Selamlaar yeni bölümle karşınızdayım
Lütfen yıldıza dokunmayı unutmayalım
Yorumlarda buluşalım🩷
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
"Gelin bu mu?" diye soran kadına şaşkınlıkla baktım. Benim cevap vermeme fırsat olmadan Aslan konuştu.
"Bu derken yenge? Elzem benim sevdiğim kadın. Onunla konuşurken kibar olun, lütfen." Kaşları çatık bir şekilde söylediği cümlenin sonundaki 'lütfen' kelimesinin öylesine söylendiği çok belliydi. Zira bu cümleleri kurarkenki ses tonuyla resmen emir veriyordu.
Aslan'ın bu çıkışıyla afallayan kadın kısa süre sonra konuştu. "Yok oğlum yanlış anladın. Ben bir anda görünce öyle tepki verdim. Neyse hadi geçin içeri."
Sessizliğimi korumayı seçerek içeri geçtim. Aslan gereken cevabı vermişti, uzatmaya gerek duymuyordum. Ceketimi çıkarırken çığlık atarak bana koşan Asil'i farkettim.
"Meleğim gelmiş, meleğim gelmiş!" Eğilip onu kucağıma aldım. Yanaklarına ıslak öpücükler bırakırken, kıkırdıyordu. Oda aynı şekilde beni öptüğünde, biraz uzun bir süre hasret gidermiştik. Aslan yanıma gelip Asil'i kucağımdan aldı.
"Dayı hiç özlenmemiş sanırım, meleğinizi gördünüz, beni unuttunuz Asil bey." diyerek bizi kıskandığını belli etti. Asil ise Aslan'ın yalandan kırılan kalbini onarmaya çalışıyordu. Ah saf bebeğim...
Yanıma gelen Ahsen'le sarıldık. Oturma odasına girdiğimizde Esma teyze ayağa kalkarak yanımıza geldi. "Hoş geldin, güzel kızım." diyerek sarıldı.
Herkesle ufak bir 'hoş geldin' faslı geçirdikten sonra oturabildik. Yengesi Zuhal, amcası Murat, halası Gülnur, eniştesi Mustafa ve tabii ki Sıla ile tanışmıştım. Erkekler gözüme pasif görünsede, kadınlar için asla aynısını söyleyemeyecektim. Gözleri resmen felfecir okuyordu.
Özellikle Sıla. Esmer, kahverengi gözlü, uzun boylu bir kızdı. Ancak büyük gözlerindeki o aşağılayıcı bakışlar fark edilmeyecek gibi değildi. Bu kızın rahat durmayacağı şimdiden belliydi. Çünkü girdiğimizden beri gözlerini Aslan'dan ayırmamakta kararlı görünüyordu.
Aslan ise ona hiç dönmemişti, yanımda uslu uslu oturarak amcasıyla konuşuyordu. Asil kalabalıktan bunalmış gibiydi, yanıma gelip kucağıma tırmanarak oturdu. Asil kucağımda, Aslan'ın eli omuzumdaydı ve sevdiğim iki erkeğin arasında keyfim gayet yerindeydi.
Onu kucağıma iyice yerleştirdikten sonra dikkatimi Asil'e verdim. Birkaç gündür görüşememiş olmamızdan dolayı birbirimizi oldukça özlemiştik.
Ellerini saçlarıma atarak görüşemediğimiz günlerde yaptıklarını anlatıyordu. Dikkatle onu dinlerken patlayan flaşla irkilerek döndüm. Ahsen elinde telefonla bize bakıyordu. "Çok güzel görünüyordunuz, dayanamadım. Atarım sana fotoğrafları." dediğinde gülerek onu onayladım.
Yemek masasına geçtiğimizde Asil benden ayrılmayı reddetmiş, en fazla yanımda oturan Aslan'ın kucağına kadar uzaklaşmıştı. Bana olan düşkünlüğü beni hem şaşırtıyor hem çok mutlu ediyordu. Aslan ise kendinden önce Asil'i ve beni doyurma derdine düşmüştü. Masada olan her şeyi tabağıma dolduruyordu.
Konuşan halasıyla bakışlarımı çevirdim. "Ee sen ne iş yapıyorsun, Elzem?" Ses tonu oldukça irite edici olsada görmezden gelmeye çalıştım.
"Bir inşaat şirketinde, insan kaynakları müdürüyüm." Fazla samimi olmadan sorularını cevapladım. Yaşım, ailem, buraya neden geldiğim gibi bir çok soru sormuşlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şûrîde
General FictionŞûrîde: Farsça bir kelimedir. Yanık, yanmış olan, tutuşmuş, perişan, karışık anlamlarına geldiği gibi tutkun, aşık, meftun için de kullanılır. Elzem&Aslan