Oy sınırı 120, yorum sınırı 130. İyi okumalar.
★
Yazar Anlatımı
"Kız söylediğin kadar aptal değilmiş." dedi Andrey elindeki votka dolu bardağı masasının üzerine bırakırken. "Bana inanmadı."
"İnanmasını sağla o zaman." dedi Katerina. Bacak bacak üstüne atmış abisinin masasının diğer yanındaki sandalyede otururken votkasını yudumluyordu. "Montgomery mirasından bahsediyoruz. O kızla evlenmeyi başarmak zorundasın."
"En başında plana sadık kalıp yerini Potter'a söylemeseydin her şey çok daha kolay olacaktı." dedi Andrey, sinirli görünüyordu.
"Söylemeseydim de Potter onu bulacaktı zaten. Ben en azından bu işten para kazanmış oldum. Söz konusu Violet olunca Potter fazlasıyla bonkördü."
"Violet, Potter'la evlendiğini söyledi." dedi Andrey, parmaklarını masaya belirli bir ritimle vuruyordu. "Zaten evli olan biriyle evlenemem."
"Violet'in Potter'la evlenmiş olma ihtimali yok, senden kurtulmak için yalan söylemiştir." dedi Katerina. "Potter onu karnında bebeğiyle ortada bırakmış. Böyle biriyle evlenebilir mi sence?"
"Kardeşinin planından habersiz masum Andrey'i oynamaya devam edeceğim o zaman." dedi Andrey ve "Aynen öyle." dedi Katerina. "Violet'i tanıyorum. Yalanına inanması çok sürmez zaten."
***
Violet
Ertesi gün Andrey'den yeni bir mektup almıştım. Ondan sonraki günlerde de bu durum devam etmişti.
Rusya'dayken benimle hiç ilgilenmiyormuş gibi görünen Andrey, şu son on günde beni mektup yağmuruna tutmuştu ve hiçbir mektubuna cevap yazmamama rağmen inatla mektup göndermeye devam ediyordu.
O gün gelen mektubu okumadan şömineye atarken, "Yine mi Volkov?" diye sordu James kaşlarını çatarak. Rose'un oyuncakları yine salonun her yanına yayılmış hâldeydi ve James, Rose'la birlikte legolarla oynuyordu.
"Baba!"
Rose, James'in dizine vurarak babasının dikkatini yeniden kendisine çekerken ona elindeki legoyu uzattı. James de legoyu elinden alıp yaptıkları kulenin en üstüne koydu.
"Harikasın Rosie." dedi sonra da ve Rose'un minik elini dudaklarına götürüp avucunun içini öptü.
Bu, kızımın favori hareketiydi ve her zamanki gibi kıkır kıkır güldü.
James'in bakışları yeniden beni bulduğunda, "Evet, o." dedim. Sonra da Rose'un yanına oturup başının üzerini öptüm.
Rose'la James'in aralarındaki ilişki her geçen gün daha iyi hâle geliyordu. Hatta bugün ilk kez ben yanlarında değilken Rose ağlamadan James'le oyun oynamıştı.
James gerçekten çok iyi bir babaydı ve neredeyse Rose'un babasından ayrı büyümesine sebep olacağım için çok büyük suçluluk duyuyordum.
"Violet." diyen James'le birlikte bakışlarımı ona çevirdiğimde, "Bu akşam benimle yemeğe gelir misin?" diye sordu James. "Rose'u Jasmine ve Sirius'a bırakabiliriz. Ya da istersen o da bizimle gelir."
James'in böyle bir şey sormasını beklemediğim için şaşırırken sorusuna cevap vermem biraz uzun sürdü. "Olur." diye mırıldandım sonra da. Rose için James'e son bir şans daha vermeyi kabul etmiştim ve o, aramızdaki ilişkiyi düzeltmek için çabalayacaksa ona engel olmayacaktım. "Rose da bizimle gelmeli ama. Yanında ben yokken Jasmine ve Sirius'la durmaz."
"Tamam." dedi James. "Nasıl istersen."
***
Aynada görünüşümü incelerken kendimi James'le flört ettiğimiz dönemdeymiş gibi hissediyordum. Bana ilk kez akşam yemeği teklifinde bulunduğunda Hogwarts'tan mezun olalı bir ay olmuştu ve ben Bakanlık'ta çalışırken o da Seherbazlık eğitimi alıyordu.O gün de üzerimdeki elbisenin aynısını giymiştim ve hatırlamayacağından emin olmama rağmen bir yanım James'in bu detayı fark edip etmeyeceğini düşünüyordu.
Kendime engel olamayarak aynadaki görüntümü son kez kontrol ettim. Üzerimde mavi bir elbise vardı ve dizlerimin biraz altında bitiyordu. Elbisenin üst kısmı bedenime tam oturuyor, etek kısmıysa bollaşıyordu. Hamileliğimle birlikte büyüyen göğüslerimse James'le flört ettiğimiz zamanlara kıyasla daha çok belli oluyordu.
"Anne!"
Bana seslenen kızımla birlikte bakışlarımı ona çevirdiğimde üzerine giydirdiğim mavi prenses elbisesiyle çok tatlı göründüğünü düşündüm. Elbisesiyle uyumlu mavi ayakkabıları vardı ve onları büyük bir ilgiyle inceliyordu.
"Efendim bebeğim?"
Sorumla birlikte ayakkabılarını işaret ederek kendi dilinde hızlı hızlı konuşmaya başladığında kıkırdadım. Sonra da onu kucağıma alıp tombul yanaklarını öptüm. Aynı anda kapıya vurulduğundaysa, "Gel." diye seslendim.
James seslenişimle birlikte içeri girdiğinde üzerinde şaşırtıcı bir şekilde gömlek olmadığını gördüm. Gömlek yerine o da ilk kez akşam yemeğine çıktığımız zamanki gibi giyinmişti. Siyah bir tişört ve siyah bir pantolon.
İkimiz de tıpkı o günkü gibi görünüyorduk. Tek fark kucağımda duran kızımızdı. Tabii onca yaşanmışlığı da yok sayamazdım.
Çok şey değişmişti ama bazı şeyler aynıydı. James'in bana bakarak elini saçlarından geçirmesi ve sonrasında, "Çok güzel görünüyorsun." demesi de aynı olan şeylerdendi.
"Sen de yakışıklı görünüyorsun." dedim tıpkı o günkü gibi.
"Bu elbiseyi hatırlıyorum." dedi James gülümseyerek. "İlk akşam yemeğimizde giymiştin."
"Ve senin üzerindekiler de o günle aynı." dediğimde James'in yüzündeki gülümseme büyüdü. Sonra da kollarını kucağımdaki Rose'a uzattı ve Rose ona gitmek istediğini belli etmek istermişcesine kollarını uzatmasa da bu kez boynuma sarılmadı.
Benim kucağımı James'in kucağına tercih ettiği açıktı ancak bu da James için bir ilerleme sayılırdı.
Rose'u kucağımdan almak yerine elini tutup dudaklarına götürdüğünde yeniden avuç içini öptü. Sonra da Rose her zamanki gibi gülerken yanağıma minik bir öpücük kondurdu.
Bu öpücük bile o günküyle aynıydı ve sanırım James de benim gibi o güne dair her şeyi hatırlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSTENMEYEN 【James Potter】
FanfictionHani kitaplarda tam esas kızla esas erkek kavuşacakken esas erkeğin eski sevgilisi ortaya çıkıp hamile olduğunu söyler ya, işte o eski sevgili benim. James Potter'ın bebeğine hamileydim ve bu herkesin benden nefret etmesi için yeterli bir sebepti. T...