10. Bölüm

313 100 6
                                    

Selamlaaaar efendim 10. Bölüme ulaştııık

Lütfen vote vermeyi unutmayalım

Yorumlarda buluşalım🩷

                    ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Ertesi günü Irmak'la evde geçirmiştik. Şarkı ve kahve eşliğinde bakımlarımızı yapmış, bol bol sohbet  etmiştik. Özlem giderdiğimiz günün ertesi günü Irmak İstanbul'a doğru yola çıkmıştı.

Melih hakkında söyledikleri beni çok düşündürüyordu. Melih gerçekten Irmak'tan çekinirdi. Onu arayacak kadar kendini kaybetmiş olması beni çok şaşırtmış, açıkçası birazda korkutmuştu. Çünkü Irmak son seçenekti.

Üstelik neler söylediğini tam olarak anlatmasa da Irmak'ın benim için çok endişelendiğini farketmiştim. Onu bu kadar korkutan Melih'in hali, tavrı mı yoksa söyledikleri mi bilmiyordum.

Sabah Aslan'la konuşmuştuk. Elimin durumunu sormak için aramıştı. Tim ile beraber aldıkları bahçeli bir evleri varmış. Orada mangal yapılacaktı bu akşam. Beni de davet etmişti. Zaten burada tanıdığım başka kimse yoktu. Teklifi seve seve kabul etmiştim.

Evde canım sıkılınca, biraz yürüyüş yapmak için dışarı çıktım. Askeri lojmanlar çok büyük bir alana kurulmuştu. İşe başlamadan önce biraz çevreyi gezmek istiyordum.

10 dakika kadar yürüdüğüm de kaşıma büyük bir eğitim parkuru çıkmıştı. Askerler marş söyleyerek koşuyorlardı.

Biz dağlara atarız pusu
Haram oldu gece uykusu
Komandoya bir yudum su
Vermez misin Konya kızı?

Bir elinde el bombası
Bir elinde kasaturası
Sırtında da sırt çantası
İkinci bölük aslanları

Şırıl şırıl suyun akışı
Beline de bağlamış al nakışı
Komandonun bir bakışı
Yetmedi sana Konya kızı

Babam emekli Tarih öğretmeniydi. Milliyetçi bir adam olarak beni de bir Türk milliyetçisi olarak  yetiştirmişti. Bir süre gülümseyerek izledim. Mert, Yiğit ve Eymen'de koşuyordu. Gözlerim Aslan'ı aradı ama bulamadım.

Biraz daha ilerlediğim de dönmek için geri dönerken ağaçların arşında birilerini farkettim. Biraz yaklaşınca Sedef ve Aslan'ı gördüm. Aslan ağaca yaslanmış, kollarını göğüsünde bağlamış bir şekilde dinliyor, Sedef ise bir şeyler anlatıyordu.

Sedef'in bir anda Aslan'ın dudaklarına yapışmasıyla gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Aslan bir anlık şaşkınlıktan sonra hızla itti Sedef'i. Kaşları çatılmış, rahatsız olmuştu. Sinirle konuşurken daha fazla izlemeye gerek duymadan arkamı dönüp ilerledim.

Aslan'ın isteğiyle olmamış bir durumdu. İtip, tepki vermesi benim için yeterliydi. İçimde yine de bir burukluk olsa da, bunu ona yansıtmaya hakkım yoktu. Sedef'in bu hareketi beni gördüğü için yaptığını anlayacak kadar zekiydim. Aslan'ın yüz verecek bir davranışı olduğunuda düşünmüyordum. Günlerdir yüzüne bile bakmayan bir adamı öpmek, onun kendi yüzsüzlüğüydü.

Bazı insanlar istediklerini elde etmek için her şeyi yapabilirdi. Sedef'te öyle biriydi. Aslan'ın bana ilgi gösterdiğini anlamıştı. Onu benden uzak tutamayacağı için, beni uzaklaştırmayı düşünmüştü.

Eğer arkamı dönüp gitmiş olsaydım, gördüğüm bir kaç saniyeyle yargılayıp aramızda ki her şeyi bitirebilirdim. Ama benim için önemli olan Sedef'in onu öpmesi değil, Aslan'ın karşılık verip vermeyeceğiydi. Nitekim vermemişti. Anlık şoktan çıktığı anda onu kendinden uzaklaştırmıştı.

ŞûrîdeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin