Tekrar arabaya bindiklerinde Rain yine eski haline dönmüştü , belki biraz daha az resmi şekilde ama olsun bu da bir gelişmeydi. Yol boyunca ilerledikçe hava gitgide daha da soğuk olmaya başlamıştı. Arabanın ısıtıcısı bile yetersiz kalıyordu Lu sanki üstünde sadece kısa kollu bir tişört varmış gibi hissediyordu. Ayakkabılarını çıkararak bacaklarını montundan altına soktu, vücuduna yapıştırdı. Buz gibi olmuştu. Bu kadar büyük bir hava değişimi olabilir miydi gerçekten geldikleri yerde ilkbahar yaşanırken burada öldürücü bir soğuk vardı. Rain'e yan gözle baktı. Direksiyonu kavrayan ellerinde damarlar belli olmaya başlamıştı . O'da yorulmuştu. Gözlerini yoldan ayırmayacak sürekli etrafı kolaçan ediyordu. Keşke bende araba kullanmayı bilseydim de , yer değişimi yaparak ilerleseydik o zaman böyle yorulmazdı diye düşündü Lu.
"İstersen uyuyabilirsin keşişlerin olduğu bölgeye varmak için daha 40 dakika var ."
Uyumak istemiyordu. Zaten üşürken uyuyabileceğini de zannetmiyordu. Radyo yayını çoktan kesilmişti çok yüksekte oldukları için istasyon ayarlanamıyordu. Arabada cd'de bulunduğunu sanmıyordu. Karla kaplı yolda ilerlerken hiç te konuşmaya hevesli olmayan biriyle sıkışıp kalmıştı .
"Sana bir soru sorabilir miyim ?" dedi Lu. Rain , Lu'nun yüzüne bakarak sorunun ciddiyetini ölçtü. Derin bir nefes vererek ,
"Sor bakalım "dedi.
"Sen , yani KUZGUN'a nasıl katıldın ?"
"Başvurdum , asker olmak için "
"Peki , şuanda niye asker değilsin "
"Öyle olmadığımı kim söyledi ?"
"Bilirsin , ana karargahtasın ve ben yaralarını gördüm . Epey acı verici olmalı "
Rain bir şeyler mırıldandı. Lu tam olarak duyamamıştı. Rain sesini yükselterek tekrarladı.
"Terfi ettim"
"Bu iyi bir şey olmalı , yoksa değil mi?"
Rain'in yüzü sinirle kasılmıştı.
"Pek değil, ben ... " nefes aldı. "... ölmeyi umuyordum"
Lu şaşkınlıkla ona bakmaya başladı . Ağzını açmıştı ki , konuşamayacağını hissetmişti. Ölmek istemesine sebep olan neydi acaba. Rain gözünü yoldan ayırıp ona kaçamak bir bakış attıktan sonra bir elini direksiyondan çekip Lu'nun montunun şapkasını , Lu'nun kafasına geçirdi. Bunun hakkında konuşmak istemiyordu. O'da kafasını sağa çevirerek ısınmaya başlayan bacaklarına daha da sıkıca sarılarak camdan dışarı bakmaya başladı.
*
Rani o güne güzel başlamıştı. Erkenden kalkıp çayı hazırladı ve demlenmeye bıraktı. Hava cıvıl cıvıldı. Tazeleyen bir duş aldıktan sonra kupasını alarak bahçesine çıktı. Lu buraya sera diyordu. Rani ise huzur buluyordu. İç dekarasyonun getirdiği monoton renksizliktense burada rengarenk çiçeklerin içinde çalışmak daha cazipti. Upuzun kağıtların asılmış olduğu panoya ilerledi. Rani'nin pek çok alanda becerisi vardı ama o harita çizmekten zevk alıyordu. Hemen hemen her şeyin resmini çizebilirdi. Karargah için Enkazların kapsamlı haritalarını çıkarıyor bazende ülke sınırlarına katılan hala direnmekte olan zayıf ülkelerin haritalarını çiziyordu. Rani yeni katılan ülkeleri çizmeyi sevmezdi çünkü oradaki insanlar açlıktan ve savaştan dolayı zor durumda oluyorlardı. Rani savaştan nefret ediyordu , bu ırkçılıktan nefret ediyordu. Ama yapmak zorundaydı , ailesi ona böyle öğütlemişti.
Kafasından tatsız düşünceleri atarak çizmeye koyuldu. Bu seferki ilginçti , dağların arasından geçen bir yol keşfedilmişti büyük ihtimalle hala şehirde saklanan SS'ler şehirden kaçmak için kullanıyorlardı. Gidip görmesi gerekiyordu. Bir kere görse yeterdi onun için enlem, boylam hepsini hesaplayabiliyordu. Saçını alalade bir şekilde topladı ve büyük çantasını aramaya başladı . İçine özel harita kağıtlarını , kalemlerini ölçü aletlerini ve daha bir çok şeyi özenle yerleştirdi. Kendine bir çay daha koyup , araba için gerekli izinleri almaya gitti. Belki de biraz uzaklaşmak ona iyi gelirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz
Novela JuvenilSarışın veya mavi gözlü olmanın genetik bozukluk olarak kabul edildiği yeni bir düzen kuruldu. Açlık ve sefalet insanları bu ırkçılıkta birleştirdi. Geni bozuk sarışın insanlara SS dediler. Yalnızca renkli gözlü insanlara ise Melez . Tek bir gerçek...