Bölüm On Altı/Taşların Sırrı

151 17 4
                                    

William geldiğinden beri tüm bina değişiyordu. O sıradan biri değildi ve herkes bunun sonuna kadar farkındaydı; keyfi olarak ofisleri birleştiriyor , aletlerin düzenini eleştiriyordu. Ama Lu en çok gerçekten kim olduğunu bilmesinden korkuyordu. Bir albino olduğunu öğrendiyse hemen öldürülürdü. Theon bile kurtaramazdı onu. Artık dersleri hafiflemişti uygulamalı öğrenim daha kolaydı. Rain'le çalışmak daha eğlenceli olmaya başlamıştı. Kulübenin oraya gidip çalışıyorlar sonrasında beraber kahve içip sohbet ediyorlardı. Rani için endişelenmeye başlamıştı son zamanlarda hiç konuşamıyorlardı çünkü Rani sürekli taşlarla uğraşıyordu. Kafayı takmıştı bir sürü taş toplamıştı. Rani zeki biriydi ama deli gibi davranıyordu. Yemek yemiyor hatta çok sevdiği çayını artık içmiyordu. Çiçeklere su vermek için uğramasaydı Lu , onlarda çürüyüp gidecekti.
"Rani nedir onları bu kadar ilginç kılan? Artık yaşamıyorsun sanki"
"Lu anlayamayacağın şeyleri sorma"
Lu sesini kesip çiçekleri sulamaya devam etmişti. Ama bugün gittiği manzara karşısında bir şey söylemeden yapamadı. Her yer toprak içindeydi. Çiçekleri saksılarından çıkarmıştı ve tüm toprağı ortaya dökmüştü.
"Lu , Lu buraya gelmelisin "
Lu toprağa basmamaya dikkat ederek yanına geldi . Toprak yığınından görememişti ama. Rani bir yuvarlağın ortasında duruyordu siyah sürü taşı etrafına dizmişti.
"Lu izle şimdi "
Rani avucuna siyah taşlardan bir tanesini alıp odaklandı ve toprak biraz döküldü ama çok azdı bu kocaman bir dağda bir ağacın kırılması kadar küçüktü.
"Rüzgardan olmadığına emin misin ?"
"İzle , izle şimdi " taşa daha çok odaklandı ve bir parmak toprak döküldü.
"Rani bunlarla mı uğraşıyorsun sen "
"Hadi Lu sende dene " diyerek taşı Lu'nun eline sıkıştırdı. Lu küçük birikintiyi bekleyerek , keşke şu toprak yığını bir yerde toplansaydı diye düşündü. İşte o an tüm parçalar toplanmaya birbirine yapışmaya başladı. Bir ağaç gibi dimdik duruyordu ama bu imkansızdı. Lu elinden taşı düşürmesiyle toprak yine eski yığınına geri dönmüştü.
"Sende gördün bunu dimi Lu , sende gördün "
"Evet Rani gördüm "
Sonraki hafta Rani'nin tek konuştuğu bu taşlar ve Lu'nun yaptığı şeydi. Raniye neredeyse hiç tepki vermiyorlardı. Yemek yerken bir kez daha siyah taşları ortaya çıkarınca Lu delirdiğini hissetti .
"Şu taşları yemek yerken çıkarmasan olmaz mı Rani "
Lu'nun çıkışına alınmışa benziyordu , hemen tabağını bırakarak salonu terketti. Theon ve Azura da salona girmişlerdi , Lu'nun yanına oturdular.
"Bir problem mi var ?" dedi Theon , Azura'nın elini tutarak oturmasına yardım ederek
Lu söylediği şeyden pişman olmuştu ama çok geçti.
"Şu değerli taşlar onlardan başka bir şey düşünmüyor. Tek bahsettiği bu artık. Bu da beni çıldırtıyor"
"Belki de sadece özelliklerini abartıyordur" dedi Azura
"Özelliklerini mi ?"
"Bilirsin element, çakra , ruh filan bir sürü özellikleri var "
"Gerçekten işe yarıyor mu dersin ?" dedi Lu . İşe yaradığını bizzat denemişti ama , böyle bir şey olabilir miydi. Azura öne doğru eğilerek fısıldamaya başladı.
"Büyük abim bu taşların etkilerini araştırıyordu. Normal insanlarda çok bir etki göstermiyor olabilir ama Melezlerde daha büyük etki gösteriyor mesela bir su taşını abim kullanınca bardaktaki su yalnızca belli belirsiz titredi ama ben kullandığımda su gözle görülür biçimde titremişti , Bir SS kesinlikle o suyu yerinden oynatırdı herhalde."
Theon ve Lu ilk defa duydukları bu bilgiyle çok şaşırmışlardı. Lu bir albinoydu yani bir SS'den daha çok haraket ettirmesi bu yüzden olabilirdi.
"Özür dilerim , Rani'den özür dilemeliyim " deyip kalkıyordu ki .
"Lu , bekle " Theon ceketinin cebinden bir şey çıkardı. Bir kart.
"Bunu Rani ye iletebilir misin , bu da senin için "
"Bu da nedir ?"
"Düğün davetiyesi"
"Hemen mi evleniyorsunuz ?"
"Hayır,1 Ocakta yapılacak tören aileler bir an önce evlenmemizi istiyor . Anlıyorsun ya "
"Ama Ekim ayındayız zaten 2 ay var sadece bu .. "
Lu cümlesini toparlayamadı . Theon üzgün görünüyordu. Azura ise başka yöne bakıyordu. Lu Theon'a uzun süredir dikkat etmediğini farketti. O çökmüştü , bu durum onu zayıflatmış ve sıkıntılı bir hale sokmuştu. Sürekli gülen o çocuk eriyip gitmişti. Şimdi yemek yiyorlardı daha sonra Theon'la birebir konuşması gerektiğini kafasına not aldı ve kısaca hoşçakal diyerek Rani'yi bulmaya gitti. Odasında yoktu. Koridorları aramaya başladı Rain'e çarptı.
"Hey , hey sakin ol . Neden ağlıyorsun ?"
Lu ellerini gözlerine götürdü. Yaşlar akıyordu. Ne zaman ağlamaya başlamıştı ki. Rain tek bir hareketle kendine çekti onu , saçlarını usul usul okşamaya başladı.
"Şş , geçti.. "
Lu'nun içinde büyüyen ve onu gerginleştiren baloncuk patlamıştı sanki içi ısınıyordu. Ama siniri çabucak geri geldi. Ellerini Rain'in göğsüne koyarak kurtulmaya çalıştı ama Rain bırakmıyordu, onu sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Bırak beni.." Ağlamaya devam ediyordu
"Şş.."
"Bırak dedim kalın kafalı bırak beni istemiyorum sende beni istemiyorsun bırak "
"Lucia , sakin ol "
"Sakin olamam , bu çok fazla ben , ben kendimi kaybediyorum . Bırak beni" hıçkırıkları hızlanmıştı .
"Lucia"
"Beni sevmiyorsan bana öyle bakma , bana sanki beni seviyormuş gibi Lucia deme . Ben kimsenin bana öyle seslenmesine izin vermiyorum sen öyle güzel söylüyorsun diye. Bırak beni seni ruhsuz domuz , beni sevmediğini biliyorum.."
Rain ona sarılmayı bırakıp kollarından tuttu ve Lu'nun gözlerinin içine baktı. Lu sanki rüyadan uyanırmışcasına siyah gözlerine baktı. Hüzünü seçebildi . Durmuştu ağlaması. Rain gözlerini bir an olsun ayırmadan alnını Lu'nun alnına dayadı burunları öpüşüyordu şimdi.
"Bunu duyduğuma sevindim , çünkü sana bir tek ben Lucia diyebilirim."
*
Rani odasına girdiğinde genişçe bir çanta bulup tüm taşları içine doldurdu , masanın üstünde duran su matarasını alarak , arabaya atladı. O geçidi geçecek Ian'ı bulacaktı yada arkadaşlarını bulacaktı ama bu taşların sırrını çözecekti. Çorak araziye dek sürdü arabayı biraz kaydırarak park etti. Çantasını sırtlanıp geçide girdi. Hızlı adımlarla yürüyordu , biraz sonra koşmaya başladı. Koştu , koştu ta ki sondaki ışığı görene dek. Bir enkaz şehire açılıyordu. Rani ne yapacağını düşünüyordu. Bulunduğu yer şehre tepeden bakmasına imkan sağlıyordu. Tek bir kiriş oynamıyordu yerinden. Şehre hızlı adımlarla indi. Saçını toplayıp bir örtüyle örttü . Ona saldırabilirlerdi dikkatli olmalıydı. Terkedilmiş belediye binasına gitti hiç ses yoktu. Hastaneye girip etrafı aradı hiç kimse yoktu ama burada olmalıydı. Küçük evleri , büyük evleri , iş yerlerini her yeri aramıştı. Eski bir kütüphaneye girdi , açlıktan bitkin düşmüştü. Matarasını açıp biraz su içti birazda kafasından aşağı döktü. Çuvallamıştı. Kim bilir neredeydi şimdi Ian . Hava çoktan kararmıştı burada kalabilirdi. Boş bir kitaplığı iterek kapıya dayadı. Bir masanın üzerine çantasını koyarak yastık yaptı. Neden uğraşıyordu bilmiyordu ama ona yardım ettiği andan itibaren aklında bir yer edinmişti.
Üşümüştü.

"Bununla napacağız "
"Öldürmeli miyiz ?"
"Hayır , biz katil değiliz "
"Baksana uyanıyor"
Rani göz kapaklarını yavaşça açtı. Birileri başında konuşuyordu.
İki kumral adam ellerindeki silahları ona doğrultmuştu. İşte şimdi yandım diye düşündü.
"Sakin ol seni vurmayacağız , çantanı bize at ve ellerini duvara daya"
Rain söyleneni yaptı. Ellerini bağladılar ve gözüne siyah bir şal bağladılar. Rani korkuyordu. Yürü komutunun gelmesiyle duraksamadan yürümeye başladı. Onu dışarı mı götüreceklerdi acaba. Bir şey yapmalıydı.
"Ben , ben Ian'ın arkadaşıyım , beni ona götürmelisiniz "
Adamlar bir an durdular.
"Kim dedin ?"
"Ian Tyrell"
Bir süre konuşmadan durdular.
"Pekala seni götürürüz ama eğer Ian seni tanımıyorsa orada öldürülürsün anlıyor musun ?"
Rani 3 saniye kadar düşündü , bu işin sonunda hayatı vardı.
"Tamam "
"Sakın yanlış bir hareket yapma"
"Tamam"
Götürdükleri yoldan geri döndürdüler , evet kesinlikle şehirden dışarı götürüyorlarmış diye düşündü. Uzun süre yürüdükten sonra bir kapağın açıldığını duydu. Kafasını eğerek içeri soktular onu. Etraftan hayret nidaları ve fısıldamalar geliyordu kulağına . Kimseyi görememek çok rahatsız ediciydi. Biraz kıpırdandı.
"Sakın" diye uyardı ikinci adam. Bir kapıdan daha geçtiler.
"Ian " dedi birinci
"Ian , seni tanıdığını söylüyor " ikinci adam alaycıydı , dalga geçiyor gibiydi.
Seri yürüyen bir çift ayak sesi duydu ardından iki el tam başının yanlarında başını kaldırmasını sağlamıştı.
"Evet , evet . Siz çıkabilirsiniz " dedi Ian nazikçe Rani'nin gözlerine bağladıkları şalı çözdü. Yüzü aynı Rani'nin hatırladığı gibiydi. Gözleri buz mavisiydi saçlarının karasıyla zıt renkte , tabi boyaydı kesinlikle ama , kalbi havalanmıştı sanki. Rani'nin aklına etrafa bakmak geldi. Burası penceresiz bir odaydı. Zeminin altında olmalılardı. Farklı boy kesilmiş gazete küpürleri, rengarenk mobilyalar , kitaplar ve daha bir sürü şey .. etraf oldukça dağınıktı. Ian'a döndüğünde kadife soluk pembe bir koltuğa oturmuştu , Rani'de yanına oturdu ürkekçe. Ian , ilk gördüğü zamandan beri çok değişmişti , yanaklarına renk gelmişti yüzündeki çizik ve morarmalar geçmiş , duruşuda düzelmişti. Mavi gözleri daha keskin bakıyordu , daha acımasız sanki.
"Sardığın yaralara bakmak için mi geldin yoksa " dedi muzip bir sesle. Rani nasıl tepki vereceğini bilemedi , farklı biriydi. İfadesiyle söyledikleri çelişiyordu.
"Ah " dedi gülümseme çalışarak Rani. "Ben seninle tekrar konuşmalıydım"
Rani konuşurken Ian'ın gözleri boynunu buldu.
"Güzel durmuş ,takmışsın"
Rani'nin yanakları pembeleşti.
"Evet , çok güzel . Teşekkürler . Bir de şu var şehirde düşürdüğün " diyerek cebinden beyaz taşı çıkardı. Ian'ın gözleri parladı.
"Şu şey , biraz takıntı yapmıştır. " dedi elini uzatarak . Rani taşı avucundan onunkine bıraktı. Üstünden bir yük kalkmış gibiydi.
"Bu ama , nasıl ?"
"Taşlar , özellikleri var . Seni çok etkilemişe benziyor bu küçük şey . Burcun Aslan olabilir mi?"
"Evet , ama ?"
"Taşlar bir çok şeye bağlı olarak insanları etkiler , burçlar , çakralar , duygu-durum değişiklikleri.."
"Ben şey şunu denedim ama.." Cebinden önceden denemiş olduğu siyah taşı çıkardı.".. Ama işe yaramadı , arkadaşım denediğinde o yapabilmişti" Ian , taşı eline alıp inceledi.
"Evet , bu bir toprak taşı . Sen aslan burcusun yani ateş elementi. Toprak daha baskın gelmiş olmalı . Bu sana göre bir şey değil "
"Ah , anladım . Bende , bende sorun var zannetmiştim"
"Bir bakıma öyle , Sen SS değilsin . DNA'n bizim baskın değil. Biz bir dağı bölebilirsek sen bir tepeyi bölebilirsin. Binlerce kat güçlü birşey yani "
"Anlamıyorum , neden ?"
"SS 'lerin neden öldürüldüğünü bilmiyorsun değil mi ?"
"Genetikleri bozuk olduğu için değil mi ?"
Ian gülümsedi. Ama gözleri nefret saçıyordu. Dudaklarının kenarları kıvrıldı
"Pek değil" diye cevap verdi ipeksi bir sesle .

~
Multimedia : Rani Amyra Dhawan

BeyazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin