30: Sonsuz Başlangıçlar (Final)

808 56 53
                                    

Bölüm Şarkısı : Sasa - Baharım Sensin

4 yıl sonra

Anahtarla kapıyı açıp eve girdim. Feracemi çıkarıp askıya astıktan sonra bıraktığım kitaplarımı kucaklayıp çalışma odasına ilerledim.

Evimizdeki kütüphaneyi, çalışma odasına çevirmiştik. Bir kısım Cüneyd'in kitaplarıyla dokuyken, diğer bir taraf benim ders kitaplarımla kaplıydı. Aradığımızı kolay bulabilmek adına böyle bir ayrım yapmıştık.

Elimdeki kitapları yerlerine yerleştirip, sabah aceleyke çıktığım için olulturduğum küçük kalabalığı da toparladım.

Çalışma odasında işim bitince ellerimi yıkayıp, mutfağa geçtim.

Geride bıraktığımız yıllarda hem hayatımızdaki birçok şey değişmiş, hem de hiçbir şey değişmemiş gibiydi.

Babam tedavisinin ardından kısa bir sğre burada kalıp, memlekete dedemlerin yanına dönmüştü. Bu sırada annemle boşanmışlardı. Tabi gitmeden önce ricamız üzerine benim 17 yaşına girmemi beklemiş ve ailemin onayıyla resmi nikahımız kıyıldıktan sonra gitmişti. Karakteri çok değişmiş, çok sessizleşmişti. Eski babamdan eser yoktu resmen.

Annem ise daha önce kaldığımız evde yaşıyor, börekçide çalışıyordu. Hatta benim azmettirmem sonucu açıktan okul eğitimini tamamlamaya çalışıyordu.

Her ne kadar bunlar için yaşının geçtiğini düşünse de, ona yaşın sadece bir sayıdan ibaret olduğunu ve Allah ömür verdikçe insanın hayallerini yaşamaya muktedir olduğunu anlatmış böylece onu okula başlatmıştım.

Bu süreçte en şaşırdığım olay hiç şüphesiz Mira 'nın kardeşim olmasıydı. Olanları ilk öğrendiğimizde süreci atlatmak bizim için çok zor olmultu ama şüphesiz en zor olanı Mira yaşamıştı. Bu süreçte eliöden geldiğince yanında olmuştum. Gerçeği bilmeden önce bile onu kardeşim gibi görüyorken, gerçekler ortaya çıktığında aramıza mesafe girmesine izin veremezdim.

Annem gerçeği, geçirdiğimiz o kara günde öğrenmiş olsa da söylemek için babamın memlekete gitmesini beklemişti. Babam her ne kadar eskisi gibi baskın biri olmasa da, yine de annem söyleyerek Mira'yı tehlikeye atmak istememişti.

Yine bu süreçte Halam ve Arif efendi evlenmiş, hatta bebek bekliyorlardı. Yine evlilik kervanına katılan biri daha vardı ki, o da Feyza'ydı. Tarikatın önde gelen ailelerinden birinin oğluyla evlenmişti geçen yıl.

Bütün bu güzelliklerin yanında içimi burkan bir olay da vardı maalesef. O da, Suavi dedemi kaybetmekti. O süreci de çok sancılı bir şekilde atlatmış, tek teselliyi ise okulu kazandığımı görmüş olmasında bulmuştum. İnşAllah gözü açık değildir benden yana.

Levent amca sayesinde Mira'nın okulunda sınava girmiş ve tek sınav sayesinde lise diplomamı 17 yaşımı bitirmeden almıştım. Hemen akabinde de sıkı bir çalışmayla İstanbul Tıp kazanmış ve üniversiteye başlamıştım. Hiç şüphesiz bu süreçteki en büyük destekçim Cüneyd'di.

O kadar yanımdaydı ki, hiçbir şeyi imkansız gözüyle görmüyordum onun sayesinde.

Cüneyd ise, mürşid olmaktan vazgeçmiş ve çocukların okuması şartıyla postu amcasına bırakmıştı. Zaten derdi hiçbir zaman makam olmayan bir adamdı. Doğru olan yapıldıktan sonra da o makamda kimin olduğunu çok da umursamazdı. Üstelik böylece bana çokça vakit ayırabiliyordu, dersim olmadığı zamanlarda saatlerce onunla sohbet edebiliyordum.

Yemeği ocağın üstüne kısık ateşte bırakıp, mutfaktan çıktım. Kapıdaki askıya astığım çantamın içinden küçük poşeti alıp, yatak odasına çıktım.

Okuldan dönerken eczaneye uğramış ve doğum kontrol hapı almıştım. Bu zamana kadar bazı şeyleri ertelemiş ve bu konuda Cüneyd tarafından üzerimde hiç baskı hissetmemiştim. Hatta o türküden alıntı yaptığı geceden sonra aramızda hiç bu tarz bir konuşma, ima falan geçmemişti.

Sadece korkularımdan arınıp, gerçekten hazır olmak istiyordum. Süreç biraz uzun sürmüş, ve sürekli düşünmek zorunda olduğum başka şeyler olmuştu ama artık tam anlamıyla evliliğime odaklanmak, kocama hazır olmak istiyordum. Ve dün gece aldığım kararla da hazır olduğuma emindim. Dün gece bu fikrimi gerçekleştirmeme sebebim ise, önlem konusunda hazırlıklı olmamamdı.

Elbette ki bir çocuğum olsun istiyordum ama önceliğim okulu bitirmekti. Belki son sınıftayken falan gebe kalmayı düşünebilirdim ama şu an annelik için hâlâ erkendi. En azından ben öyle düşünüyordum. Cüneyd'in bu konudaki fikrini bilmiyordum, çünkü hiç bunları konuşmamıştık. Ama artık konuşulacaktı, bunu da biliyordum.

Elimdeki poşeti, benim yattığım tarafta duran çekmeceye koydum. Ve tekrar aşağıya inip, yemekle ilgilenmeye başladım.

****

Yemeğimizi yemiş, yine koltukta oturmuş kitap okuyorduk. Daha doğrusu ben okuyordum, Cüneyd ise dizlerime yatmış dinliyordu. Bu artık bizim geleneğimizdi.

Yaklaşık yarım saat okuduktan sonra, kitabı kapattım ve Cüneyd'in üzerinden uzanarak sehoaya bıraktım.

"Uykun mu geldi?" diye sordu. Erken bitirdiğim için böyle düşünmüş olmalıydı.

"Yok, namaz kılalım diye bıraktım." yavaşça doğrulup, oturur pozisyona geçti.

"Ne namazı? Yatsıyı az önce kıldık ya!" utanç yavaştan kendini belli etmeye çalışsa da ona boyun eğmemekte kararlıydım. Yine de gözlerinin içine uzun süre bakamıyordum.

"Zifaf namazı." duyduğuyla bir süre bakakaldı. Muhtemeken doğru duyup duymadığını sorguluyordu.

"Ne?" etrafta gezdirdiğim bakışlarımı bu kez kararlılıkla gözlerine diktim.

"Cüneyd ben hazırım." sesim kararımın kesinliğini yansıtıyordu.

"Emin misin?" dediğinde sadece başımı sallamakla yetinmiştim. Ki bakışlarım da eminliğimi yeterince haykırıyordu bence.

Oturduğu yerden ayaklanıp, elimi tuttu ve beni de kaldırdı.

"Gidip abdestimizi alalım o zaman." deyip arkasından ilerleyen benimle birlikte merdivenlere yöneldi.

***

Namazımızı kılmış, üzerimizi değiştirmiştik. Vakit yaklaştıkça kalp atışlarımın sesini kulaklarımda duyuyordum.

Yatağın ayak ucuna geldiğimde Cüneyd de arkamda kalan mumları söndürüyordu. Tek bir mum yanmaya devam ederken, o loş ışıkta, karşıma geçti. Gerginlikten titremek üzereydim. O da far etti bu durumu.

"Korkuyor musun?" derin bir nefes alıp kendimi sakinleştirmeye çalıştım.

"Senden mi?" deyip gözlerinin en içine baktım. "Asla." diye fısıldadım. Tebessüm yerleşti dudaklarına, eşlik ettim.

Nişanımızın yapıldığı gün karşısında 'korkuyorum' diyerek ağladığım adam, bugün benim bütün korkularımdan güvenle kurtulmamı sağlamıştı. Şimdi bu adamın korkularımın sebebi olması imkansız hissettiriyordu. Ona dair içimde yaşayacak olan tek korku, kaybetme korkusuydu. Onun için ise Allah'a sığınmıştım.

Tebessümü silinmeyen dudakları bana yaklaştığında, tüm tereddütlerimden arınıp tam bir teslimiyetle karşıladım onu.

Usulca yatağa uzanırken, Cüneyd de bir yorgan misali sarmıştı bedenimi.

****
Veeee son!

Muhtemelen bu gece için geçen sürenin 4 yıl olöası sizin için biraz fazla geldi ama Zeynep'in böyle bir şeyi yaşaması için 20 yaş bence en uygunuydu. Hatta elimden gelse daha bile uzatırdım. Çünkü artık o yaşlar bana çok küçük hissettiriyor ve istemsizce karşı çıkmama sebep oluyor.

Neyse, bu konuyu boş verip, sizden bir isteğimi dile getireyim. Biliyorsunuz çok fazla Cünzey içerikli hikaye var ve hemen hemen bir çoğunun teması aynı. İki Balık'ın zihninizde tam bir bütün olarak kalması için sizden ricam, hazır bitmişken baştan sona bir kez okumanızdır.

Bu konuyu da hallettiğimize göre, burada size küçük bir elveda çakıp, Kurt Goncası'nda merhabaya bekliyorum. Orada görüşmek üzere.

İki BalıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin