3.0-Sol

42 29 4
                                    

MaviGri-O Ben Olamam 

Zakkum-Anason 

İyi okumalarrr. 

"Sol yanım sana ait, sol yanım sensin."

(4 ay sonra.)

Gözlerimi araladım, temiz bir tavanla bakıştım. "Uyandı." dedi birisi. Başımı çevirip yüzünde maske olan kadına baktım. "Bizi duyuyor musunuz?" Halsizce başımı oynattım. "Su." dedim çatlak sesimle. "S-su verir misiniz?" Odadan çıktığında diğer kadına baktım.

Suyu içtim, doktor vücudumdaki kontrolleri yapmaya başladı. "Sol elinizi ve parmaklarınızı oynatır mısınız?" dedi.

Hemşire parmaklarıma iğneler batırdığında başımı iki yana salladım. "Sol elde his ve hareket kaybı var." dedi doktor başını sallayarak. "Ben Seren Tufan, sizinle ben ilgilendim Leyal Hanım. Yaklaşık 4 aydır uyutuyoruz, vücudunuzun toparlanmasını bekledik. O gün olanları hatırlıyor musunuz?"

Omzuma demiri saplayan Aylin'i, ardından kaçışını. Hatırlıyorum.

"Hayır." dedim öfkeden boğuklaşan bir sesle. "En son hatırladığım şey arabayı durdurdukları." Başını salladı. "Dinlenin, sizi normal odaya alacağız." Cevap vermek yerine gözlerimi kapattım.

Uyandığımda oda boştu, ayağa kalkmayı denedim. Başım dönüyordu, yatağa tutunarak ayaklandım ve yavaş adımlarla tuvalete girdim. Aynada solgun yüzümü izledim. Çatlamış dudaklarım, sararmış gözlerim ve kalçama kadar inmiş olan yıpranmış saçlarıma uzun süre baktım. Sağ elimin titreyen parmaklarını hissetmediğim ama ruhuma ağırlık olan sol koluma dokundurdum. Tırnaklarımı koluma sapladım, her daim kaçtığım acıyı hissedebilmek için fakat acıyı bile hissedemiyordum. "Leyal." diyen Baran'ı duyunca elimi serbest bıraktım ve tuvaletten çıkmak için hareketlendim. Kapı açıldı, içeri giren Baran anında bana sarıldı. "Leyal'im diye fısıldadı beni belimden kaldırarak tuvaletten çıkarken. "Baran." dedim acı çeken bir sesle. Yatağa oturdu, ben de kucağında oturuyordum. "İyi misin?" diye sordu benden uzaklaşırken. Parmakları saçlarımda dolaşıyordu. "Olamıyorum." diye fısıldadım. "Ben artık iyi olamıyorum." Tırnaklarımı yeniden sol koluma geçirdiğimde elimi kolumdan uzaklaştırdı.

Kapı çaldığında geriye çekildi, ben de yatağa oturdum. Hemşire içeri girdi. Bir bana, bir çıkardığım seruma baktı. "Leyal Hanım iyiliğiniz için seruma katlanmanız gerekiyor, bir süre." Başımı salladım, yanıma gelip serumu taktı. Arkasından giren Vera, Dora ve Lara'ya yorgun ama öfkeli bakışlarımı çevirdim. "Leyal." diyerek yanıma yaklaştı Vera, sıkıca bana sarıldı. "Nasılsın?" Kıpırdamadım, en sonunda geri çekildiğinde bakışlarımı belirgin karnına indirdim. "İyiyim." dememin ardından Baran ile göz göze geldik.

"Tebrik ederim." dedim, zayıfça güldüm. "Ne diyelim, Allah analı babalı büyütsün." Derin bir sessizlik oluştu. Sessizliği kısık bir sesle de olsa "Amin." diyen Lara böldü. Ardından yanıma yaklaştı, bana sarıldı. "Geçmiş olsun Leyal." Geri çekildi, ellerini vücudumdan ayırmadan gözlerime baktı. "Anlaşamadık belki ama, iyi ki yaşıyorsun." Dudaklarımda zayıf bir tebessüm oluştu, sarıldığında sağ kolumu veline sardım. "Teşekkür ederim." diye fısıldadım kulağına. "Anlaşamasak da." Geri çekildiğinde yüzünde şaşkınlıkla karışık bir gülümseme vardı.

Dora yanıma geldi. "İyisin değil mi?" dedi elini elimin üzerine koyarken. Elimi çektim, başımı salladım. "İyiyim."

Yeniden sessizlik oluştu, bu defa sessizliği kapının açılıp kapanması böldü. Aylin'i gördüğüm anda öfkeyle ayağa kalktım, üzerine yürüdüm. "Sen." diye bağırdım öfkeyle. "Hangi hakla geldin lan buraya?" Herkes şaşkınlıkla bakarken Aylin'in gözlerine korku yerleşmişti. "N-noluyor Leyal?" diye sordu şaşkınlıkla. Elime geçen su bardağını kafasına fırlattım. Bardaktan kaçtı, çıkmaya yöneldiğinde üzerine atıldım. Serum sol kolumdan çıkmıştı, acı hissetmediğim için bunu da hissetmemiştim, kan ayaklarıma damladığında farketmiştim.

"Sen benim kolumu elimden aldın!" diye bağırdım suratına. "Sen benim kimliğimi, sen benim benliğimi elimden aldın!" Odadaki herkes şoka uğrarken Baran beni kollarımdan yakaladı, geriye doğru çekti. Kollarından kurtulmaya çalıştıkça o beni daha sıkı tutuyordu, Aylin ise bana bakıyordu. "Ulan hiç insanlığın yok!" dedi tükürürcesine. "Annelik hakkını elinden aldı adam, ama katil olmanı engellemek daha ağır bastı." Bunu duyulmaması için kısık fakat tıslarcasına söylemişti. Bakışlarımı Baran'a çevirdim. Gözlerini kaçırdı, bu sırada Aylin çıkmıştı.

Öfkeden titremeye başladım. Bağırıp çağırıyor, Aylin'e, beni tuttuğu için Baran'a hakaretler savuruyordum. Sağ elimin tırnaklarını kendime batırıyordum fakat henüz kanamadan Baran elimi uzaklaştırıyordu, kan oturmuş bir halde kalıyordu.

"Lan öldüm ben yetmedi mi?" diye bağırdım. "Etrafımdaki herkes beni öldürdü, yetmedi mi?" Gözümün önü kararıyor, sesleri seçemiyordum.

Boynuma bir şırınga saplandı, dakikalar içinde uyuşmaya başladım. Baran hala beni bırakmıyordu, elimi tutuyordu. Başımı göğsüne yasladım, sımsıkı sarıldı.

"Tamam." diye karşı çıktım serum takmaya gelen hemşireye. "Sakinim, tamam." Başımı Baran'ın göğsünden kaldırmadığım için yaptığı kaş göz hareketlerini göremiyordum ama hemşire odadan çıktı. "Dokunma!" dedim omzuma dokunan Vera'ya. "Hiçbiriniz dokunmayın." derken Baran'ın göğsüne daha çok gömüldüm. Gözlerim kapandı, sesler yok oldu.

(1 yıl sonra.)

"Benden ne istiyorsun Aylin?" diye sordum karşımda oturan ikizime. Yüzüme bakıyor, cevap vermiyordu. Cevabı o da bilmiyordu. Tek istediği herkes gibi beni öldürmek, ölüşümü izlemekti.

"Sen bilirsin, öyle olsun." Selim elinde istediğim şeyle içeri girdiğinde gülümsedim. Yaklaştım, boynuna yaklaştım. Korkuyla kıpırdandığında dilimi damağına vurdum. "Senin yüzünden sol kolumu kullanamıyorum küçük hanım. Bu yüzden kıpırdama, kaş yaparken göz çıkarmayalım." Silahı boynuna yaklaştırdım, şah damarının üzerine, asla çıkarılamayacak bir yere çipi sabitledim. Acıyla inledi, elini boynuna bastırdı. Derisine yerleşen küçük, ince metale dokunduğunda bana baktı, göz göze geldik.

Önüne geçtim, ayağımı sandalyenin kenarına koydum ve silahı karnım ile bacağım arasına sıkıştırdım. Üzerindeki yıpranmış beyaz gömleğin ilk düğmelerini açtım ve bir çip de oraya bıraktım. Geri çekildiğimde elini anında sızlayan kalbine bastırdı. "Konum ve ses çipi küçük hanım." dedim gülümseyerek. "Asla çıkaramazsın, tek kurtulma yolu kazımak ve kazırsan ölürsün küçük hanım. Devre dışı edemezsin, hiçbir şey yapamazsın. Bırak yüzünü görmeyi, sesine, nefesine bile tahammülüm yok ama seni öldürmeyeceğim. Çıkıp gideceksin, şirketin hisselerini yeniden ben yöneteceğim ve sen, öylece yaşama devam edeceksin. Peşinde bir tetikçi olacak, bana, örgütüme, çevremdekilere tek bir yanlışın olacak olursa işini bitirecek. Daha fazla seninle uğraşamam. Anlaştık." Donakalmış halde yüzüme bakıyordu. Onu umursamadan odadan çıktım.

Garaja bıraktığım altı tane motora kısa bir bakış attım, ardından arabaya bindim. Çalıştırıp garajdan çıkardığım sırada telefon çaldı, Baran'ın aradığını görünce aramayı yanıtladım. "Nasılsın?" dediğinde sağımı ve solumu kontrol ettim, ardından sola doğru döndüm. "Kötü, sen?" Sadece Baran'a kötü olduğumu söylüyordum, ben söyledikten sonra da o sadece bana kötü olduğunu söylüyordu. "Kötü işte. Aynı." Bana nedenini söylemese de doğruluğundan emin olamadığım cümleyi kurmuştu Dora'ya.

"Annelik hakkını elinden aldım. İstemesem de. İnanamasam da."

"Bir yandan da kendi baba olma hakkını elinden aldın Baran." demişti Dora söylediğine karşılık. Aklımdan çıkmayan cümleler kafamın içinde dönüp duruyordu. Her beynimin duvarlarına çarpışında ben anları tekrardan yaşıyordum.

"Kurşun rahmine zarar vermiş Leyal. Sen anne olamayacaksın."

Başımın dönmesiyle arabayı kenara çektim. Parmaklarımı gözlerime bastırdım, başımın dönmesi durmadı. Arabadan indim, nefesler alarak birkaç adım attım fakat o birkaç adımın sonunda yere düştüm. Her yer karanlığa gömüldü. 

İvett, bölüm sonu. 

Evliliği aceleye getirdim biliyorum fakat nedense yazmak istemedim. Eğer siz isterseniz ilerde geçmişten bir anı olarak yazarım ama. 

Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum. 

Görüşürüz.

Seviliyorsunuzzz.

Son Durak +18 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin