sanayi-i nefise

1.2K 2 0
                                    

Efendim, Sanayi-i Nefise başlığına bakıp yanılmayın. Bahsettiğim, kastettiğim eski dildeki Güzel Sanatlar Mektebi değil, bildiğin Oto Sanayi…

Sanayide bir nefis kadın : Karım…

“Ulan doğru düzgün anlatsana şunu pezevenk…” dediğinizi duyar gibiyim. Hatta duydum. Baştan başlayayım.

Her şey arabanın vize süresinin dolması üzerine başladı. Şartlar yakındaki muayene istasyonuna değil, komşu ildeki istasyona gitmemi gerektirdi. Randevuyu aldım, sabahın ilk saatleri, işimi görüp gelecem. Eşim tutturdu,

“Ben de geleyim, sen işini görürken ben de çarşı pazar gezeyim, mağaza vitrin bakayım” diye…

“Yahu dellenme, randevulu gidiyorum, işimi bitirip hemen dönücem, sana vakit kalmayacak.”

“Olsun, olduğu kadar gezerim ben de…”

Estek köstek razı etti. Sabah erken kalktım, arabanın sağına soluna, yağına, suyuna bakana kadar karım giyinip aşağıya indi. Anamm…

Bir daracık bluz. Degajesi aşağılarda, biraz uzunca, kalçalarının hemen altına kadar uzanmış. Daracık olduğundan, bizimkinin hatırı sayılır ön ve arka yuvarlaklarını olduğu gibi meydana çıkarmış.

Altında bir siyah tayt. İncecik. Güneş ışığı vurduğunda sanırsın külotlu çorap… Ayaklarında yüksek topuklu iskarpinler. Gözünde kara gözlükler, kızıl hürrem saçları çıplak omuzlarına dökülmüş. Bakmış kalmışım. Neden sonra toparlandım.

“Kızım bu ne vaziyet?” dedim.

“Ne varmış vaziyetimde?” diye diklendi hemen. “Normal kıyafetim işte…”

“Tayt şeffaf gibi… Altına etek giymeyi unutmuş, külotlu çorapla çıkmış gibi duruyorsun. AVM gezmeyeceğiz, arabayı vizeye götüreceğiz…”

“Gideyim çıkarayım bari…” diyecek oldu,

“Boş ver, geç kaldık zaten.. Böyle gez sen de bugün…” deyip arabayı çalıştırdım. Geçti oturdu. Yarım saatlik yol boyunca bacaklarını seyrettim durdum.

Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı. eşimi çarşıya bırakıp gitmeyi planlamışken, yolumuzun üzerinde önce muayene istasyonunun olduğunu fark ettik. Karar değiştirdik, önce muayene, sonra çarşı olsun diye düşündük. Şehir girişindeki muayene istasyonu yoluna sapıp, içeri girdik.

Sabahın körü olmasına rağmen 15-20 araba dolmuş ortalık… Araba sahipleri, görevliler, yanlarındakiler… Hepsi erkek. Arabayı park ettim, işlemleri başlatmak için içeriye gittim.

Bitirip döndüğümde, kapıdaki genç irisi güvenlikten sıradaki minibüs şoförüne kadar hepsinin gözünün, ortalıktaki tek dişi sinek olan eşimin üzerinde olduğunu fark ettim.

Güya çaktırmadan bakıyorlar. Ama kedinin ete baktığı gibi baktıklarını görebiliyorum. Eşimin yanına gittim. Sohbet edip sıranın gelmesini bekliyoruz. Eşim tedirgin..

“Ya, ben içeri girip oturayım bari…” dedi.

“Neden?” diye sordum domuzluğuna…

“Baksana, geldiğimizden beri yiyecek gibi bakıyorlar yandan yandan…”

“Yiyecek gibi değil, sikecek gibi bakıyorlar aşkım…” dedim beline sarılıp.

can sıkıntısı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin