Hayatımın mükemmel bir tablo gibi olduğunu düşünüyordum. Babam, sonradan evlendiği ve öz annem kadar çok sevdiğim cici annem ve ben… Ta ki o güne kadar… Evimizde, çekirdek ailemizde o korkunç bomba patladığında lisedeydim. Okuldan eve geldiğimde ön kapımızda bavullar ve kutular gördüm o gün...
Kapı kilitliydi. Zili epeyce çaldıktan ve birkaç kez vurduktan sonra, annemin ağlamaktan şişmiş yüzü yandaki pencerede göründü. İçeriye girmem için kapıyı açtı, ben girdikten kapıyı yeniden kilitledi.
Anlaşıldı ki, eve zamansız gelen annem babamı başka bir kadınla yakalamıştı. Hıçkırıklar içinde bana sarılarak anlattıklarından öğrendiğim, babam yeni bir aşka yelken açmıştı. Kapıldığı yeni aşkı da ondokuzuncu doğum gününü kutlayalı çok olmamıştı. Kırk sekiz yaşındaki zengin bir işadamı için fena parça değildi elbette, kız için de büyük piyango…
Tek sorun, küçük sevgilisiyle aşna fişne yaparken babamın cici annemle evli olmasıydı. Daha da kötüsü, annem içeri girdiğinde o küçük azgın pilici kendi yataklarında beceriyordu kart papaz babam... Hatta annem kapının önünde onlara bakarak şok geçirirken, sevişme olayı son aşamada olduğundan kendini frenleyemeyen babam bir süre devam etmek zorunda kalmış.
Ayrıldılar. Annem yüzme havuzlu, iki katlı dubleks evi ve üvey oğlunu, yani beni aldı, gidecek yerim yoktu çünkü... Babam da çek defterini, şirketini ve valizini... Kızın tutucu ailesi, ikisinin en azından bir süreliğine evlenmek zorunda olduğunu düşünüyordu. Olayı bilen herkes de babamın kendinen çok küçük bir kızla seks yapmaya çalışan bir sapık olduğu fikrindeydi. Pedofoli, ya da neyse, adını siz koyun.
Sonuç olarak, annem aşıkları kendi yatağında sevişirken yakaladığında, kız henüz ondokuz yaşındaydı; hiçbir yerde kabul görmüyorlardı. Annem kıçına tekmeyi bastı, kendi ailesi de, kızın ailesi de onları dışladılar, aşıklar defolup gitti. Birlikte bir ev alıp oraya taşındılar ve üç ay sonra düğünlerine davet edildim. Söylemeye gerek yok, siktiğimin davetiyesini parça parça yırtıp yaktım.
En son bir yerlerde ikisi beraber mutlu mesut yaşadıklarını biliyordum. O zaten benim için çoktan ölmüştü. Baba olarak işe yaramazın tekiydi zaten ama yaşadığımız olay gösterdi ki, sikinin keyfine giden bir zamparadan başka bir şey değildi sevgili babam…
Ben ve cici anneme gelince… Babamla evlendiklerinde küçüktüm ben, bana elinden geldiği kadar anne sevgisi vermeye çalışmıştı. Ben de aynı şekilde severdim üvey annemi… Zampara babam sevgilisiyle çekip giderken öz oğlu olarak benim ne yapacağımı, ne olacağımı bile düşünmemişti.
İkimiz baş başaydık üvey annemle… Bizim evdeki durumu tarif etmek için depresyon kelimesi bile yetersizdi. Dersler kör topal, ite kaka okuduğum özel liseden mezun oldum, zar zor... Annem işine sarıldı, eski arkadaşlarını görmeyi bıraktı. Her bir araya geldiklerinde boşanmış olduğunu ve aldatılmış bir kadın olduğunu hatırlatmak isteyen insanlardı hepsi de…
Spor yapmayı bıraktım, daha da kötüsü okul takımında çok iyi durumda olmama rağmen basketbolu... Zamanımın çoğunu odamda video oyunları oynayarak geçirdim, bir nevi dünyadan ve gerçeklerden saklandım. Annem de çatır çatır her ay aldığı yüklü nafakaya rağmen uzun bir bunalım dönemini işiyle yatak odası arasında geçirdi. Aynı evde yaşayan iki ruh gibiydik ikimiz de…
Üniversite hayallerim mezuniyet notlarımla, giriş sınavlarındaki puanlarla klozete atılıp sifon çekildi. Liseden mezun olduğumda gerçekten bir halta yaramayan işe yaramazın teki hissediyordum kendimi…
Mezuniyet Haziran ayının ilk haftasındaydı ve babam nereden haber aldıysa törene katıldı utanmadan... Piç herife yüz vermedim, asla tek kelime etmedim. Üstelik yirmilik hamile karısını yanında getirmekte beis bile görmemişti orospu çocuğu… Törenin yapıldığı salondan çıkıp gözümde yaşlarla eve döndüm. Annemin çıkmasını bile bekleyemedim.