Selamlaar ben geldiimm
Lütfen vote vermeyi unutmayalım
Yorumlarda buluşalım🩷
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Karanlık ve soğuktu. Kulağıma sesler gelsede algılamakta zorlanıyordum. Bedenimde keskin bir acı vardı. İlaç kokusundan anladığım kadarıyla hastanedeydim. Algılarım tam olarak açılmamıştı. Gözlerimi zorlukla aralamayı başardığımda gözlerime dolan ışık tekrar kapatmama neden oldu.
Gözlerimi ışığa yavaşça alıştırarak tekrar açtım. Karşımda doktor ve hemşire duruyordu. Konuşmayı denesemde kuruyan boğazım izin vermemişti. Zorlanarak "su" dedim.
Yan tarafımda bir hareketlilik oluştuğunda gözlerimi o tarafa çevirdim. Aslan su şişesini açıyordu. Yanıma gelip başımı hafif kaldırıp içirdi. Yumuşayan boğazım daha iyi hissettirmişti. Doktor konuşunca ona döndüm.
"Elzem hanım, kendinizi nasıl hissediyorsunuz?"
"Ağrılarım var. Ben ne olduğunu tam olarak..." hatırlamıyorum diyecektim ki olan her şey aklıma doldu. Gözlerimi acıyla kapattım. O an hissettiğim korku ve acı aklıma geldiğinde ürperdim. Yanımdaki makinadan sesler yükselmeye başladığında yanımda hareketlilik hissetsemde gözlerimi açamadım. Bir süre sonra ise bilincimi kaybettim.
Gözlerimi tekrar araladığımda ise normal odaya alınmıştım. Başımı yana çevirdiğimde yanımda başını duvara elimin üstüne yaslamış uyuyan Aslan'ı gördüm. Gülümseyerek ona baktım. Gözümü her açtığımda yanımdaydı. Beni hiç yalnız bırakmamıştı.
Yavaşça kalkarken göz göze geldik. "Elzem, uyanmışsın. Nasılsın, doktoru çağırayım mı?" endişeyle sordu.
"Aslan, sakin ol. İyiyim. Sadece biraz su." Hemen yerinden kalkıp şişeyi alarak kapağını açtı. Yine içmeme yardımcı oldu. Aklıma yine o günün gelmesiyle Aslan'a döndüm.
"Aslan, o öldü mü?" diye sordum.
Başını sallayarak onayladı. Üzülmemem beni kötü bir insan yapar mıydı? Bilemiyordum ama umrumda da değildi. Kim hakkımda ne düşünür umursamıyordum, çünkü kimse benim o an hissettiklerimi hissetmemişti. Beni sadece yaşayanlar anlayabilirdi. Bir daha böyle bir şey yaşama ihtimaliyle hayatıma nasıl devam ederdim düşünmek bile istemiyordum. Gerçekten öleceğimi düşünmüştüm. Çok korkunç bir histi.
Gözümde o an tekrar canlanınca gözlerim doldu. "Aslan, ben hiç üzülmedim."
Bana yaklaşarak alnıma bir öpücük kondurdu. Elleriyle yanaklarımı okşadı, gözleri yüzümün her zerresinde dolaştı.
"Aklından neler geçirdiğini biliyorum. Hayır, Elzem. Üzülmemiş olman seni kötü biri yapmaz. Eğer ölmemiş olsaydı onu ben öldürebilirdim. Aklımı kaybettim Elzem, seni kanlar içinde gördüğümde. Kucağımdayken bilincin kapandı, ameliyatın 6 saat sürdü. 10 gündür uyuyorsun. Sen oradayken nefes alamadım. Özür dilerim seni koruyamadığım için. Sana geç kaldım. Eğer biraz daha erken gelebilseydim, sen bu acıları yaşamayacaktın. Affedemiyorum kendimi." gözleri dolu dolu konuşuyordu.
"Aslan umarım yanlış anlamışımdır, kendini suçlamıyorsundur. Çünkü senin hiçbir suçun yok. Irmak ve Efsun abla beni uyardı, ben ciddiye almadım. Belki sana ya da diğerlerine söyleseydim böyle olmazdı. Ama zamanı geriye alamayız. Eğer geriye alabilme şansım olsaydı onunla hiç evlenmezdim. Hata en başından beri ben de. O yüzden kendini suçlayıp beni daha fazla üzme."
Derin bir nefes alıp onayladı ve konuyu değiştirdi. "Ailen, Irmak ve Efsun abla geldiler. Ahsen, Melek, Eymen, Mert ve Hakan'da her gün geliyorlar. Hepsini eve yolladım dinlenmeleri için. Annem ilgileniyor evde onlarla."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şûrîde
Ficción GeneralŞûrîde: Farsça bir kelimedir. Yanık, yanmış olan, tutuşmuş, perişan, karışık anlamlarına geldiği gibi tutkun, aşık, meftun için de kullanılır. Elzem&Aslan