Oy sınırı 120, yorum sınırı 150. İyi okumalar.
★
Violet
Restorana gittiğimizde James ilk önce benim oturmam için sandalyemi çekti. Sonra da Rose'u kucağımdan alıp bebek sandalyesine oturttu.
Camın kenarındaki bir masadaydık ve manzara çok güzeldi.
"Aynı restorana gideriz diye düşünmüştüm." diye mırıldandığımda, "Aslında niyetim sizi oraya götürmekti ama restoran kapanmış." dedi James. "Burayı sevmedin mi? Sevmediysen başka bir yere de gidebiliriz."
"Hayır sevdim. Manzarası çok güzel. Sadece her şeyi o günle aynı yaptığın için restoran da aynı olur sanmıştım o kadar."
Sözlerimi bir sessizlik takip ettiğinde James ne yapacağını bilemediği zamanlardaki gibi elini saçlarından geçirdi.
"Niye bu kadar gerildiğini anlamıyorum. Altı üstü bir yemek yiyeceğiz."
"Sadece yanlış bir şey yapmaktan korkuyorum. Bu son şansım, bunu da mahvedemem."
James pek korkan biri değildi. Aslında onun daha önce yalnızca bir kez korktuğunu görmüştüm. O da ben hamileyken kitapçıda saldırıya uğradığımız zamandı. Bize bir şey olmasından korkup önümüze siper olmuş, bu yüzden de sırtından çok kötü yaralanmıştı.
Ve şimdi gözlerinde korkuyu ikinci kez görüyordum. Bu şansı da kaybetmekten gerçekten korkuyordu. Beni tamamen kaybetmekten gerçekten korkuyordu.
Bu gerçek kalp atışlarımı hızlandırırken James'in masanın üzerindeki elinin üzerine elimi koydum. Aynı anda Rose da bunun bir oyun olduğunu düşünüyormuş gibi minik elini benim elimin üzerine koydu.
"Sakin ol." diye mırıldandım James'in gözleri gözlerimdeyken. "Kendin gibi davransan yeter. Hani şu tam anlamıyla bir pisliğe dönüşmeden önceki zamanlardaki gibi."
"Tamam." diye mırıldandı James ama hâlâ oldukça gergin görünüyordu. Sonra yemeklerimizi sipariş ettik ve yemeklerimiz geldiğinde James, Rose'un tabağını kendi önüne çekip etleri ve sebzeleri onun yiyebileceği şekilde küçük küçük doğradı. Rose da heyecanlı bir şekilde kendi dilinde konuşurarak babasının tabağını önüne koymasını bekledi. James tabağı önüne koyar koymaz da elini tabağa daldırıp avuçladığı patatesleri ağzına götürdü.
İkisini gülümseyerek izlerken James benim tabağımı da kendi önüne çekti. Sonra da benim tabağımdaki etleri de Rose'un tabağındaki etler gibi küçük küçük doğramaya başladı.
"Bunu yapmana gerek yok." dedim şaşkın bir ses tonuyla. "Ben bebek değilim."
"Öylesin." dedi James gözlerimin içine bakarak. "Rose bizim bebeğimiz. Sen de benim bebeğimsin."
Uzun süredir pek öyle davranmıyorsun ama dememek için kendimi zor tutarken önümdeki sudan bir yudum aldım. James'in son şansını mahvetmek istemediği gibi ben de içinde bulunduğumuz anı mahvetmek istemiyordum.
James etleri küçük küçük doğramayı bitirdikten sonra tabağımdaki bezelyeleri kendi tabağına aldı. Sonra da kendi tabağındaki patatesleri benim tabağıma koydu.
Biz sevgiliyken de hep aynı şeyi yapardı. Bezelyeleri sevmediğimi unutmamıştı. Ya da patatesleri çok sevdiğimi.
Üstelik James'in de patatesi bezelyeden daha çok sevdiğini biliyordum. Buna rağmen her seferinde aynı şeyi yapmaya devam ederdi.
Bakışlarım büyük bir iştahla tabağındakileri yiyen kızımı bulduğunda ona gülümseyerek baktım. Babasıyla favori yemeğimizi o da çok sevmiş gibi görünüyordu.
"Violet." diyen James'le birlikte bakışlarımı yeniden ona çevirdiğimde James bana küçük bir kutu uzattı. Kutuyu açtığımdaysa içinden kelebek motifli bir kolye çıktı.
"Benim hediyemi takmak istemezsen seni anlarım ama yine de bu kolyeyi sana hediye etmek istedim." dedi James. Sonra da cebinden bir kutu daha çıkardı. "Bu da Rose için. İkisini de Profesör Flitwick tılsımladı. Koruyuculukları çok güçlü."
"Ben..." diye mırıldandım şaşkın bir ses tonuyla. "Takacağım. Teşekkür ederim."
Cümlemin peşi sıra kolyeyi takmaya yeltendiğimde, "Bekle." dedi James. "Ben taksam olur mu?"
Başımı tamam anlamında sallayıp kolyeyi ona uzattığımda James ayağa kalkıp arkamda durdu. Sonra da kolyeyi takıp saçlarıma minik bir öpücük kondurdu. Peşi sıra da Rose'un kolyesini takıp onun saçlarına da minik bir öpücük kondurdu.
Yüzümdeki gülümseme, "Violet!" diye seslenen babamla birlikte silinip gittiğinde onun masamıza doğru yürüdüğünü gördüm. "Sonunda insan içine çıkmışsın. O kadar uzun süredir ortalıkta yoksun ki Potter'ın seni kilit altında tuttuğunu düşünmeye başlamıştım."
"Ah hayır Mr Montgomery." dedi James korumacı bir tavırla öne çıkıp babamın bize daha çok yaklaşmasına engel olurken. "Bu sizin yapacağınız türden bir şey, benim değil."
"Neyi ima etmeye çalışıyorsun Potter?" diye sordu babam, ses tonu tehditkardı.
"Bir şey ima etmeye çalışmıyorum." dedi James. "Açık açık söylüyorum. Bu sizin yapacağınız türden bir şey, benim değil. Ben bugüne kadar kimseyi kilit altında tutmadım, tutmam da."
"Benim şimdiye kadar kimi kilit altında tuttuğumu sanıyorsun Potter?" diye sordu babam. "Violet'i mi? Kızım sana neler anlattı bilmiyorum ama hiçbiri gerçek değil. Violet bana iftira atmak konusunda bir uzman sadece." Bakışları bir an için beni bulduğunda istemsizce kızımı kucağıma aldım. Sonra da onunla birlikte manzaraya bakacak şekilde oturdum.
Dikkatimi manzaraya vermeye çalışırken babamın, "Kendine dikkat et Potter." dediğini duydum. "Bir bakmışsın kızım sana da iftira atmaya başlamış. Kendi öz babasına iftira atan biri kim bilir sana ne tür iftiralar atar?"
"Yalanlarına herkesi inandırabilirsin ama beni inandıramazsın Montgomery." dedi James. "Hey millet!" diye seslendi sonra da. "Leonard Montgomery'yi hepiniz tanıyorsunuz değil mi? İşte hepinizin tanıdığı bu adam kendi öz kızlarına yıllarca şiddet uyguladı! Yetmedi kendi öz torununu öldürmeye çalıştı! Çoğunuzun bana inanmayacağını biliyorum ama gerçek bu! Hayranlık duyduğunuz adam bir şiddet faili ve neredeyse daha doğmamış bir bebeğin katili oluyordu!"
James'in sözlerini bir uğultu takip ettiğinde, "Yalanlarına inanacaklarını mı sanıyorsun Potter?" dedi babam.
"Hayır." dedi James kararlı bir ses tonuyla. "Söylediğim gerçeklere inanacak birkaç kişi de olsa çıkacağını düşünüyorum. Ve zamanla o birkaç kişi birkaç yüz kişi olacak."
"Hayal dünyasında yaşıyorsun Potter."
"Bekle de gör Montgomery. Senin ne tür bir şerefsiz olduğunu ortaya çıkaracak kişi benim."
"Sen ne cüretle bana hakeret edersin? Bana hakeret etmenin cezası-"
"Azkaban'a atılmaktır biliyorum." dedi James umursamaz bir ses tonuyla. "Violet anlattı." Bir an sonra cebinden çıkardığı püfürle tüm restoranı karanlığa gömerken, "Hadi Violet." dedi fazlasıyla kısık bir ses tonuyla. Sonra da ben ayağa kalkınca elimi tuttu ve üçümüz birlikte Cisimlendik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSTENMEYEN 【James Potter】
FanfictionHani kitaplarda tam esas kızla esas erkek kavuşacakken esas erkeğin eski sevgilisi ortaya çıkıp hamile olduğunu söyler ya, işte o eski sevgili benim. James Potter'ın bebeğine hamileydim ve bu herkesin benden nefret etmesi için yeterli bir sebepti. T...