Bir aşk hikayesi

1.2K 1 0
                                    

Çılgınca aşık olduğumu düşündüğüm bir erkekle kaçarak, çok erken evlendim. Hamile kalmadan ve güzel bir kız çocuğu doğurmadan önce, bir iki yıl normal bir evlilik yaşadım. Kocam alkol yüzünden işinden kovulup, ciddi bir şekilde içmeye başlayana ve ödenmemiş faturalar yığılana kadar…

O kadar çok içiyordu ki, en ufak bir sözüm batıyordu ona, manyak gibi üzerime atlıyordu. Evliliğimizin iyi kötü, bir parça huzurlu geçen günleri, yediğim bir darbe ile yükselen, beni içimden yaralayan sert kelimelerin bir paylaşımına dönüştü.

Evet, beni tokatladı. Sadece bir tokattı, ama o kadar şiddetliydi ki savrulup duvara çarptım. Bu ilk tokattan sonra dayak, şiddet rutine dönüştü, yaşamımın bir parçası oldu.

Vurmaya hazır elinden korunmak için sürekli bir panik içinde, kırılmaya hazır bir yumurta gibi yanında yürüdüm. Tokatlar gitgide ciddi darbelere dönüştü. Sonunda öyle bir hale geldi ki olay... Boktan bir nedenle üzerime saldırıp bir kaç kaburgamı kırdıktan ve ciddi bir şekilde yaraladıktan sonra onu sonsuza dek terk etmeye karar verdim.

Kızımı yanıma aldım iyileşince ve babama geri döndüm. Evden kaçarak evlendiğim için tepkisinden korkuyordum. Ama babam tam aksine eve döndüğüm için çok memnun oldu. Hala kardeşlerim ve benim birlikte büyüdüğümüz büyük evde yaşıyordu. Annemin başka bir erkeğe kaçmasından sonra tamamen yalnız, tek başına... Erkek kardeşlerim de evlenmiş ve yurtdışına gitmişlerdi.

Babam ve ben pek yakın değildik. Annemi ve beni severdi, ailemizi geçindirmek için çok çalıştı, yıprandı. Bir erkek olarak boş zamanlarının çoğunu kardeşlerimle spor yaparak, maçlara giderek geçirirdi.

Sürekli korku içinde, dayak yiyerek, şiddet görerek yaşadığım koca evinden çocukluğumun geçtiği, huzur bulduğum eve, benimle ilgilenecek olan Baba'ya gitmek, benim için gerçek bir rahatlama oldu. Evdeydim. Yeniden huzurluydum.

Babamın yanına taşındıktan sonra artık beni korkmuş bir fareye dönüştüren kocamın önünde olduğu gibi her kelimemi tartmak zorunda kalmadım. Bu nedenle babama büyük bir şükran duydum. Kendisinin gidip bir bardak su içmesine bile izin vermedim. Tüm ev işlerini yapmak, yemek pişirmek, yıkamak, kısacası her isteğini yerine getirmek konusunda ısrar ettim.

Yeni kavuştuğum güvenlik ve sonsuz minnet duygusuyla, içimde babama karşı öncekinden daha güçlü bir sevgi gelişti. Akşamları ikimiz televizyon karşısında beraber bir film izlerken, ben babamı izliyordum mutlulukla...

Yanında, yuvamda olmaktan duyduğum saf huzur, katıksız mutluluk sürekli ona sarılma hissi uyandırıyordu içimde... Kaçırılan, sevgisiz geçen uzun kayıp zamanı telafi etmek için onun kollarında, kucağında uykuya dalabilirdim.

Sonunda beni koruyup kollayan bir babam vardı ve tüm zamanını bana ve torununa harcıyordu. Her gün tam altıda eve gelirdi. Onu kucaklar ve öpücüklerle ve masada hazır bir akşam yemeğiyle kapıda karşılardım.

“Nerdeyse annen evden gittiği için sevinesim var Gül…” demeye başladı. “Annen gitti ama yerine sen geldin, ondan daha iyi bakıyorsun bana…”

Bir akşam sadece iki ince askılı çiçek desenli hafif bir yazlık elbise giydim. Elbisemin altına sütyen giymemiştim. Zaten pek ihtiyacım yoktu, çünkü göğüslerim iki iri portakal gibi sağlam, sert ve yuvarlacıktı. Babama her akşam olduğu gibi kapıyı açtım. Sevinçle kendimi kollarına attım ve öptüm. Oturup birlikte yemek yedik.

Dayanılmaz bir yaz sıcağı hüküm sürüyordu ve evimizde klima yoktu. Akşam yemeğinden sonra bulaşık yıkarken babamı klima almaya ikna etmek için bir strateji geliştirdim. Ona karşı her zaman saygılı, nazik ve sevecendim. Ama bu akşam bu özelliklerimi altını çizerek ona göstermeli, her ihtiyacını önceden tahmin edip o söylemeden karşılamalıydım.

can sıkıntısı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin