Eveeeeeetttt geldik zurnanın zırt dediği yere size başından beri bir bölüm var o bölümde edeceksiniz küfürü dediğim bölüm bu ama az edin kulaklarım sizin yaratıclığınızı kaldıramayabilir hadi gazanız mübarek ola...
Aşk gibi, kıskançlık gibi çok yoğun duygularla dolduklarında, birçok erkeğin ruhunda aniden artan duyarlılıklarıyla birlikte meydana gelen o kadınsı kırılmalar, alınganlıklar, vesvese derecesinde endişeler, telaşlar, sabırsızlıklar, sitemkarlıklar, sürekli konuşma isteği Hande’yi de teslim almış, sanki kişiliği değişmişti.
Okuldaki odasına bile küçük bir radyo getirmiş, Simge'nin sessiz gülümsemeleri arasında her saat başı Güneydoğu'yla ilgili bir haber olup olmadığını anlamak için haberleri dinlemeye başlamıştı. Zehra'ya bir şey olacak korkusu bir tür hastalık gibi bütün zihnini sarmıştı.
İçinden sürekli Zehra'yla konuşuyor, ona sorular soruyor, niye başka bir kadınla seviştiğini, o sırada neler hissettiğini, o sevişmeden ne kadar zevk aldığını, o kadının yatakta kendisinden daha iyi olup olmadığını öğrenmek istiyordu. Kıskançlık içinde deli bir at gibi koşuyor, her duygusunu ve düşüncesini yaralıyor, aşkı da sahipsiz bir araba gibi peşi sıra sürükleyip götürüyordu. Zehra'yla bir daha konuşamama, bu soruların cevabını ondan alamama ihtimali bile onu şiddetli bir ıstırapla boğuyor, rengi bembeyaz kesiliyordu duyguları tümüyle denetiminden çıkmıştı.
Davranışlarını kontrol edemiyor, bazen gereksiz bir gevezelikle insanları bunalıyor, bazen karanlık bir suskunluğun içine hapsoluyordu.
Aklında hep aynı sorular dolaşıyor, sadece Zehra'yla konuşmak,. her kelimesinin kendisini vurup yaralayacağını bildiği cevaplarla bütün ayrıntıları öğrenmek istiyordu, nasıl sevişmeye başladılar, sevişmeye başlamadan ne konuştular, ilk kim diğerine dokundu, ilk dokunuşta ne hissetti, nasıl öpüştüler, kadın Zehra'nın vücudunun nerelerine ve nasıl dokundu, Zehra sevişirken neler yaptı, ne söyledi, nasıl sesler çıkardı, seviştikten sonra ne dedi...
Bütün bunları duymak istiyordu. Her biri kendisi için korkunç gerçekler olan bu ayrıntıları duymayı, bunları saatlerce dinlemeyi niye bu kadar çok istediğini bilmiyordu ama asıl duymak istediğinin Zehra'nın o sevişmelerden zevk almadığını, sıkıldığını, seviştiği kadını aşağıladığını, Hande’yi özlediğini ve onun daha iyi seviştiğini söylemesi olduğunu içten içe seziyordu.
Bu sorulara Zehra'dan başka cevap verebilecek, onun yaralarını iyi edebilecek kimse yoktu, onu son bir kez konuşamadan kaybederse hayatı boyunca yaralı kalacağını biliyordu, bundan hiçbir kuşkusu yoktu. Zehra’nın bir başka kadınla sevişmesi, Hande’nin kendisiyle ilgili bütün yargılarını, inançlarını ufalayıp bir toz yığınına çevirmiş, o toz bulutunun ardında kendi varlığını göremez olmuştu. Var olduğunu, bir değeri bulunduğunu, hala sevildiğini anlayabilmesi için Zehra’nın o toz fırtınasını cevaplarıyla yatıştırması, ardında saklı olanları yeniden Hande’ye göstermesi gerekiyordu.
Kendi kadınlığına olan güvenini de kaybetmiş, bir daha bir kadınla sevişip sevişemeyeceğini, bir daha bir kadına dokunurken korkuyla titreyip titremeyeceğini, sevişmeyi başarıp başaramayacağını kendine sorar olmuştu. Bazen, zihninin bulutlardan sıyrılıp aydınlandığı, soğukkanlılığına kavuştuğu kısa anlarda, kendisini hayalarına tekme yemiş biri gibi ellerini önüne kapatıp kıvranan bir halde görüp kendi haline gülüyor ama biraz sonra yeniden kıvranmaya başlıyordu.
O günlerde seviştiği ve kendisine o kaybettiği güvenini yeniden bağışlayan kadınlara duyduğu minneti hayatı boyunca kimseye duymamıştı, en azından yatakta eski haline dönebilmeyi başka kadınların yardımıyla başarmıştı ama bu, ruhunu bir kangren gibi çürüten aklındaki soruları yok etmeye yetmemişti. Onların cevabı hala Zehra'daydı. Bu da, Hande’yi Zehra konusunda çok endişeli bir hale getiriyor, o cevaplan duyamadan Zehra’ya bir şey olacak fikri yırtıcı sesiyle bir matkap gibi içini oyup duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevmek Yeter Mi?
FanfictionSeni seviyorum beni seviyorsun peki bu biz olmaya yetecek mi Hande?