Multi; Pusat. Bölüm sonundaki açıklamayı okumayı unutmayın, len! :D
Duyduğum sözlerle, beynimden vurulmuşa döndüm. Tek tek cümleler kulağımda ki östaki borusundan dalgalar hâlinde ilerleyip beynimde yankılanıyordu, söylediği cümle kalbime bir ok misali saplanıyordu. Saplanan ok kalbimde derin bir yara açıyordu ve acım kana karışıp bütün vücuduma zehir gibi yayılıyordu. İnanamayan gözlerle bakıyordum.
"Sen ne dediğinin farkında mısın, Merve?"
Donuk bakışlarını hâlâ üzerimde sürdürüp, "Farkındayım." dedi. Dilim lâl, kelimeler kifayetsiz kalmıştı. Karşımda gördüğüm kişi benim küçük kardeşim olamazdı. Gözlerinde gördüğüm kin, nefret, öfke çok başkaydı. Farklı bir kişiliğe bürünmüştü. Ruhu sanki ona ait değil gibiydi.
"Sana inanamıyorum." Hâlâ şaşkınlığın pençesinden kurtulamamıştım. Merve'nin aşık olduğu adam aslında benim kocam mıydı? Bu düşünce bile beni, serseme çevirmişti. Buna inanamıyordum. Bunca zaman nasıl göremedim? Bunca zaman nasıl hissedemedim?
"Şimdi anladın mı nasıl bir acı çektiğimi? Kendini benim yerime koy. Âşık olduğu adamın, ablanla evlendiğini düşün. Nasıl bir acı, biliyor musun? Her hücrem tek tek yanıyor, etime hançerler saplanıyor," Elini kalbinin üzerine getirdi. "Şurası nasıl acıyor, sen biliyor musun?"
"Sen..." Ne diyeceğimi bilmiyordum. Böyle bir durumda ne söylenebilirdi ki? Ya da ne yapılabilirdi?
"Hiçbir şey söyleme! Duymak istemiyorum. Size zarar falan vermeyeceğim. Ama şunu sakın unutma abla (!) ben Kerem'i sevmekten vazgeçmeyeceğim."
"Sen benim kardeşim olamazsın!" diye tısladım. Alayla güldükten sonra, kafasını iki yana salladı.
"Biz zaten hiç kardeş olamadık ki! Hep sen vardın! Herkesin gözünde sen vardın. Ben hep senin arkandaydım. Ve bu durumdan bıktım ben! Ve son kalan umudum, aşkım da senin oldu!"
"Sen nasıl bir kine bürünmüşsün... Tanıyamıyorum seni." deyip, yerimden kalktım. Duymak istemiyordum. Bu öğrendiklerim hazmedemeyeceğim kadar ağırdı. Kalbimin ortasına bir şey çökmüş, kalbimin atışlarını zorluyordu. Nefes almak da zorluk çekiyordum. Bedenime yayılan zehir, oksijen almamı kısıtlıyordu.
Kaldırabilir miydim, bilmiyordum. Çok ağırdı. Bu öğrendiğim şey çok ağırdı.
"Ben de kendimi tanıyamıyorum." Buruk bir gülümseme oluştu dudaklarında. O'nun bu haline son kez bakıp, odadan çıktım.
Benim küçük kardeşim, kocama âşıktı. Bu nasıl olabilirdi? Bu zamana kadar nasıl anlayamamıştım? Ya Kerem, o biliyor mudur?
Aklıma birden Kerem'in bilip, bana söylemeyeceği düşüncesi geçince annemle vedalaştıktan sonra hızlı adımlarla konaktan çıktım.
Kerem'in yanına gidecek ve bu konuyu soracaktım. Bir türlü aklım almıyordu. İnanmak istemiyordum ama gerçek buydu. Gerçekler insanın canını acıtıyordu. Hem de katlanması zor bir acıyla... Gözlerim yavaş yavaş dolmaya başladı. Elimi, alnıma götürüp biraz sakinleşmek için kendime içimden teselli içeren cümlelerle kontrol altına almaya çalıştım.
Sakin, Zeynep! Sakin. O senin kardeşin değil! Olamaz!
Sakin olmam gerekiyordu. Bu kadar sinir ve stres bebeğime yansımasından korkuyor, fakat bunu bir türlü kontrol edemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşiretin Hanımağası
Fanfic"Sen dün gece çok değiştin Zeynep." Dedi Kerem. Zeynep, Kerem'in cümlelerinden hiçbirşey anlamıyordu. "Ne demek istiyorsun?" Diye sordu Zeynep. "Sen dün gece şu toprakların hanımağası oldun." "Şu toprakları inletebilecek tek kadın oldun." "Sen dün...