1.9-İhanet

60 41 10
                                    

"Ona olan inancım avuçlarında ihanete dönüştü."

Lust~Aslında

İyi okumalar.

Birinin kolumdan tutarak kaldırdığını hissettim. "Sesimi duyuyor musun?" Gözlerimi açtım, karşımdaki adamın mavi gözlerine baktım. "Evet." dedim zor da olsa. "Adın ne?"

"Senin adın ne?" dedim tanıdık gelen simaya. "Alptekin."

"Kendini ad soyad tanıtmayı dene." diye homurdanığımda kolumdan tutarak kaldırdı, kolumu boynuna attı ve elini belime doladı. "Alptekin Güler."

"Musa Güler'in kardeşi. 28 yaşındasın diye biliyorum. Ve tabiki benim kim olduğumu da biliyorsun."

"Sen FBI isen ben ne yapayım?" diye homurdandı. "Amacım sadece yardım etmek." dediğinde başımı sallayıp inanmış gibi yaptım. Arabasının arka koltuğuna oturdum, şoför koltuğuna geçti. "Hastaneye gitmeyeceğim." dedim tehtidkar bir sesle. "Telefonunu ver."

"Emrivaki yapamazsın." dediğinde silahımı çıkarıp başına dayadım. "Emin ol, emrivakiden daha kötü şeyler yaparım." Başını salladı, telefonunu uzattı. Ezberimdeki örgütün numarasını aradım. "Selim nerede?" diye sordum telefonu açan Kaan'a. "Aylin Karan ve Vera Akan-"

"Sima'yı çağır." dedim ona. "Ve Aylin Karan ile Vera Akan'ı bir odaya kapatın, mecbur olmadıkça zor kullanmayın. Kılına zarar gelmeyecek."

"Peki Leyal Hanım." Telefonu kapattım ve yan koltuğuna attım.

Dakikalar sonra örgüt binasının önünde durdu. Arabadan indim, yalpaladığımda koluma girdi ve düşmemi engelledi. "Leyal?" dedi Baran şaşkınlıkla. "Bu kim? Alptekin değil mi?"

"Sanane!" dedim ters bir sesle. Yanıma gelen Selim'e tutundum, daha doğrusu tutunma bahanesiyle kulağına fısıldadım. "Alptekin Güler'i göz hapsinden çıkarma. Muhtemelen abisinin örgütü buraya baskın yapmak gibi bir hata olacak. Sen de onların ana binasına küçük bir ekip gönder, adamları burada olacağı için orada birkaç kişi olacak." Başını salladı fakat gözlerindeki şaşkınlığı okuyabiliyordum. "Siz Leyal Hanım? Sizi bu hale o piç mi getirdi?" Başımı iki yana salladım. "Kaza yaptım. Bir ara motoru da alırız ama öncelik örgüt." İçeri girmeme yardımcı oldu, Alptekin denen it de yanımızdan geliyordu.

Sima yaralarımı sardıktan sonra ikisi dışarı çıktı. Belimdeki silahı başına dayadım. "Beni gerizekalı mı sandın?" dedim nefretle. "N-ne diyorsun?" dedi korkarak. "Abin seni bana bulaştırarak büyük bir hata yaptı." dedim, deli gibi bir kahkaha attım.

Telefonu elimden alıp sohbete girdim. "Birazdan orada olurlar, dikkat çekme ve adamlar geldiğinde hemen oradan çık." diyerek mesajı okudum. Devamındaki mesajı görünce sinirle güldüm. "Yoksa o Karan cadısı seni bulduğu yerde siker."

Musa Güler'in numarasını çevirdim. "Alo, Alptekin bir şey mi oldu?"

"Şu anda Alptekin Güler ile değil, sizin deyiminizle "Karan Cadısı", asıl adı "Leyal Karan" olan biriyle görüşüyorsunuz. Kardeşinin sesini duyurayım ister misin?" Silahı ateşledim ve Alptekin denen itin beynini deldim. "Tüh, silahın sesinden duyulmadı." dedim üzülmüş gibi yaparak. "Seni almaya geliyorum Musa, duyuyor musun beni? Kaçarın yok, kardeşin gibi kolayca kurtulamayacaksın. Seni yakalayacağım ve her bir hücreni sikeceğim." Telefon kapandı, muhtemelen kaçacaktı. Daha doğrusu deneyecekti, kaçamazdı. "Herkesi toplayın!" diye bağırdım sert bir sesle. "Kapıyı kilitle." dedim Aylin ve Vera'nın kapısının önündeki adama. İçeriden Vera'nın bağırışları yükseliyordu.

Silah sesleri yankılandığında herkes kendini korumaya aldı, bense tırnaklarıma zarar vermeden yavaşça eldivenlerimi giydim. "Leyal Hanım, kendinizi korumayı dener misiniz?" dedi Barış. Ona ters bir bakış attım. "Parayı boşuna mı alıyorsun it!"

Silahı elime aldığım gibi iki kişiyi öldürdüm. "Leyal Hanım'a laf etmemeyi öğren Barış." dedi Poyraz gülerek. Onları orada bıraktım ve arka kısma doğru ilerledim.

Buradaki adamlar çok fazlaydı, camı kırıp arkadan girmişlerdi. Birini öldürdüm, dikkatler ona kayarken birkaç kişiye daha da ateş ettim.

"Ortaya çık Karanlık!" diye bağırdı son iki kişi kalınca. İkisinin arasında duran Baran'a baktım. Ellerimi kaldırarak saklandığım yerden çıktım.

Birisi üzerime doğru geldi, bana doğrulttuğu silahın olduğu elini yakalayıp havaya kaldırdım. Ateşlediği silah ıskalarken dizimi karnına geçirdim, diğer adama karşı siper ettim ve elindeki silahı alarak diğer adamı kolundan vurdum. Adam benim teslim olmadığımı görünce Baran'ı da kolundan yaralamıştı. Hızlıca yanına ulaştım ve yüzüne yumruk attım. Sersemlediğinde başını aşağı doğru bastırdım, diğer yandan dizimi sertçe yüzüne geçirdim. Elindeki silahı aldım ve kafasına sıktım.

Kafasından akan kan yerleri kırmızıya boyarken cesedinin üzerinden geçtim, Baran'ın bağlı ellerini çözdüm ve ayağa kaldırdım. "Tek bir şey söyleyeceğim, siktir git."

"Bir şeyler olduğu belliydi." dedi.

"Evet bir şeyler olduğu belliydi, bu yüzden herkesi tembihledim ve o Alptekin itinin abisinin örgütüne bir ekip gönderdim!" diye bağırdım sinirle. "Bana ne yapacağımı anlatacak değilsin. Senin 16 yaşında girdiğin yerlatı masasına ben doğduğum anda adımı yazdılar." Yeraltı liderlerinin isimlerinin kazındığı tahtadan geniş bir masa vardı, doğduğumuzda ileride babamızın yerine geçeceğimize inanarak Aylin ile adımızı o masaya kazımışlardı. Biz Aylin hariç herkes işlerin başına geçtiğinde adını yazarken biz daha doğduğumuzda bu iğrenç kaderi belirlemişlerdi. Tabii babasının piçi ne yapmış ne etmiş bu işten yırtmıştı.

"Benim işime karışmaya kalkma." Lunaparkta bana söylediği sözü hatırlattım. "Kimse olan benim, sen değil. Karanlık da benim, Kimse de benim. Daha nice kimlikler, liderler de benim." Yanından ayrıldım, ön tarafa yöneldim.

"Leyal!" diye bağırdı nasıl yaptıysa kapıyı açan Vera. "Sen-" yanıma geldiğinde beni omuzlarımdan itti. "Sözde beni koruyacaksın değil mi? Böyle mi? Bir odaya kapatarak mı?"

"Vera sakin ol." desem de tehtidkar sesim onu etkilemiyordu. "Sözde uğraşıyorsun değil mi? İnsanların canını yakmaktan başka hiçbir şey yap-" Silahımı başına doğrulttum.

Bir kez daha gururumu hiçe sayıp onu dinlemek gibi bir hata yapmayacaktım.

"Acımam Vera. Artık sana da acımam." Titremeye başladı, namlunun ucunda tir tir titriyordu. "Senin olduğun yeri temiz tutmuş olabilirim ama her yeri kan götürüyor." dediğimde sadece buradan değil, yaşantımızdan da bahsediyordum. "Gözlerinin bağını çözerim, sana gösterdiğimi değil gizlediğimi görürsün ve bu sefer kendi kafana sıkarsın." Silahı indirdim, avuçlarına bıraktım. "Kendini koru." Arkama döndüm ve birkaç adım attım.

Aniden sırtıma dağılan tanıdık acıyla durdum. Arkama döndüğümde Aylin ile göz göze geldik. Vera'nın elindeki silahı almış ve beni vurmuştu. "Belki de kendini senden koruması gerekiyor." dedi ve acımadan bir kere daha ateş etti. Kurşun göğsüme saplanırken Vera'ya baktım fakat Aylin'i durdurmuyordu, sadece beni izliyordu.

Acıyla birkaç adım attım, dayanamayıp dizlerimin üzerine düştüm. Bu sırada etraftaki çatışma sesleri susmuştu, örgüt muhtemelen temizlenmişti.

Göğsümdeki yaraya baktım. Tişörtte belli olmayan kan yarama bastırdığım elimi kana bulamıştı. "Tüh." dedim gülerek, başımı kaldırıp Aylin'e baktım. "Halbuki tırnaklarımı yeni yaptırmıştım." Gözleri şaşkınlıkla açıldı. "Hastasın sen!" dedi hayretle. "Ruh hastası." Başımı iki yana salladım. "Ben sadece senin o çok sevdiğin babanın elinde büyüdüm. Defalarca dayak yedim, ateşlerde yandım, tecavüz edildim, vuruldum. Ben sadece kendimi büyüttüm ve kendini büyütenden mükemmel birini bekleyemezsin." Ayağa kalkmak için kendimi zorladım, arkama dönüp birkaç adım attığımda güvenimin kurşunu yeniden sırtıma saplandı. Bu sefer dayanamadım, yere yıkılırken teslim oldum.

İhanetine.
Bir kez daha güvendiğim insanın sırtımda açtığı yaralara..

Evet, finish.

Nasıldı?

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın. Görüşürüz.

Seviliyorsunuz.

Son Durak +18 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin