26. Bölüm

61 6 0
                                    

Uzun bir süre sonra tekrar ben geldimm. Sizi beklettiğim için üzgünüm. Daha fazla vakit kaybetmeden bölüme geçelim o zaman.

Lütfen yıldıza dokunmayı unutmayalım.

Yorumlarda buluşalım🩷


~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Doğan güneşin ışıkları penceremden içeri süzülürken gözlerimi heyecanla araladım. Gece boyunca yerimde duramamıştım. İçimde büyüyen heyecan o kadar büyüktü ki gözlerimi kapatıp uykuya dalmama bir türlü izin vermemişti. İstemsiz bir şekilde sürekli sırıtmaktan yanaklarımın ağrıdığını hissediyordum. Ama elimde değildi.

Ben bugün evleniyordum! Ben bugün aşık olduğum adam ile evleniyordum!

Tek kelime bile kalp atışlarımın düzensizleşmesine, kalbimin sanki kilometrelerdir koşuyormuşçasına göğüs kafesime çarpmasına neden oluyordu.

Yataktan kalkarak kendimi duşa attım. Hızlı bir duşun ardından yüz maskemi sürüp bedenimi nemlendirmeye geçtim. Sonunda bütün işlerimi bitirip giyindiğimde odadan çıkarak mutfağa doğru adımladım.

Annem çoktan uyanmış kahvaltı hazırlamaya başlamıştı. Sessizce arkasından yaklaşıp ona sarıldığımda ufak bir çığlık atarak hafifçe yerinde zıpladı. Bu hali kıkırdamamı sağlarken babam mutfağa girdi.

"Küçük cadı, yine mi karımı korkuttun?" diyerek annemi elinden kendine çekip kollarının arasına alarak sarıldı. Yaramaz kıkırdamalarım yerini içten ve samimi bir gülümsemeye bıraktı. Onların bu aşık hallerine bayılıyordum. Otuz beş yıllık beraberlikleri onların birbirlerine olan aşklarını asla azaltmamıştı. Birbirlerine hâlâ ilk günkü aşkla bakıyorlardı.

Yirmi sekiz yıllık hayatımda bir kere olsun birbirlerinin kalbini kırdıklarına denk gelmemiştim. Ters düşseler bile bunu bana ya da bir başkasına asla belli etmezlerdi. Babam bir kere bile salonda uyumamıştı mesela. Ne olursa olsun o yatağa birlikte girerlerdi. Onların ilişkilerini her zaman hayranlıkla izlemiştim. Büyüdüğümde babam gibi bir eşim olması için dua etmiştim her zaman. İlk evliliğimin uzaktan yakından hiçbir alakası olmasa da sonunda doğru insanı bulmuştum.

"Ay deli kız aklımı aldı, Ömer." Onaylamaz sesler çıkararak babamın kolunun altına iyice yerleşti. Gülerek başını salladım.

"Hadi siz geçin sofraya, bende çayları getireyim. Annem her şeyi hazırlamış zaten." diyerek onları içeri yollayıp çaydanlığı alarak arkalarından gittim. Herkesin çaylarını doldurduktan sonra masaya oturmuştum ki telefonumun mesaj sesi odada yankılandı. Masanın üstünde duran telefonu elime aldığımda Aslan'ın ismini görmemle yüzüme bir gülümseme yayıldı.

'Güzel sevgilim, uyandın mı?'

'Uyandım hayatım, günaydın.'

'Günüm şimdi aydınlandı.'

Yazdıklarıyla dudaklarımdan çıkan kıkırtıya engel olamadım. Telefondan başımı kaldırdığımda kısmış gözleriyle beni izleyen babamla göz göze geldim. Yüzümdeki gülümsemeyi silerek boğazımı temizledim. Elimdeki telefonu masaya bırakarak bakışlarımı önümdeki kahvaltı tabağına sabitledim. Babam sinirli bir insan olmasada karşısında liseli bir genç kız gibi sevgilimle konuşup kıkırdamak beni utandırmıştı.

"Böyle aşık aşık güldüğüne göre damat bey yazdı sanırım."

Babamın konuşmasıyla gözlerimi tekrar ona çevirmek zorunda kaldım. Tam cevap verecektim ki annem kurtarıcım oldu ve sözü devraldı.

"Ay Ömer! Rahat bırak çocukları canım, evleniyorlar bugün."

Babam bakışlarını anneme çevirdiğinde gözlerinin sevgiyle parladığını gördüm. "Tamam yavrum, demedim bir şey. Kızma sen."

ŞûrîdeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin