Selam. Yorumlarınız için çok teşekkür ederim! Bu bölüm kapak tasarımının sahibi 'SahtePrenses99'a gidiyor. Harika yaptın güzelim! Ellerine sağlık, bu konuda çok yeteneklisin! Bölüm senin umarım seversin :) Ve... Ayrıca onun 'Çilek Kokusu' hikayesine bakmanızı çok ama çok isterim :)
Bizim çok tatlı mı tatlı bir WhatsApp grubumuz var her türlü makara yapılır! :D Hâlâ gelmediyseniz ve gelmek istiyorsanız bana özelden ulaşmanız yeterli :) Bir yandan bölüm yazarken bir yandan da onlarla konuşuyordum :D
Harika bir okuyucu kitlesine sahibim çok teşekkür ederim canlarım! :) Umarım bu bölümü seversiniz ve beni o yorum konusunda mâhrum bırakmazsınız, çok teşekkürler şimdiden! Yorumlara geç dönebiliyorum ama cevapsız bırakmamaya çalışıyorum. Cevaplayamadığım yorumlara en kısa zamanda yanıt vereceğim :)
BÖLÜM KISKANÇLIK İÇERİR! SEVİNENLERİ YORUMLARDA GÖREYİM :D
Keyifli okumalar :*
Kerem'in gürlemesi ile birlikte sertçe yutkundum. Bu tepkiyi vereceğini az çok tahmin edebiliyordum. Ama arkamı döndüğümde ki o öfkeden siyahla örtülmüş bakışları ile Kerem'in vereceği tepkinin tahminimden daha fazla olduğunu anlamıştım.
Kerem yüzümü delecekmiş gibi bakışlarla bana bakarken etrafa birkaç küfür savurdu. Güneş dudaklarını ısırmış bir Kerem'e bir bana bakarken, Pusat'ın bakışları Güneş'in mini elbisesine hakaretler saydırmakla meşguldü.
"Zeynep benimle derhâl odaya gel!" diye emrettiğinde Kerem'in hâl ve hareketlerinden fazlası ile korkuyordum. Çünkü odaya girdiğimizde üzerimdeki elbiseyi paramparça edip yakacak sonra da bana şalvar giydirip o şekilde gidecekmişiz gibi bakıyordu.
Kuru ve çatlak bir sesle, "Böyle iyiyim," dedim. Kerem yüzüme 'öyle mi?' dercesine baktı. Kerem'in boynuna bakınca sanki damarları sıkışıp daralıyor gibiydi.
"Derhâl dedim!" diyerek emredici hükmüne devam ettiğinde, yavaş adımlarla odaya doğru yürüdüm. Hep Güneş'in yüzündendi! Yoksa benim elbiseden haberim bile yoktu.
Kerem peşimden geldiğinden kapıyı sertçe kapattı. Kapının sertçe kapanma sesi tüm odada yankı yaparken Mirza'nın bu ses karşısında uyanmamasına şükrettim. Ama belki de Mirza uyanırsa Kerem'in gazabından bir şekilde kurtulabilirdim.
"Sana tek bir soru soracağım. Bu hâlin ne?" Ses tonu böbreklerimin bir süre sünger gibi olmasına neden oldu. Bir an kendimi titremekten alı koyamadım.
"Şey," diye bir şeyler geveledim, ne diyeceğimi bilemeyerek. "Benim bu elbiseden haberim yok." Sonunda bir şeyler diyebildiğimde Kerem'in yüzüne dikkatlice baktım. Pek ikna olmuş gibi gözükmüyordu. Aslında pek değil hiçbir şekilde ikna olmuş değildi.
"Elbiseden haberin yoktu ve şu an üzerinde, tüm bedenini sarıp sarmalıyor öyle mi? Ayrıca o sırtını komple gösteren dekolteden de mi haberin yoktu?"
Konuşmasını bitirmesiyle birlikte dilim zımbalanmış bir şekilde konuşamadım. Kerem'in o standart tondaki ama kasırga etkisi yaratmış olan ses tonu beni benliğimden koparmıştı.
"Çıkar hemen şu üzerindeki bez parçasını!" Az önceki ses tınısı tuzla buz olmuştu. Mirza'nın ağlama sesi geldiğinde annesine nasıl bir yardım ettiğinin şu an farkında değildi.
"Mirza ağlıyor," dedim elbiseyi birkaç saniyeliğine unutmasını dileyerek.
Kerem, küfürleri havaya savurarak Mirza'yı kucağına aldı. "Sana sadece iki dakika sunuyorum. Ya üzerindekini çıkartırsın ya da kutlama diye bir şey gerçekleşmez!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşiretin Hanımağası
Fanfiction"Sen dün gece çok değiştin Zeynep." Dedi Kerem. Zeynep, Kerem'in cümlelerinden hiçbirşey anlamıyordu. "Ne demek istiyorsun?" Diye sordu Zeynep. "Sen dün gece şu toprakların hanımağası oldun." "Şu toprakları inletebilecek tek kadın oldun." "Sen dün...