Küfürsüz..başımıza daha gelecek bir sürü şey var küfürlerimizi oraya saklayalım
Barakalar boşalmış, sesler azalmıştı, herkes gezi hazırlıkları yapıyordu. Zehra masasının başında oturuyor, ne yapacağını düşünüyordu. Bütün ruhu yara olmuş gibi sızlıyordu içi. Her duygu, her düşünce, her inanç daha ortaya çıktığı anda o yaraya değip içini ağlama isteğiyle doldurarak artırıyordu. Uyumak, unutmak istiyordu, o anda o kadar yalnız ve öyle çaresizdi ki bu uyku ölüme dönüşse ve bir daha uyanmayacak olsa bundan şikayet etmezdi, bunu derinlerinde hissediyordu. O sessiz ve boş odada hayata olan inancayla birlikte ölüm korkusunu da kaybetmişti.
Eğer o anda sihirli bir güç onu o köyden alıp büyük bir şehire taşısa, kalabalıkların, arkadaşlarının, ona sevgiyle bakan yakınlarının, onu arzulayan erkeklerin arasında koysa bütün bu duygularını gülünç bulur, Melisa gibi bir Kadın dört saatliğine
ortadan kayboldu diye hayata olan bütün inancını kaybedebileceğine inanmazdı ama bütün insanlar gibi onun da duyguları, çeşitli prizmalardan geçen ışıklar gibi çevre koşullarının içinden geçiyor, o koşullara göre biçim değiştiriyor ve o
değişmiş biçimiyle algılanıyordu.Zehra’nın içinde yaşadığı yer küçüldükçe, duyguları, acıları, öfkeleri büyüyor, minik bir mum alevinin önüne oynayan parmaklar gibi duvara korkunç canavar gölgeleri halinde yansıyordu.
Masasının başında, karşısındaki bilgisayarın, elektronik bir lacivertle kaplı ekranında dolaşan balıkların sanal hareketlerini izlerken, işlerini bitiremediği için diğerlerinden geriye kalmış olan Saliha hızla geçti kapısının önünden. Adım seslerinin durduğunu duydu önce, sonra geri dönen Saliha’nın başı uzandı kapıdan.
- Ne yapıyorsun sen burada? dedi Saliha.
- Balıklarımı besliyorum.
Saliha önce anlayamadı, sonra ekrandaki balık görüntülerinden söz ettiğini anladı.
- Hafta sonu planın bu mu?
- Ne mi?
- Ekrandaki balıkları güzel bakışlarınla beslemek mi?
- Şimdilik fena bir plan gibi gözükmüyor ... Sen nasılsın?
Saliha telaşla,
- Çok iyiyim, dedi.Zehra, bütün insanlara duyduğu kızgınlıkla Saliha’yı iğnelemekten alamadı kendini.
- Panik atakların nasıl?
Saliha gelip Zehra’nın karşısındaki boş masaya oturdu.
Zehra’nın kızgınlığını fark etmemişti ya da fark etmemiş gibi yapmıştı.
- Daha az geliyorlar, dedi. Ama artık nedenini biliyorum.
- Neymiş nedeni?
- Algılarımın çok güçlü olması ... Bunu geçen gün Gizem’le konuşurken keşfettim.
Zehra dayanamayıp güldü.
- Nasıl yani?Saliha cebindeki teneke kutudan daha önce hazırlanmış bir sigara çıkartıp yaktı, bir nefes çektikten sonra Zehra’ya
"ister misin?" dedi.
- Hayır, teşekkür ederim.
- Ama balıklarını beslemekten daha iyidir.
- Gene de istemem, teşekkür ederim... Sen algılamalarını anlat.
- Geçen gün konuşurken Gizem herkesin vücudunda bütün gün boyunca birçok değişiklik olduğunu anlatıyordu, kan basıncımız inip çıkıyormuş, nabzımız bazen yavaşlayıp bazen hızlanıyormuş, burun deliklerimizden biri kapanıp diğeri açılıyormuş, böbreklerimiz bazen yavaşlayıp bazen hızlanıyormuş...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevmek Yeter Mi?
FanfictionSeni seviyorum beni seviyorsun peki bu biz olmaya yetecek mi Hande?