Selamlaar efendimm 3. Bölümle karşınızdayım
Lütfen vote vermeyi unutmayalımYorumlarda buluşalım🩷
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Asil'in çığlığı bizi kendimize getirmişti. Hızla ellerimizi ayırdık. Hissettiklerine anlam veremiyordım. İlk görüşte aşka inanan bir kadın olmamıştım hiçbir zaman. Aksine bir insanı tanıdıkça sevebileceğime inanıyordum. Ama ellerini tutup, gözlerine baktığımda hissettiğim şeyler beni hem şaşırtmış hem korkutmuştu. Kötü bir evlilik atlatmıştım. Boşanmamın üzerinden geçen 2 yıl bile yaşadıklarımı unutturmaya yetmemişti.
Melih o kadar takıntılı bir insandı ki bu 2 yıllık süreçte rahat nefes almama hiç izin vermemişti. Taciz ve tehdit boyutuna varan mesajları ve aramalarıyla sürekli kendini hatırlatıyordu. Numarasını engellesem bile yeni hat alarak ısrarlarına devam ediyordu. Ortak arkadaşlarımızla bile sürekli haber yollamaya çalıştığı için çoğuyla iletişimi kesmek zorunda kalmıştım. Sadece Irmak kalmıştı yanımda.
Daha öncesinde bir ilişki deneyimim olmamıştı. Kendimi erkeklerden olabildiğince uzak tutmuş, bir ilişki ihtiyacı hissetmemiştim. Beni çok seven, el üstünde tutan ailem ve ne olursa olsun yanımda olacağını bildiğim arkadaşlarım vardı. Onlar bana yetiyordu. Melih o zamanlarda hayırı cevap olarak kabul etmeyen bir insandı. Bir erkeğe evet dediğimde başıma gelecekleri görmüşken, tanımadığım bir insandan böylesine etkilenmek duygularımı alt üst etmişti.
Düşüncelerimden hızla sıyrılıp gerçek hayata döndüm. Yere düşmenin etkisiyle tozlanan ve dağılan üstümü hızlıca toparlayıp kendime çekidüzen verdim. Kilotlu çorabım boydan boya yırtılmış akan kanın etkisiyle bacağıma yapışmıştı. Sızlayan bacağımı görmezden gelmeye çalışarak saati kontrol ettiğimde irkildim. Geç kalmıştım. Koskoca albayı beklettiğime inanamıyorum.
"İnanamıyorum, geç kaldım!" diye söylenerek askeriyeye yöneldim. Yanımda bana bakan Aslan ve Asil bile çoktan aklımdan çıkmıştı. Kapıda bekleyen askerlere doğru ilerlerken çantamdan kimliğimi çıkardım.
"Merhaba, Albay Mahir Özer ile görüşecektim. Kendisi beni bekliyor." diyerek aceleyle kimliğimi uzattım.
Asker kimliğime bakıp bilgisayardan gerekli kontrolleri sağladıktan sonra cevap verdi. "Geçebilirsiniz Elzem hanım. Kimliğinizi çıkarken alabilirsiniz."
Başımla onaylayıp hızla içeri girdim. Birkaç adım atmışken ne tarafa gideceğimi bilmediğimi farkettiğimde duraksadım. Tam geri dönüp kapıdaki askerlere soracakken yanıma gelmiş Aslan ve Asil'i farkettim. Şaşkınlıkla onlara bakarken Aslan konuştu.
" Albay ile görüşeceksiniz sanırım Elzem hanım. Burası hem askeriyeyi hem lojmanları kapsadığı için oldukça büyük bir yer. Yolu biliyor musunuz?"
"Aslında bilmiyorum ben de tam yolu tarif etmeleri için geri dönüyordum."
"Ben de askeriyeye gidiyorum isterseniz sizi götürebilirim."
Söyledikler karşısında gözlerimin ışıldadığından emindim. "Çok iyi olur yeterince geç kaldım zaten bir de kaybolup albayı daha çok bekletmek istemiyorum."
Gülümseyerek konuştuğunda gözlerim yine gülümsemesinde takılı kalmıştı. "O zaman bu taraftan ilerleyelim."
Yürümeye başladığımızda bakışlarım Aslan'ın kucağında beni izleyen Asil ile kesişti. Asil bembeyaz teni, yeşil gözleri ve sarı saçlarıyla tam bir porselen bebeği andırıyordu.
Gülümseyerek konuştum. "Asil sen kaç yaşındasın bakalım?"
Ona soru sormam onu heyecanlandırmıştı. Küçük elleriyle doğru rakamı yapmak ise onu biraz uğraştırmıştı. " Dört yaşımdayım ben. Sen kaç yaşındasın Melek?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şûrîde
Ficción GeneralŞûrîde: Farsça bir kelimedir. Yanık, yanmış olan, tutuşmuş, perişan, karışık anlamlarına geldiği gibi tutkun, aşık, meftun için de kullanılır. Elzem&Aslan