Bakalım Hande ne yapıyor. SövmeyelimBilincinin derinliklerinde, o uyurken bile çalışmaya devam eden bir yerlerde biriktikten sonra tam da uykusunun ortasında kesin bir güvenle ortaya çıkıp onu uyandıran bu cümlenin doğru olduğunu daha uyandığı anda biliyordu. Salona gidip oturmuştu. Son günlerde olan bütün olayları, konuşmaları, konuşma saatlerini, ses tonlarını, mailleri tek tek hatırlamış, bilincinin karanlık kısımlarından gelen uyarıyı bir
de bilincinin berraklığıyla gözden geçirmiş ve Zehra’nın hayatında bir başka erkek veya kadın bulunduğuna emin olmuştu. Acaba bir kadın olsa mı daha çok üzülürdü bir erkek olsa mı
Daha önce tahmin edemeyeceği azaplı bir sancıyla ciğerlerinin büzüştüğünü, midesinin katıldığını, ruhunu ağır bir kederin sardığını hissetmişti.
Zehra'nın başka biriyle seviştiğini düşünmüyordu, gideli daha çok az olmuştu ve onun tanıdığı Zehra'nın o kadar kısa zamanda birinin koynunda yatmayacağına hayatını ortaya koyarak bahse girebilirdi. Zehra’nın onunla olan ilişkisinden çok, her zaman kesin bir dille ifade ettiği kendi ölçülerine,
çok övündüğü dürüstlüğüne, seyrettiği o eski filmlere sadık kalacağından emindi. Güvenle "o böyle bir şey yapmaz" diyordu.
Hissettiği kıskançlık cinsel bir kıskançlık değildi bu yüzden. Ruhsal diyebileceğimiz bir kıskançlık burkuyordu içini, annesinin ölümüne birlikte ağladığı, birlikte bir ömür boyu
sürecek bir masalın hayalini yarattığı, hayatta hiç kimseyi sevemeyeceği kadar sevdiği kadının, bir başka erkeği kendisinden daha fazla önemsemesine, onunla olmak için kendisiyle konuşmaktan vazgeçmesine dayanamıyordu. Bütün benliğini üstüne kurduğu egosu, kendini beğenmişliği, onunla olan bir kadının bir başkasına bakmayacağına duyduğu güveni hiç beklemediği bir anda ağır bir darbe almış, bütün varlığı bir başka tanımadığı birinin karşısında güçsüz düşmenin ezici aşağılanmasıyla zedelenmişti.
Daha üç saat önce o kadınla bir geleceğin olmayacağını düşündüğünü çoktan unutmuştu, şimdi ona bomboş gözüken
evin içinde yaralı bir hayvan gibi "masal bitti, masal bitti," diye inleyerek dolaşıyordu. O anda bir eroinmanın eroine ihtiyaç duyduğu gibi bir kadın sesinin tesellisine ihtiyaç duyuyordu ama o saatte ulaşabileceği kimse yoktu. Arasa telefonuna cevap verecek, onunla buluşup kederini paylaşacak birini bulabilirdi ama o bir kadın için acı çektiğini itiraf edebilecek biri değildi. Yalanlarla ördüğü hayatının arkasına sakladığı, yıllarca herkesten hatta kendinden bile gizlediği o zayıf kadını, en çok canının acıdığı anda bile kimseye gösterecek cesareti yoktu. Çektiği acı, sadece Zehra’nın bir başkasından hoşlanmasından değil, kendi içinde saklı olan zayıflıkla yüz yüze gelmesinden de kaynaklanıyordu.
Hissettikleri Zehra’nın aldatıldığında çektiği acıya benziyordu, aralarındaki benzerlikler acılarını da benzer kılıyordu ama acıyı taşıma biçimleri birbirinden tümüyle farklıydı. Zehra
acısını çok daha açık biçimde, bir "kurban" gibi kederle, öfkeyle, utançla kabul ederken Hande bir "katil" gibi bu acıyı ve o acıyı yaratanı öldürmeyi planlıyordu. Gidip kendisine bir kadeh şeri koydu, çok sevdiği ve özel günlerde içmekten hoşlandığı Havana purolarından bir tane yaktı, içi acıyla kavrulurken garip bir tepkiyle en eğlendiği zamanlarda yaptıklarını yapıyordu. İçkisinden bir yudum aldı, purodan kocaman bir duman çekip onu havaya boşalttı. Zehra'nın vurduğu darbenin acısını hafifletebilmek için onunkinden daha ağır bir saldırıyla kendini yaralamak için,
yüksek sesle konuşarak kendisiyle alay etmeye başladı. Sesi boş duvarlarda yankılanıyordu.
Kendini beğenmişliğiyle, Zehra’nın sadakatine ve aşkına
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevmek Yeter Mi?
FanfictionSeni seviyorum beni seviyorsun peki bu biz olmaya yetecek mi Hande?