"Lu , neredesin , hiç komik değil , Lucinda neredeysen çık ortaya " George sesine hakim olmaya çalışıyordu . Ama korkuyordu . Burası bir orman olabilirdi ama yakınlardan insan geçebilir veya vahşi bir hayvan kızına zarar verebilirdi. Bir çıtırtı duyar gibi oldu . Arkasını dönmesiyle Lucinda'yı görmesi bir oldu. Yemyeşil çimlerin üstünde ,kirpiklerine kadar bembeyaz bir kız yatıyordu. Ayağında her zamanki gibi ayakkabısı yoktu . Üzerine bol gelen mavi bir kazak ve füme rengi kot giymişti . Kotun diz kısımlarında zaman zaman yırtılmalar oluşmuştu .
Ne çabuk büyümüşlerdi, sanki daha dün ormana gitmeye korkuyor bacaklarının arkasına saklanıyordu.George derin bir nefes verdi.
"Hadi Lu eve dönelim Jo teyzen çok merak etmiştir ."
Lucinda gözlerini araladı.Artık 18 yaşındaydı . Ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu , yada ne yapması gerektiğini . Tek bildiği bu şekilde daha fazla yaşayamayacağıydı . Belki ölene dek abisiyle (ikiside kimin büyük olduğunu bilmedikleri halde abi gibi davrandığı için Adrian'a abi diye sesleniyordu) burda yaşamalıydı , bu güvenli olurdu. Sevilerek huzur içinde ölürdü. Belkide diğer doğan tüm albinolar böyle yapıyordu. Ama o gezmek istiyordu , deneyimlemek istiyordu , ailesinin katillerini bulmak istiyordu . Yavaşça yerinden kalktı ve George amcaya doğru yürüdü. Hiçbir şey söylemeden George'un elini tuttu.
Eve küçük bir kargaşa hakimdi. İkizlerin 18. doğum günleri kutlanacaktı . Adrian elindeki konsolla bir kaç canavar öldürmekle meşguldü . Joanne iki katlı büyük bir pasta yapmaya çalışıyordu fakat artık eskisi kadar eğilip kalkamadığı için işi epey uzun sürüyordu . İtinayla büyük salonlarını süslemiş, hediyelerini haftalar önceden paketleyip hazırlamıştı.Joanne onların eve ilk kez geldikleri zamanı hatırladı . Çocuklar olmadan aslında ne sessizdi ev , onların varlıkları bile güç veriyordu artık Joanne'e kapı gıcırdayarak açıldı içeri önce hızla lucinda girdi , beyaz bir şimşek gibiydi. Her hareketinde belli bir ölçüde zariflik vardı.Lucinda ne zaman abisini yakınında hissederse onun yanına giderdi , tıpkı bir mıknatıs gibi. Lu , Adrian'ın yörüngesindeki en yakın gezegendi. Adrian gelenin kim olduğuna bakmadı hatta gözlerini ekrandan ayırmadı bile . O'da Lu'yu hissetmişti.
Abisinin yanına oturarak her zaman yaptığı gibi başını omzuna dayadı . Bacaklarını karnına çekerek ellerini birleştirdi . Ne kadar da George eniştenin yada Jo teyzenin yanında kendisini güvende hissederse hissettin Adrian farklıydı. Onun yanındayken kendini tam hissediyordu . Bazen saatlerce Adrian'ı dinlerdi , güzel bir sesi vardı tınısı farklıydı sanki . Lu konuşmayı sevmezdi , hayır , hayır , o dinlerdi , bazen ormanın derinliklerine iner kuşların ve böceklerin çıkardığı sesleri dinlerdi. Usulca akan nehirin sesini dinlerdi. Bazen Adrian piano çalardı . Çoğunlukla yavaş parçalar . Bazende resim yapardı . Lu , o resim yaparken izlemeye bayılırdı.
"Hadi lu " dedi Adrian
Abisinin peşini bir gölge gibi izledi . Üst kata çıktılar burası ikisinin odasıydı. Küçük teraslarındaki en sevdikleri koltuğa oturarak uzun çamların süslendiği ormana baktılar. Buradan tek görebildikleri açık bir düzlük olan arka bahçeleri ve heybetli çamların ormanla kendi arazileri arasındaki sınırın başladığı noktaydı.
"Ne yapmalıyız " diye sordu Adrian , Lu omuzlarını silkti.
"Gidersek ölebiliriz bunu biliyorsun değil mi ? George enişte ve Jo teyze çok üzülecektir . Gidersek geri dönemeyiz ."
Lu biliyordu, hepsini biliyordu . Yinede cevap vermedi omzunu abisinin omzuna yaslamakla yetindi.
"Saçımıza kömür sürmeliyiz ve gözlük takmalıyız fakat güneş gözlüğü değil fazla dikkat çekemeyiz , yere bakarak yürürsek . 2-3 saat içinde sonraki kasabaya gidebiliriz . Oradan da trene bineriz hiç binmedik , sence nasıldır içi ..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz
Teen FictionSarışın veya mavi gözlü olmanın genetik bozukluk olarak kabul edildiği yeni bir düzen kuruldu. Açlık ve sefalet insanları bu ırkçılıkta birleştirdi. Geni bozuk sarışın insanlara SS dediler. Yalnızca renkli gözlü insanlara ise Melez . Tek bir gerçek...