18: Kader Çıkmazı

670 67 11
                                    

2 Gün Sonra

Pencerenin kenarına doğru yürüyüp, bir süre karanlığa rağmen sokak lambalarında parlayarak yağan yağmuru izledim. Her şey öyle ya da böyle yolunu buluyordu. Bir bendim kendi hayatında emanet olan.

Yaşamak demek, nefes almak demek değildi. Ve ben artık yaşamak istiyordum.

Hayat denilen sahnede herkes kendine biçilen rolü oynarken, ben kuliste kalmış gibiydim. Yok muydu bir rolüm, bir yolum? Sıfatlarımdan bile feragat etmiş gibiydim. Ne birilerinin kızı, ne birinin karısı, ne birilerinin ablası, ne de birilerinin öğrencisiydim artık...

Meryem'in kızı Zeynep.

Cüneydin zevcesi,

Kızların ablası,

Suavi'nin öğrencisi Zeynep.

Herkes uzakta bu sıfatlarımdan haberdarken, ben tek başıma yalnızca Zeynep'tim.

Hızla açılan kapıyla yerimde sıçrayıp, daldığım kuyulardan, saklandığım kuytulardan ayrıldım.

Başımı kapının girişine çevirdiğimde Evren savcının geldiğini gördüm. Gözleri odadaki kızlar üzerinde gezinip beni bulduğunda, hızla bana doğru gelmeye başladı. Merakla ben de ona doğru ilerledim.

Bir şey mi olmuştu? Annem mi, yoksa Cüneyd mi?.. Hangisi tehlikedeydi?

"Evren abla, hayırdır inşallah."

"Ben de sana bakıyordum Zeynep. Acilen eşyalarını al, gitmemiz gerek." telaşlı sesi tedirginliğimi artırdı.

"Ne oldu? Nereye gideceğiz?" bir yandan sorularımı sıralıyor, bir yandan da içini asla boşaltamadığım küçük valizimi alıyordum.

Hayatımdaki eksiklerden biri de buydu; eşyalarım hep valizde, her daim gitmeye hazırdı. Oysa ki, ben artık kalan olmak istiyordum.

Valizi elimden alıp, koluma girdi ve hızlı adımlarla yürümeye başladı. Ben de onun adımlarına eşlik edip, yurt binasından çıktım.

Arabasına bindiğimizde hâlâ ondan bir cevap bekliyordum.

"Evren abla, ne oluyor? Niye bu telaşın?" elleri direksiyondayken, derin bir nefes alıp, arabayı çalıştırmadan bana baktı.

"Vahit'in bazı adamlarına ulaşamadığımızı söylemiştim. Onun yerini öğrenmek için Vahit'in koğuşuna adam yerleştirmiştik. Bu sayede Vahit'in hâlâ Cüneyd'i alaşağı etmek ve bunu yapabilmek için seni kullanmak istediğini öğrendik. Dahası, aldığımız bir duyuma göre senin yerini bulmuşlar, ve almak için doğru anı bekliyorlar. O yüzden şimdi seni güvenli bir yere götürmem gerekiyor." bir süre bakışlarım ıslanan, karanlık yola takıldı.

"Nereye gideceğim?" onun gerginliği bana da sirayet etmiş, içimi bir korku sarmıştı. Ne olacaktım ben?

"Seni güvenli evlerden birine götürmeyi planlıyorum, ama Zeynep dikkatli olman gerekiyor. Buraya ulaştılarsa, orayı da bulabilirler." burası daha önce kaldığım yurt değildi. İki gün önce beni evden aldığında, önceden kaldığım yeri bildiklerini bu yüzden güvende olamayacağımı söyleyip, beni buraya getirmişti. Şimdi burası da güvensizdi.

"Benim bir fikrim var." deyip heyecanla Evren savcıya baktım. Aklımdaki fikri kabul etmesi gerekiyordu.

****

Bahçe kapısından içeriye girip, kapıyı arkamdan kapatmadan önce arabadan inmiş bana bakan savcıya gülümsedim. Yüzündeki emin olmayan ifadenin farkındaydım, ama o da benim haklı olduğumun farkındaydı.

Kapıyı kapatıp, eve doğru yürüdüm. Derin bir nefes alıp, cesaretimi topladım ve kaderimdeki çıkmaza giden kapıyı çaldım. Işıkların yanmaması evde kisebin olmadığını düşündürse de, bir umut beklemeye başladım.

Tam vazgeçip geriye dönmek üzereyken, duyduğum tıkırtılarla heyecanım arttı. Beni heyecanımın esaretinde çok bekletmeden açılan kapıyla, gülümsememek için yanağımın içini ısırdım.

"Zeynep?" şaşkın bakışlarına sesi de eklendiğinde, bir kez daha emin olmuştum. Bu adam benim kaderimdeki çıkmaz, çeperimdeki merkezdi. Ne kadar uzaklaşmaya çalışsam da etrafında dönmekten öteye gidemiyordum.

"Hayırlı akşamlar, Cüneyd efendi."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


İki BalıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin