Napolyon'a Selam

182 17 212
                                    

@darkghost000 yavrum sence de çok hızlı bölüm atmıyor muyuz ben memnunum halimden sen bölüm attıkça zevkle okuyorum ama bir ayda atacağımız bölümleri 3 günde attık ama tabi bölüm günlerimize sen karar veriyorsun bir şey diyemem sana uyarım.






Araba boğaza girip kaybolmuştu.

Telefonu kapatıp kayalara dayandı, hafif bir rüzgar esiyordu. Baktığı yeri görmeden bakıyordu. Bütün duygular üstüste yığılmış ve kendi ağırlıklarına dayanamayarak koca bir bina gibi çökmüşlerdi, içinde tozdan başka bir şey yoktu o anda, hiçbir duygu yoktu, toz dolu bir boşluktu ruhu.

Yemekhaneye gitmeye karar verdi, orada birileriyle konuşur,

sonra odasına giderdi, Hande'ye bir mail daha yazmayı düşünüyordu, biraz dertleşmeye, içini dökmeye, sevdiği birinin yakınlığını hissetmeye ihtiyacı vardı, bu yakınlığı, kendisi,

tek başına, yazacağı mektuplarla kendisi için yaratacaktı.

Ağır ağır, adımlarını sürüyerek uçurumun kenarından yürürken Elif'in gelip gelmeyeceğini düşünüyordu, "acaba gidip çağırsam mı?" diye . aklından geçirdi ama annesinin bundan hoşlanmayabileceğini düşünerek vazgeçti. Karakola yaklaşırken genç teğmenin bahçe duvarına dayanıp sigara içerek ovayı seyrettiğini gördü, "Teymın Cansuyu" adı aklına gelince elinde olmadan gülümsedi, teğmen de o sırada onun geldiği yana bakmış, onu görmüştü. Zehra  kendisine yaklaşınca teğmen ovayı gösterdi.

-   Çok güzel, değil mi?

Zehra  da ovaya baktı. Yeşillik biraz koyulaşmış, ufka yakın uçları ise batan güneşin ışıklarıyla kızıla kesmişti, kenarları tutuşup alev almış ipek bir kumaş gibi gözüküyordu.

-   Güzel gerçekten.

Zehra  yeniden yürüyecekken, teğmen, "bu ovayı seyretmekten daha önemli bir işiniz mi var?" dedi.

-   Gidip yemek yiyeceğim.

Teğmen, güzel olmaya yakın tatlı yüzüne çok yakışan o dalgacı gülümsemesiyle güldü.

-   Bizim de yemeğimiz var... Üstelik bizim aşçı sizin açıdan daha iyi.

Zehra  önce teğmenin ne demek istediğini kestiremedi, sonra kendisini yemeğe davet ettiğini anladı, nerede yemek yiyeceklerine baktı, yemek yenecek bir yer görmedi.

- Sizin aşçı bizimkinden iyi olabilir ama emin olun bizim yemekhane de sizinkinden iyidir.

-   Buradan daha güzel bir yemekhane yeryüzünde yok.

- Buradan mı?

-   Evet, ovaya bakarak yiyeceksiniz yemeğinizi... Fena teklif değil, değil mi?

Zehra  etrafına bakındı.

-   Peki nerede yiyeceğiz?

-   İsterseniz kayalıkların oraya da bir masa koydurabiliriz.

Teğmen öylesine bir neşeyle doluydu ki Zehra da gülümsedi.

-   Bunu yaptırabilir misin?

-   Elbette ... Karakol komutanı demek köyün imparatoru demek.

Zehra köye doğru baktı.

-   Pek büyük bir imparatorluk değil.

-   Ama gene de bir imparatorluk.

Zehra , bir tarihçinin sevgilisi olmanın sağladığı bilgilerle insanları şaşırtmaktan hoşlanırdı, Napolyon'un karısı Josephine'e yazdığı ünlü mektubu tekrarladı.

Sevmek Yeter Mi? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin