17: Yeni Yol Ayrımları

812 74 16
                                    

Sabah uyanmış, ve el birliği ile kahvaltı hazırlamıştık

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sabah uyanmış, ve el birliği ile kahvaltı hazırlamıştık. Biz kadınlar mutfakta yerken, erkekler için ise oturma odasında yer sofrası hazırlamıştık.

Kahvaltının sonlarına doğru çalınan kapıyla her birimiz tedbirle ayaklanmış, ve feracelerimizi giyinmiştik. Mutfak kapısından ileriye doğru adımladığımızda Bahadır'ın kapıyı açmak üzere hareketlendiğini görmüştük.

Bakışlarımız açılan kapıya döndüğünde hızla içeriye gelen Levend amcayı görmüş ve rahatlamıştık. Fakat onun gergin bir hali vardı.

"Yav doktor hayırdır, sabah sabah?" Sadi Hüdayi sesindeki tedirginliği saklama gereği duymadan sormuştu.

"Büyük gelişmeler var, acilen konuşmamız lazım." dediğinde hep beraber oturma odasına ilerlemiştik. En sonda ben odaya girmek üzereyken kolumda hissettiğim dokunuşla, bir adım geri çekildim ve kolumu tutan elin sahibine, Cüneyd'e baktım. Bakışlarım kolumdaki eliyle yüzü arasında mekik dokurken, elini çekti.

"Konuşacağız!" dediğinde bana dokunmuş olmasının verdiği şaşkınlığı üzerimden atmış ve yüzüne bakmıştım.

"Konuştuk." deyip tekrar durdurmasına izin vermeden içeriye girdim. Sabahtan beri kasıtlı olarak ona bakmamaya çalışsam da, üzerimde çekinmeden gezdirdiği gözlerini hissedebiliyordum. Ve bu hali tanıdığım Cüneyd'e çok yabancıydı. Ben Vahit'e yakalandığım sabah bir şeyler olmuştu, ve Cüneyd o zamandan beri farklıydı. Daha cesur, daha dışa dönük davranıyordu.

İçeriye geçtiğimde boş olan Hasna hanımannenin yanına oturdum. Benden sonra da Cüneyd içeriye girmiş ve amcasının yanına oturmuştu. Hepimizin dikkati Levend amcanın üzerindeydi.

"Az önce Evren savcı ile görüştüm. La edri denilen tarikatla ilgili çok değişik bilgilere ulaştığını ve büyük çaplı bir operasyon planladıklarını söyledi. Anlattıklarına göre bu tarikatın merkez üssü İran'daymış. Farklı ülkere bu şekilde sızmalar yapan bir örgüt aslında. Masonların ya da illuminatinin, İslamcı versiyonu gibi düşünülebilir. Amaç, her ülkeden kendilerine itaat eden bir taraftar grubu yaratıp, bu taraftarları devletlerin önemli merciilerinde göreve getirip, tek bir devlet kurmaya çalışmakmış. Paralel devlet olaylarının sadece Türkiye ile değil, tüm dünyaya yayılmış hali gibi de düşünebilirsiniz."  yüksek sesle nefesini bırakıp, bakışlarını her birimizin üstünde gezdirdi.

"Ve ne yazık ki, devletin önemli kademelerine ciddi ölçüde sızmış durumdalar. O yüzden Milli İstihbarat Teşkilatı ile ortak bir operasyon düzenleniyor. Hatta muhtemelen şu an düzenlendi bile." aklıma ilk gelen İrfan denen o adamdı. Demek ki, o da bu örgütün bir parçasıydı.

"Yani ağabeyim, bu örgütün bir parçası öyle mi?" Sadi Hüdayi efendinin sorusuyla eş zamanlı olarak mahallede siren sesleri yankılanmaya başladı.

Hepimizin bakışları pencerelere kayarken, Cüneyd ayaklanmış ve cama doğru yaklaşmıştı.

"Demek ki, bu bela da böylece def oldu. Allah sonumuzu hayır etsin." herkesin dilinden 'amin' nidası dökülürken, benim aklım başka bir çıkmazdaydı.

"Peki ya annem? O çıkabilecek mi?" sorumla bakışlar üzerine dönmüşken ben yalnızca Levend amcayı muhatap almıştım kendime.

"Onu henüz bilmiyorum. Ama bir an önce çıkması için ne gerekiyorsa yapacağız. Bir şekilde onun masum olduğunu ıspatlayacağız, sen endişelenme."  bu kez de inşallah demekle yetinmiştim.

Biz gelecek olası bir haberi beklerken, yine kapı çalınmış ve hepimiz topyekün kapının oraya çıkmıştık.

Açılan kapının ardından bize bakan Evren savcıyla derin bir nefes almıştım.

İçeriye giren savcı hepimizin üzerind ebakışlarını gezdirmiş, daha sınra Cüneyd'e bakarak söze girmişti.

"Abdülvahit Güneş, işlemiş olduğu pek çok suçtan ötürü gözaltına alındı. O ve diğer örgüt üyeleri hakkında adli süreç başlatıldı. Birkaç kişilik bir kayıp listesi olsa da, onları da ele geçirmemiz uzun sürmez." hepimizin yüzünde tebessüm yer edinirken, Cüneyd ifadesiz bakışlarını savcıdan çekip bana döndü. Gözlerinde anlamlandıramadığım bir ifade vardı. Tam o sırada Savcı hanım tekrar konuşmaya başladı.

"Ve Zeynep, artık gerektiği gibi güvenli bir ortam sağlandığına göre, burada kalmana müsaade edemem. Yurda dönmen gerek. Hatta seni almak için geldim." sözüyle birlikte Cüneyd'in bakışı anlam kazanmıştı. Bu beladan kurtulduğumuz an, yeni bir yol ayrımına gireceğimizi biliyordu çünkü.

İki BalıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin