Bizim mahallede bayramlar hep çok güzel geçerdi. Her sabah heyecanla uyanır, her bayram gününü de mükemmel geçirirdim.
Severdim bayramları. Hele de buradaysam, daha da bir severdim.
Sevdiğim insanların çoğunluğu buradaydı. Daha ne isterdim ki?
Ailecek kahvaltı yapmış ve evden çıkmıştık. Bayramlaşmak için ilk önce mahallenin en yaşlısı olan Rahmi Dede'ye gidiyorduk.
Üstümde fazlasıyla beğenerek aldığım bir elbise vardı. Abim somurtarak bakmıştı beni ilk gördüğünde ve eğer o böyle yaptıysa yüksek ihtimal fazla güzel olmuştum. Çatlasındı.
Ufak bir sürenin ardından Rahmi Dede'nin evine gelmiştik. Babam kapıyı çaldığında bir süre bekledik. Kapı açıldığında karşımızda Savaş'ı bulduk.
En arkada olduğum için beni göremeyeceklerinden büyükçe gülümsedim. Savaş'ın gözleri kısa bir an benimkilerle buluşunca yüzü aydınlandı resmen.
"Hoşgeldiniz." dediğinde biraz kenara çekildi. Babamlar içeriye girerken, "Hoşbulduk oğlum." dedi.
En son ben ayakkabılarımı çıkarıp içeriye girdiğimde annemler salona geçmişti bile. Salondan uğultular gelirken ben de peşlerinden ilerliyordum ki Savaş'ın kolumu tutması ile duraksamak durumunda kaldım. Kulağımda nefesini hissettiğimde heyecanlandım.
"Bayramlaşmayacak mıyız?" dedi. Başımı ona çevirdim.
"Bayramlaşacağız tabii ki." dedim. "Harçlığımı hazırla ve kendini bana bırak."
"Her zaman." dedi kolumu bırakırken. İkimiz birlikte salona geçtiğimizde ben de herkesle sırayla bayramlaştım. Verilen harçlıklara itiraz etmeye kalksam da laflarım ağzıma tıkıldı ve almak durumunda kaldım. Yerlerimize geçtiğimizde Rahmi Dede bana döndü. "Akasya kızım," dedi. Başımı ona çevirdim. "Bir kahveni içsek de ağzımız tatlansa nasıl olur?"
Oturduğum yerden kalktım. "Olur tabii." dedim ve salondan çıkıp mutfağa geçtim.
Birkaç dakikanın ardından Savaş yanıma geldiğinde ona döndüm şaşkınlıkla. "Senin ne işin var burada?" dediğimde bir elini tezgaha yaslayıp üzerime eğildi.
"Tatlı koyacağım tabaklara." dedi. Sonra cezveyi işaret etti. "Tuzlu mu olacak benimki?"
"Yo," dedim. "Daha zamanı değil."
"Ha, zamanı gelince tuz koyacaksın, öyle mi?" dediğinde yüzünde bir gülüş vardı.
"Bakacağız duruma göre," dedim. "Benimle iyi geçinmeye bak o yüzden."
"Bir tuzlu kahveden korksaydık hiç girmezdik bu yola." dedi. Eli çenemi buldu ve yüzüme eğilip alnıma bir öpücük bıraktı. Gözlerim kapanırken dudaklarımda büyükçe bir gülümseme vardı.
Alnıma bir öpücük daha bırakıp yanımdan ayrılıp tatlıları tabaklara koymak üzere masaya ilerlediğinde ben de önüme döndüm. Ben kahveyi hazırlayıp fincanlara koyarken o da tabakları alıp içeriye götürmüştü. Arkasından ben de salona gittiğimde herkese kahvelerini verdim.
Kahveler içilirken telefonumu çıkardım.
Gönderen: Akasya
Mesaj: Ben çocuklarla bayramlaşmaya çıkacağımGönderen: Akasya
Mesaj: Beş dakika sonra arkamdan çık, evden bana vereceğin bir şeyin olduğunu ve onu almaya gideceğini söyleGönderen: Akasya
Mesaj: Ara sokakta bekleyeceğim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON YOL MAHALLESİ
ChickLitBir kalbe, beyin ve kalp arasındaki o savaşı çıkaracak kişi geldiyse yandınız demektirdi benim lügatımda. Benim savaşım ne zaman başlamıştı bilmiyordum ama o savaş bir kere çıkmıştı bunu çok iyi biliyordum. Savaş. Adı gibi kalbime de savaşı getiren...