16. BÖLÜM: KÜLDEN KANATLAR

3 1 0
                                    

*Everybody Hurts – R. E. M.*

*''Düşündüğüm şeylerden biri canının ne kadar çok acıdığı. Kanatlarının ne zaman senden çalındığı... Herkes kırılır sevgilim, herkes yaralanır. Önemli olan, ilacını bulmaktır.''*

Hayatta kırıldığınız kadar kırmayı bilmelisiniz yoksa canınızı çok yakarlar. Hayatta acıdığınız kadar acıtmayı da bilmelisiniz yoksa kötüler mutlu mesut yaşarlar. Adalet yoksa adaleti yaratmayı öğrenmelisiniz yoksa sizi ezip geçerler. Yaşadığınız yer ya da zaman sizin küllerinizi üfleyene kadar kanatlarınızı çırpın ve uçmaya devam edin. Vazgeçmek korkakların işidir ve unutmayın, bizim korkaklarla işimiz olmaz.

............................................................................

Son zamanlarda çok ağır bir baş ağrısı çekiyordum. Annem yorgunluktan olabileceğini söyledi ama bana göre ters giden bir şeyler vardı. Bugün, düşmanlarımızla aynı ortamda bulunduğumuz ikinci gün. Dün, akşam yemeğine gelmemişlerdi. Açıkçası bu durum, hepimizi mutlu etmişti. Ancak kahvaltıda onları görecektik. Hissediyordum.

Gözlerim açılmıyordu. Uyandığım an yeniden uyumaya devam ediyordum. William'ın da benden bir farkı yoktu. Uyumaya devam ettik. Yorgunluğumu bir türlü vücudumdan atamıyordum. Bunu Ciel Tanrıçasının yapmış olabileceğini düşündüm. Alien Tanrıçasının zihnine fısıldadım. ''Siz de uyanamıyor musunuz yoksa sorun biz de mi?'' Bir süre bekledim. Cevap vermedi. Ya da ben uyku sersemi hiçbir şeyi algılayamıyordum. Kapının çalındığını işittim ve zar zor yataktan kalkarak kapıya doğru yürüdüm. Kilidi açtım ve karşımda Zeus'u buldum.

''Bir sorun mu var?'' diye sorarken esnememe engel olamadım.

''Vidar'ın dövmelerinin etrafa yaydığı enerjiden biraz etkilenmişsiniz. O yüzden uyanamıyorsunuz. Ben de sizi o etkiden çıkarmaya geldim.'' En azından yiyeceklerimize uyku ilacı atıp burayı ele geçirmeye çalışmamışlardı.

Zeus, bilmediğim dilde birkaç şey söyledi ve bana gözümü açtırmayan uyku bir anda kanatlanıp gitti. Aynı şekilde William da ayaklanmıştı. Karnımın guruldadığını duyabiliyordum. Zeus, müsaade isteyerek odadan çıktı.

''Benim kızım acıkmış sanırım.'' William'a kaşlarımı çatarak baktım.

''Sanırım mı?'' Ciddi ifademi bozup güldüm.

''Bir an için bana kızdığını sandım.'' Ona yaklaştım ve yanaklarını sıkıp yüzünü küçük bir çocukmuşçasına sağa sola hareket ettirdim. O sırada da ''Ben sana kızar mıyım hiç.'' diyerek sinirlerini bozdum. William ile uğraşmak hoşuma gidiyordu.

''Yanaklarımı bıraksan da kahvaltı mı yapsak artık?'' Dediğini yaptım çünkü çok acıkmıştım.

............................................................................

Herkes Merkez'in bahçesindeydi. Buraya hapsedilmiş olmak, pardon, buraya Ciel Tanrıçası ve bizi öldürmek isteyenlerle birlikte hapsolmuş olmak canımı çok sıkıyordu. Çimlerin üzerine oturmuş yıldızları izliyorduk. Kimse konuşmuyordu. Ben, William'ın dizine yatmıştım. Gözlerimi kapattım ve gökyüzüne uğurladığım herkesi birer birer hayal ettim.

*Floriscope*

Lily Anderson, annem. Sahte annem olsa da saygı duyduğum ve öldürdüğüme pişman olduğum o mükemmel kadın. Beni her zaman öz çocuğuymuşum gibi sahiplenen üvey annem Beni affet, Bayan Anderson.

David Anderson, babam. Kanını taşımasam da sürekli hayran hayran baktığım ve öfkeme yenik düşüp öldürdüğüm bir diğer sahte ebeveynim. Affet beni, Bay Anderson.

ALIENTOWhere stories live. Discover now