Bir günde iki bölüm... İlham gelince tutamıyorum a dostlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Balık
FanfictionKızıl Goncalar 2. sezondan itibaren, özellikle cünzey içerikli yazılacaktır.