20: Sol Kaburga

857 85 81
                                    

Bölüm Şarkısı : Mabel Matiz - Müphem (Lütfen lütfen lütfen, bununla okuyun.)

Kendisi en sevdiğim bölümdür. Yorum yağmuru istiyorum.

Sırtımı yatak başlığına yaslayıp, yorganı üzerime çektim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sırtımı yatak başlığına yaslayıp, yorganı üzerime çektim. Yüzüme dökülen perçemlerimi usulca kulağımın arkasına yerleştirirken, günler sonra huzuru taşıdım omuzlarımda.

Şimdi bulunduğum yere ait hissetsem de bir yanım hâlâ buruktu. Annemin yokluğu, hele ki hapiste olması vicdan yükünü yüklüyordu bu kez de omzuma. Annem orada ne halde bilmezken, ben burada huzurdan, mutluluktan bahsediyordum.

Düşüncelerimden ar edip, eğdim başımı. Bazen gülümsemek bile bana harammış gibi hissediyordum. Ve ne yazık ki, bana bunu yasak kılan Rabbim değil, diğer insanlardı.

Yavaş yabvaş bastıran uykum ile sırtımı, yasladığım yatak başlığından ayırıp yatağın içine doğru kaydım. Her zamanki gibi sağ tarafıma doğru yatıp, elimi yüzümün yanına yerleştirdim.

Gözlerim kapanmak üzereyken bir ses duyduğumu sanıp, yerimde dikleştim.

"Anne!" Cüneyd'in sesini idrak edebildiğimde, yine kabus gördüğünü anladım. Hızla yataktan kalkıp, önce başıma örtümü örttüm ve dolaptan onun için temiz bir atlet çıkardım. Kabus gördüyse mutlaka terlemiştir de.

Elimde atlet ile birlikte önce mutfağa uğrayıp, bir bardak da su aldım ve oturma odasına geçtim.

Etrafta yanık duran birkaç küçük mumlar sayesinde loş bir aydınlık vardı odada.

Koltukta büzülmüş sayıklayan hali, içimdeki alevi körükledi. Onu ilk bu halde gördüğümde çok korksam da, şimdi onu içine düştüğü karanlıktan çekip çıkarmak istiyordum.

Keşke onun bana şifa olduğu gibi, ben de ona şifa olabilseydim.

Elimdeki suyu sehpaya bırakıp, atleti de koltuğun üzerindeki katlı seccadenin üzerine koydum. Doğrulup onun hâlâ sayıklayan, sesine doğru ilerledim. Tahmin ettiğim gibi terlemişti. Anlında biriken ter damlacıkları saçlarının yüzüne doğru yapışmasını sağlamıştı.

Elim usulca uzansa da, emin olmayarak geri çekmiştim. O bana bir iki kez temas etmişti ama ya benim dokunmam kriz geçirmesine neden olursa? Hele ki şu an ruh hali bu kadar dalgalıyken...

"Cüneyd!" sesimle dokunmaya çalıştım usulca. Herhangi bir tepki vermedi.

"Cüneyd! Uyan, kabus görüyorsun." bu kez kapalı gözleri uyanmak adına sıkılıp gevşedi. Birkaç kez bu hareketi tekrar ettikten sonra araladı gözlerini.

Görüş açısına girip, beni fark etmesini sağladım.

"Zeynep?" afalladığı uyku mahmuru sesinden anlaşılıyordu. Bir an nerede olduğunu idrak edebilmek adına gözleri etrafta dolaştı. Daha sonra tekrar bana dönüp yavaşça yattığı yerden doğruldu. Battaniyesini dizlerine indirirken "Zeynep?" diye fısıldadı yine.

"Kabus görüyordun..." diyebildim sadece. Sonra sehpaya koyduğum suya uzanıp aldım ve ona doğru tuttum.

Bir elimdeki suya, bir de bana baktı. Daha sonra kabusun etkisiyle titreyen elleri elimdeki suya uzandı. Bardağı kavrayan parmakları saliselik bir dokunuşla parmaklarıma değdiğinde içim titredi. Başımı kaldırıp, yüzüne bakmamak için direndim. Onun yerine başımı daha da aşağıya eğdim.

Parmaklarımın arasından kurtulan bardakla yavaşça yerimde doğruldum ve içtiği suyu bitirmesini bekledim. Üç yudumda bitirdiği bardağı geri almak için elimi uzattığımda usulca elime bıraktı. Tuhaf bir hal vardı üzerimizde.

"Terlemişsindir, temiz çamaşır getirdim. Sen üzerini değiştir." deyip gitmek için hareketlendiğim sırada savrulan elimi tutmuştu yine.

"Gitme." sesiyle yavaşça yönümü ona döndüğümde, gözlerindeki mahzun bakış içimdeki alevleri körükledi.

Bu kez korkmadım. Kaçmak da gelmedi içimden. Elimi tutan eline doğru sürükledim kendimi sadece. Yavaşça yanına oturduğumda, elimi bıraktı.

Gözleri gözlerimi bulduğunda, içindeki teşekkürleri aldım kabul ettim. Bu saatten sonra ondan gelecekleri hep kabul edecek gibiydim zaten.

Gözlerini gözlerimden çekti ve bu kez yeri izlemeye başladı. Bir süre öyle durunca yavaşça yere indirdiği ayaklarını tekrar koltuğa çekti, ve başını dizlerime doğru yatırdı.

Yüzü karşıya dönükken, öylece kalakaldım. Az önce tuttuğu elim havada, ne yapacağını bilemez bir şekilde kalakalmıştı.

Bir süre dizlerimde yatan adamın, yandan yüzünü izledim. Saçına, sakallarına dokunma isteği avuçlarımı gıdıklıyordu sanki. Yine de bir şey yapamadım ve elimi sakince, ona değmemeye dikkat ederek indirdim aşağıya.

"Üzerini değiştirseydin önce, hastalanırsın." zihni sağlıklı olmayınca insanın, bedeni ufak bir yele bakardı düşmek için. Cüneyd için de böyleydi durum. İçinde taşıdığı hüzün bedenini yeterince zayıf düşürüyordu zaten, bir de diğer etkenlerle hasta olma ihtimalinin güçlenmesini istemiyordum. Ona iyi bakmak, iyi gelmek istiyordum.

Ses etmedi. Ben de ısrar etmek yerine yana kayan battaniyeye uzandım ve üzerine doğru çektim. En azından terinin soğumasını engellerdim.

Battaniyeyi omularına kadar yerleştirdiğimde elim de öylece üzerinde kalıvermişti. Çekmek istemedim.

Gözleri kapalı olsa da düzensiz solukları bana uyumadığını bildiriyordu.

Bir süre öylece boşluşu izledim, fakat sessizliğin ve hareketsizliğin getisi olarak gözlerim yavaşça kapanmaya başladı. Ben ise bu uykuya direnmek istemedim ve gözlerimi kapattım.

****
Çok derin uyumadığım için ufak bir hareketlenme bile, anında gözlerimi açmamı sağlamıştı. Bir an etrafı incelediğimde aklıma gelen hatıralar ile kucağımda yatan Cüneyd'e dönmüştüm.

Hava hâlâ karanlıktı, ama Cüneyd gözlerini açmış kucağımda düz bir şekilde yatarak yüzümü izliyordu.

Battaniyeyi örterken omzunda bıraktığım elim, onun hareketleriyle göğsüne inmiş orada duruyordu.

Uyandığımı fark edince yavaşça doğruldu yerinden. Yüzüme anlayamadığım bir ifadeyle bakıyordu.

"Kalk yerine yat Zeynep." dediğinde sadece başımı sallayarak, uyuşan bacaklarımı belli etmemeye çalışarak ayaklandım.

"Nereye?" dediğinde anlamayan bakışlarla baktım yüzüne. Ben mi uyanamamıştım, Cüneyd mi bir garipti. Anlamadım.

"Yerime. Yatak odasına"

"Yerin orası değil ki?" nasıl değildi. Orada kalmayacak mıydım yoksa? Bu evden de mi gidecektim? Boşayacak mıydı beni yine ?

Zihnime baskı yapan soruların gözlerimi doldurmasına müsaade etmeden, boğazımı temizledim.

"Ya neresi?" yüzüne yine küçük bir tebessüm konmuştu. Elimi tutarak kalktığım yere oturttu beni. Sonra da başımı kendine doğru çekerek göğsüne yasladı.

"Sol kaburgamın tam üstü."

İki BalıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin