23: Huzur Molası

854 76 26
                                    

Bölüm şarkısı:  Mabel Matiz - Değilsin

Bugüne kadar hayata hep, 'insan insana yüktür' diyerek bakmış, hep kendimi yalnızlaştırmaya çalışmıştım. Ailem dışında insanları hayatıma almaktan korkardım. Çünkü her gelişin, bir gidişi olduğunu biliyordum. Gelen, gitmesin istiyordum. Eninde sonunda gideceğini bildiğimdense, kimse gelmesin istiyordum.

Göğsünde soluklandığım bu adam, gitmesin istiyordum. Ama o da sonradan gelmişti. Sanki her gelen ardında, bir an önce dönebilmek için, kapıyı aralık bırakıyordu. O yüzden korkuyordum. Bu tutunduğum adamın da gitmesinden korkuyordum.

Daha sıkı tutundum gömleğine. Başımı daha çok bastırdım göğsüne. Anlasın istedim. Bırakmayacağımı anlasın da, o da gitmek için fırsat kollamasın istedim.

Bu hislere rağmen ayrılmak zorunda kalmak değil de, herkese, her şeye rağmen böyle kalabilmek istedim. Gözlerim doldu bu düşünceyle.

"Zeynep?" yumuşak sesi kapalı göz kapaklarımı titretirken, açmamak için direndim. Bakmasam da yüzümü görmek için başını eğmeye çalıştığının farkındaydım.

Belimdeki elinin birini yukarıya çıkarıp, yüzüme yerleştirdi. Parmakları yumuşak hareketlerle yüzümde gezinirken, benim bu şefkat karşısında kalalı göz kapaklarımın arasından yaşlarım usul usul sızmaya başladı.

Yüzümdeki ıslaklığı fark eden parmakları duraksadı.

"Zeynep? Ağlıyor musun?" cevap vermeyip sadece başımı iki yana sallamakla yetindim. Bununla eş zamanlı olarak dudaklarımdan bir hıçkırık kaçtı.

Düşündüm de balım agelen onlarca şeye rağmen, şöyle içimi rahatlatmak adına hiç ağlamamıştım. Oöaylar karşısında küçük ağlamalarım olsa da, içimdeki birikintileri atabilmiş değildim.

"Zeynep niye ağlıyorsun?" deyip benden uzaklaşmak istedi. Ellerimi arkasından birleştirerek engel oldum. Sorusuna ise sadece omuz silkmekle yetindim.

Elleri omzumda yer edinmişti. İsteseydi ayırabilirdi, ama benim istememi bekliyordu.

"Ben mi üzdüm seni?" dedi mahzunlaşan sesiyle. Yine başımı olumsuzluk belirtircesine iki yana salladım. Şu an ağzımı açsam hıçkırıklarımın boyutu artacaktı, o yüzden konuşamıyordum. Dudaklarımı birbirine sıkı sıkıya bastırmıştım.

"Az önce de hayır demiştin, ama ağlıyorsun. Yalan söyleme Zeynep, mü'min yalancı olmaz." burnumdan nefes almaya çalıştım. Konuşmam gerekiyordu, çünkü Cüneyd yine bir şeylerden kendine pay çıkarmıştı.

"Mü'min korkar ama." diyebildim iç çekişlerimin arasından.

"Benden mi korkuyorsun?" kendini suçlamaya o kadar odaklanmıştı ki, ondan korktuğunu sandığının yine onun göğsünde dinlendiğini göremiyordu. Böyle anlarda, yaşça büyük olan o olsa bile, kendimi onun yol göstericisi, yönlendiricisi gibi hissediyordum.

"Kaybetmekten." diyebildim sadece. Yüzüne bakmazken konuşmak daha kolaydı. Daha cesur adımlar atabiliyordum.

"Neyi?" şaşırdığı sesinin tınısından açıkça belli oluyordu. 'Seni' demek istesem de diyemedim.

"Suyu." diyebildim onun yerine. Kulağımın dibindeki kalp atışlarının hızlandığını hissettim.

Omuzlarımdaki elleri sırtımı kavrayıp, içine sokmak ister gibi sardı beni bu kez. Başını başımın üstüne yerleştirdiğinde, başımı boyun girintisine gömdüm. Derince soluklandım orada.

Sanki tüm dünya, bütün meşgalesini bırakmış ve bir sarımlık huzur molası vermişti.

Dindi gözyaşlarım, kaygılarım, korkularım... İçimde çağlayan nehirler durmuş, yerini dingin sulara bırakmıştı.

Bir süre öyle kaldıktan sonra ellerimi sırtından ayırmadan hafifçe geriye çekildim. O da müsaade edip, elini bel oyuntuma indirdi.

Yüzyüze gelmekten çok utansam da, biliyordum ki şimdi bakamazsam bir daha hiç bakamayacaktım.  Aramıza giren mesafeyle başımı biraz daha kaldırıp, gözlerine kaçamak bir bakış attım.

Onun gülümseyen yüzü utancımı perçinlerken başımı iyice eğdim.

Belimdeki ellerinden birini yavaşça çeneme yerleştirdi ve yüzümü kaldırdı. Yine göz göze geldiğimizde, gözlerindeki parıltılı ifade gülümsememi sağlasa da yine gözlerimi kaçırmıştım.

"Biz biliriz be Zeynep'im. Bir biz biliriz." dediğinde kaçırdığım gözlerim, limanına ulaştı yine. Utançtan daha büyük bir hissiyatla baktım gözlerine. Neydi bu duygunun adı, bilmiyordum. Zaten bir isme de gerek duymuyordum. Hissetmek yetiyordu bana.

"Biz biliriz." diye mırıldandım gözlerine baka baka. Gözlerindeki parıltıların arttığına şahit oldum. Onun gözlerindeki mutluluğu benim gözlerimi doldurdu yine. Fark etti Cüneyd.

Çok şükür mutluluktan ağlamak da nasip olmuştu, bu aciz varlığıma.

Cüneyd bendenlerimizi tamamen ayırdığında elimi tutarak beni koltuğa doğru çekiştirdi.

Ben birkaç saat önce kalktığım yere otururken, Cüneyd ayakta duruyordu.

"Bekle geliyorum." deyip odadan çıktı. Birkaç dakika sonra elinde ciltli bir kitapla gelip, yanıma oturdu ve kitabı bana dopru uzattı.

"Sesli okur musun?" dediğinde, ne yapmaya çalıştığını anlamasam da başımı sallayıp kitaba uzanmakla yetindim.

Ben kitabı alır almaz, Cüneyd de yine ayaklarını koltupa çekmiş ve başını dizlerime bırakmıştı.

Yüreğim yine pır pır ederken, kitabı düşürmemek adına iki elimle sıkı sıkı tutundum. Ona bakmamaya çalışarak, kitabı inceledim ve Gazali'nin eserlerinden birinin tercümesi olduğunu gördüm.

Kitabın arasında ip vardı, muhtemelen kaldığı yeri gösteriyordu. Sorgulamadan açtım ve okumaya başladım.

"Evet, ölüme mahkum olduğu için her şey, boştur. Bu cihanın kâşanesi kum üstğne yapılmıştır. Mazi ve istikbal, taraf taraf uçurumdur." bir soluk alup, dizlerimde yatan adama kaçamak bir bakış attım. O şse hiç tereddüt etmeden, açıktan gözlerini dikmiş bana bakıyordu.

"Hararet ve su, benim yatağım ve yastığımdır: yanmak ve boğulmak. İşte benim ayinim."

***Cübbo'nun yeni favori mekanı Zeyno'nun dizleri gibi  görünüyor ama

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


***
Cübbo'nun yeni favori mekanı Zeyno'nun dizleri gibi  görünüyor ama...

Geçen bölümün altına gelecekteki kurguyla ilgili  bir bilgi paylaşmıştım. Birçoğunuz yapmamı söylese de, bu hijayeyi aksatacağımı düşünenler olmuş sanırım. Öyle bir düşünceniz olmasın. Bu hikaye final yapmadan, onu yazmayacağım. İki farklı hikayede aynı karakterleri yazarsam illa ki kopukluk olur diye düşünüyorum.

4 ağustosta önemli bir sınavım var, o zamandan sonra onu yazmaya başlayacağım. Kurtlar Vadisi 'ni izlememiş olanlardan ricam, o zamana kadar lütfen izleyin ki, karakterleri rahatça tanıyabilesiniz.

İki BalıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin