Hikayeme başlıyorsanız ve bana önyargılı bakmamı belirtiyorsanız sizin de o önyargılardan kurtulmanız gerekir... İlk önce kendinizi ölçüp biçin.
Yorumlarınız... Ah, o ne güzel yorumlardı! Şahanesiniz! Bayıldım yani! Çok ama çok teşekkür ederim tekrardan her birinize! Veeee.... Aşiretin Hanımağasının 1M olduğunu gördünüz mü?
Ve o ses... Küçük ağanın Dünyaya ilk sunduğu armağan... Annesi Zeynep'in acı dolu çığlıklarının arasından gelen o ses, çığlıkların yerine sevinç nidalarına bırakmıştı. Kerem, Zeynep'in elini öyle bir sıkıyordu ki kendisi bile emin değildi. Az önce karısının karnında olan ve saniyeler içinde dünyaya merhaba diyen bebeğine hayranlıkla bakıyordu, damağındaki kuruluğun gitmesi için ağzını açıp kapattı.
Bebeği temizlerken yeni anne ve baba sadece göz hareketlerinde bulunuyorlardı. Şu an karmaşık durumlar içerisindeydiler. O varlık onlara aitti... İkisinin kanları vücudunda dolaşıyor, tutkulu anlarının eseri... Aşklarının en güzel hediyesi olan bebekleri idi.
Hemşireler bebeğin üzerindeki kan gibi sıvıları sildikten sonra, onu annesinin kucağına ve dokuz aydır beklediği ana kavuşturmak için heyecanlanmışlardı. Her yeni bir doğumda bebeği annesine verirken yaşadıkları o paha biçilemez anlar hayatlarında güzel bir yere sahip oluyordu.
Küçük ağa ağlamaya devam ederken, hemşireler bebeği yavaşça annesine doğru uzattı.
"Ve dokuz ay sonra beklenen an," dediğinde hemşirelerden bir tanesi, Zeynep'in bebeği kucağına alırken ki hassasiyeti gözlerden kaçmamıştı. Her annenin ilk kez evladını tutuşu ve o tutuş tüm ömrü boyunca aynı hassasiyet ve özenle devam etmesiydi.
"Kerem... Çok güzel değil mi?" Kerem, sadece bakıyordu. Bir şey demek istiyordu ama sanki ağız bakterileri üst ve alt dudaklarını birbirine kenetlemiş ve birbirinden ayırmamak için zorluyordu.
Kerem kendine geldikten sonra, bebeğine ilk dokunuşunu gerçekleştirdi. İlk dokunduğu, ilk temas anı... Yeni anne ve babanın ölümsüz anlarından bir tanesiydi.
"Bu... Mucizenin ta kendisi," diyen Kerem'in sesi kısık ama Zeynep'in ve minik bebeğinin işitebileceği ayardaydı. Küçük ağa ağlamaya devam ederken, ne yapacaklarını bilmiyordu. Zeynep şiddetli anları çabuk unutmuş gibiydi. Hiç böyle tatlı bir işkence yaşamamıştı... Şimdi o şiddetli anların verdiği mucizevî varlığı elleri ile tutuyor, hayatında verilmiş olan en güzel ve en önemli varlığa ağlayarak bakıyordu.
Kerem, oğlunun daha fazla ağlamasına dayanamayarak, hemşirelerden birine, "Neden bu kadar ağlıyor?" diye sordu.
"Daha doğalı beş dakika bile olmadı. Ağlaması çok normaldir. İsterseniz Zeynep Hanım, miniği bize verin, biz onu hazırlayalım. Siz de odanıza geçin hem dinlenmiş olursunuz," dediğinde, Zeynep isteksiz bir hâle bürünmüştü. Bebeğini kucağından indirmek istemiyordu. Kerem'e baktığında, onun da aynı heyecanla baktığını fark etti. Minik oğullarını Kerem'e doğru uzattı.
"Kerem, sen de kucağına alsana, bu inanılmaz bir his," dediğinde Kerem tereddüt ederek baktı. Nasıl tutulur bilmiyordu. Bebeğini incitmekten çok korkuyordu. Canının yanmasını hiç ama hiç istemiyordu.
"Ben nasıl tutuluyor bilmiyorum ki," diye konuştuğunda Zeynep ona güven verircesine gülümsedi.
"Başına dikkat edersen hiçbir sorun olmaz," dediğinde Kerem gerçekten de çok heyecanlanmıştı. Bir elinin başının altına dikkatle koyarken diğer elini de beline yerleştirmişti. Küçücük bedeni ellerinin arasında bile küçücük kalıyordu. Küçük oğlu ağlamayı çoktan kesmiş gözlerini sıkı sıkıya yummuştu. Elleri sürekli hareket hâlindeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşiretin Hanımağası
Fanfiction"Sen dün gece çok değiştin Zeynep." Dedi Kerem. Zeynep, Kerem'in cümlelerinden hiçbirşey anlamıyordu. "Ne demek istiyorsun?" Diye sordu Zeynep. "Sen dün gece şu toprakların hanımağası oldun." "Şu toprakları inletebilecek tek kadın oldun." "Sen dün...