8: İç İçe Geçmiş Çarklar

824 77 14
                                    

İlahi Bakış Açısı

"Cüneyd, artık neden dokunamadığını biliyorsun. Bir nevi travmanın kökenine indin." deyip bir süre hastasının yüzünü inceledi Levend Hoca. Cüneyd'in yüzünde gördüğü o, kendinden geçmiş ifadesi daraltıyordu içini. Galiba babası haklıydı; Cüneyd'i oğlu gibi görmeye başlamıştı. Çünkü Cüneyd ile yaşadığı bu durum, normalde bir hastasıyla asla gelemeyeceği, gelmek istemeyeceği bir noktaydı.

"Baban senin için bir idoldü, örnek alacağın sözünden çıkmayacağın bir etkendi. Ve o ağzından çıkan her kelimeyi kendine kanun edindiğin baban sana, lanetli olduğunu söyledi. O yaştaki bir çocuğun buna inanmış olması çok normal ama Cüneyd... Sen artık o çocuk değilsin. Ve babanın o sözleri seni suçlamak için söylediğini biliyorsun. Önceleri kimseye dokunamaman bilinçaltında yatan bir nedenden ötürüydü ve biz o nedeni bilmiyorduk. Bilinçaltında yatan kod, dokunduğun kişinin zarar göreceği yönündeydi. Bu yüzden sevmediğin insanlara kolayca dokunabiliyordun. " dediğinde Cüneyd'in halıda gezinen bakışları doktorun yüzüne çıkmıştı. Soru dolu ifadesini anlayan doktor, hafifçe gülümseyerek oturduğu sandalyede öne doğru eğilip dirsekelerini dizlerine yasladı ve Cüneyd'e daha yakından bakmaya başladı.

"Nihal'in babası... Surlarda o adamı tutarken hiç kriz emaresi göstermemiştin. Ya da amcanı atmaya çalışırken..." bir süre düşündü doktor. "Gerçi o gün kriz geçirmiştin ama bunun nedeni amcana dokunmuş olmak değil, hemen öncesinde öğrendiğin gerçekti." doktor bunları anlatırken Cüneyd'in zihninde sadece bir anı belirmeye başlamıştı.

"Zeynep... Annem intihar etmiş." deyip ağlamaya başlayan Cüneyd ile Zeynep telaşlanmıştı.

"Su... Su getireyim ben dur." deyip yönünü mutfağa doğru çevirmişti ki, savrulan elinden yakaladı Cüneyd.

"Yalnız bırakma beni."

Hatırladığı anıdan çatılı kaşlar eşiğinde sıyrılmıştı Cüneyd. O dokunuştan sonra kriz geçirmemiş, annesinin intiharı üzerine yoğunlaşmıştı. Doktorun söylediği noktadan baktığında, o Zeynep'i sevmiyor muydu yani? Hem de zarar görmesinden çekinmeyecek kadar?

İmkansızdı.

Cüneyd birçok şeyi kabullenmişti, bunların başında da Zeynep'in kendi gönlündeki yeri ile ilgili hakikat geliyordu.

"Ya zarar görmesini istemediğim birine dokunduysam ve yine de kriz geçirmediysem?" tek kaşını kaldırarak sorduğu soruyla Levend, anlamak isteyen bakışlarını yüzünde gezdirdi.

"Oldu mu böyle bir şey?" Cüneyd başıyla onaylamakla yetindi.

"Bak Cüneyd, insan psikolojisi matematik değildir; her zaman aynı formülü kullanamazsın. Kullansan da aynı sonucu elde edemezsin. O dokunduğun kişi, onun sendeki yeri, zaman, mekan, senin halet-i ruhiyen... Bunların hepsi birer değişkendir ve her biriyle, formül baştan yazılır. Yani demem o ki, o kişiye dokunduğunda kriz geçirmeme sebebini kendine sor. Verdiğin cevaplardan biri, diğerlerinden daha doğru gelecek sana." dediğinde aklından geçen şeyi söyleyip, söylememek arasında kalmıştı. Söylerse Cüneyd belki de suçluluk duygusundan kurtulacaktı ama, bu kez de yerini öfke alacaktı ki bu da hiç güvenli değildi.

"Cüneyd... Ben annenin otopsi raporlarına ulaştım. Annen intihar etmemiş." Cüneyd'in gözleri yine halıya dönmüştü.

"Etmedi zaten. Ben öldürdüm. 'Atla' dedim." diye mırıldandı. Levend derin bir nefes aldı, hâlâ söylsmek ile söylememek arasında karasız kalmıştı. Yine de Cüneyd'in bu halindense, öfkeli olması daha çekilebilir bir durumdu kendince. En azından o zaman durdurabiliyorlardı.

"Öyle değil Cüneyd. Rapora göre annende atlamadan önce meydana gelen çarpma veya şiddet belirtisi olan ekimoz adı verilen morartılar mevcuttu. Olayın bir çoğunu hatırlasan da bence hâlâ tamamını hatırlamıyorsun Cüneyd." duyduklarıyla kanı çekilir gibi oldu Cüneyd'in. Ne demekti şiddet? Hani babası annesini çok seviyordu? Döverek mi seviyordu? Yoksa başka biri mi vardı işin içinde.

Bakışlarını biraz olsun sakinleşmek adına cama çevirdiğinde ortalığın büyük ölçüde aydınlandığını gördü. Tekrar Levend hocaya dönceği sırada dış kapının alacaklı gibi çalınmasıyla ikili önce birbirlerine bakmış, hemen arkasından da ayaklanmışlardı.

Açtıkları odanın kapısından önde Cüneyd, arkasında Levend hoca olmak üzere sırayla çıktılar. Dış kapıyı açmış olan Sadi'nin arkasına geçtiklerinde, aralık kapıdan içeriye Bahadır gir ve nefes nefese kalmış bir şekilde konuşmaya çalışmıştı.

"Babanız - Vahit - Zeynep Hanım - yakalandı." hiçbir şey anlamayan Cüneyd'e Zeynep'in adını duymak yetmişti, hem de babasının adının yanında. Hızla Bahadır'ın yakasına yapıştı.

"Ne diyorsun Fani?" nefesleri biraz olsun sakinleşen Bahadır, tekrar konuşmaya çalıştı.

"Zeynep Hanım, yolda babanızın bendelerine yakalanmış ve dergaha götürülmüş. Akibeti hakkında bir bilgimiz yok Mürşid Hazretleri."




İki BalıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin