Küçük kasabanın kahpesi (2)

1.3K 1 0
                                    

Gece Cafer abiyi hayal ede ede okşadım kendimi, boşaldım doyasıya, rahatladım. Sabah çocukları okula yolladım. Kapının önünden onları uğurlarken Cafer abi de işe gidiyordu. Kapıdan çıktı, yavaş yavaş geldi, önümden geçerken bana baktı ağır ağır,

"Günaydın" dedi. Başımı öne eğdim, gece bu adamla kendimi sevişirken hayal edip kendimi parmaklayışım geldi gözümün önüne... Utandım.

"Günaydın abi..." dedim.

"Hoşuna gitti mi getirdiklerim? Beğenmediysen, üstüne olmadıysa söyle, başka alayım."

"Yok, pek beğendim, hepsi de tam geldi üstüme..." Evet, beğendim hepsini... Tangalar, stringler, jartiyer çoraplar... Hepsini...

"Ee, işimiz bu Güllü... Hani aklına bi şey gelmesin, mesleğimiz bu... Kasap olsaydım et getirecektim hediye olarak, manav olsaydım meyve... Ben de çamaşır getirdim işte..."

Yüzüne baktım, yalan söylüyordu zampara... Kasapmış da, manavmış da... Ben o seksi şeyleri neden getirdiğini bilirim de, ne yapayım... Ben de sana bayılıyorum, ben de sana vurgunum işte... Gözlerimi süzüp yalanını yüzüne vurdum dayanamayıp,

"Sağ ol Cafer abi... De, senin pazarda sattığın mallardan değildi ki onlar..." dedim muzip muzip gülümseyerek... "Pek kaliteli, pek güzeldi getirdiklerin, teşekkür ederim."

"Eh... Şey... Neyse, önemli değil canım..." dedi, yürüyüp gitti.

Arkasından gülerek baktım kapı gibi adamın... O da biliyordu neler döndüğünü, ben de... İstiyordum onu... Beni sevmesini, okşamasını, o kara gözlerinin, bıyıklarının her yerime değmesini istiyordum. Toprağın suyu istemesi gibi istiyordum, yanıyordum onun için, beni sulasın, ateşimi söndürsün istiyordum... O da beni istiyordu, biliyordum bunu... Tek sorun, nasıl, ne zaman, nerede olacağıydı bunun... Bakalım... İçime giydiğim, onun hediyesi string külot am dudaklarımın içine kaymıştı. Düzeltmek için eve girdim.

Fazla sürmedi. Kasabanın kurtuluş şenlikleri vardı bir hafta boyunca... Ünlü sanatçılar konser verecekti. Komşularla hazırlanıyorduk. Öğleden sonra resmi geçitle başlayacaktı eğlence, konserlerle gece yarısına kadar sürecek, bütün kasaba orada olacaktı. Belki Cafer abi de...

Çocukları banyo yaptırdım, giydirdim. Onlar oyalanırken ben de banyoya girdim, bir güzel temizlendim. En güzel elbisemi giydim. İçimde Cafer abinin aldığı lüks dantelli iç çamaşırları, ayağımda ince çorap... Makyaj yapıyordum ki telefon çaldı. Kocam olmalıydı gene... İsteksiz adımlarla telefona gittim, bir elimde rujumla... Açtım,

"Ne yapıyorsun?" dedi telefondaki erkek sesi. Cafer abi... Çocuklar çıkıp gitmişler şimdiden, evde yalnızım. İçim hop etti ergen kızlar gibi, ateş bastı.

"Hazırlık yapıyorum abi." dedim şaşkınlıkla... "Eğlenceler var ya, konser filan... Bütün komşular gidiyoruz." Lafı ağzıma tıktı.

"Biliyorum, herkes gidiyor. Benim karı da, çocuklar da... Ama sen gitme..." dedi buyurgan bir sesle...

"Nasıl yani? Neden?" diyecek oldum.

"Sen gitmeyeceksin. Bir şeyler uydur, evde kal."

"Ne uydurayım abi? Nasıl yapayım?" dedim çaresizce...

can sıkıntısı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin