Bölüm On Sekiz/Canavar

130 13 4
                                    

Rani her fırsat bulduğu zaman Ian'ın yanına gidiyordu. Artık oradaki herkes onu tanıyor içeri girmesine izin veriyordu. Ian'ı her zaman odasında buluyordu . Hiç dışarı çıkmıyormuş gibiydi , ama sürekli saçını boyadığı için dışarı çıktığını anlıyordu. Etrafındakiler Ian'dan çekiniyorlardı. Bu Rani'ye ilginç geliyordu. Onunla konuşan Ian her zaman güleryüzlü ve pozitifti. Ama diğerlerine karşı ifadesiz bir surata bürüyordu , belki de biraz acımasız. Rani onun bu tarafından korkuyordu. Her zaman kontrollü davransa bile içinde büyüyen canavarı görmüştü. Akşam vakti çıkmak için bir bahane bulmuştu , soluğu yine Ian'ın yanında almıştı. Her zaman inip çıktığı yollardan geçerek Ian'ın odasına gidiyordu ama Jeffrey bu sefer onu durdurdu. Jeffrey onu ilk defa buraya getiren , alaycı bir dille konuşan ikinci kumral adamdı.
"Jeff , neler oluyor ?" diye sordu Rani.
"Bak ... Rani seni severim bilirsin , ama .. O odaya girmemelisin , şimdi olmaz "
"Jeff neler oluyor diye sordum " diye tekrar etti Rani. Kızmaya başlamıştı ondan sakladıkları ne olabilirdi ki.
"Bu , seninle ilgili değil . Girmemelisin , kimse girmemeli ." Göz temasından kaçınıyordu. Rani bir şeyler döndüğünü hissetmişti. Bir adım attı. Jeff kolunu tuttu.
"Yapma " dedi Jeff yalvarıyordu sanki
"Jeff görmeliyim , neler olduğunu bilmeliyim "
"Bunu .. Bu şeyi görürsen , geri dönüşü yok" Rani'nin kızgınlığı yerini korkuya bırakmıştı.
"Yoksa ona bir şey mi oldu?"
"Bir şey olduğu kesin ama , biz onu bulduğumuzda böyleydi , yaralı. İçinde korkunç bir yarası var ve bunu dikmek imkansız"
"Girmeliyim Jeff , bunu görmeye hakkım var "
Jeff kolunu bıraktı. "İyi şanslar "diye fısıldadığını duydu . Kapıyı zorlayarak açtı. Dilini yutmuş gibiydi. Bir düzine hayır bir ordu ceset vardı burada. Odanın bir ucunda Ian'ı gördü her tarafı kan içerisindeydi. Elinde bir adamın kafatasını tutuyordu. Sıkarak parçalamıştı. Her zamanki soluk pembe koltuğuna oturmuştu. Odadaki tek yanan ışık yanı başında duran sehpanın üzerindeki lambaydı. Başını geri yaslamıştı ve sigara içiyordu. Rani cesetlere basmamaya dikkat ederek aralarından geçti , koku inanılmazdı. Burnundan nefes almayı bıraktı. Titriyordu. Biraz daha yaklaştı Ian'a
"Ian ?"
Ian tepki vermedi. Bir ses duyuyordu sanki ondan mı geldiğinden emin olamadı. Tekrar seslendi. tepki yoktu. Şimdi tam karşısında dikiliyordu.Rani'nin nefesi kesildi , sesin geldiği yer Ian'ın eliydi. Elinde tuttuğu kafatası üzerinde el izi gözüküyordu ama adam ölmemişti. Zar zor nefes alıyordu , el ve ayakları kıpırdamıyordu , tek hayati belirtisi kesik kesik nefes almasıydı.
"Ian, beni korkutuyorsun " dedi Rani , sesi titremişti. O an Ian kendine geldi sanki sigarası elinden kaydı , başını düzeltti. Ve Rani'nin gözlerinin içine baktı. Dehşet, korku, heyecan,ölüm... Bir çok duygu geçiyordu gözlerinden. Sanki ilk defa onu görmüş gibi,
"Rani , sen mi geldin ? Burası biraz pislenmiş , ben temizleyene dek neden dışarıda beklemiyorsun ?"dedi nazikçe. Ama bakışları farklı şey söylüyordu. Git.
"Pe-Peki , Ian o-o adam canlı onu buradan götürmeliyiz " dedi Rani açıkça korkuyordu şimdi. Ian eline bir bakış attı.
"Ah , o mu ?" dedikten sonra avucunu sıktı. Adamın kafası paramparça olmuştu , hemde Rani'nin gözleri önünde.
"Bitti. Şu an müsait değilim gördüğün gibi " dedi,kanla kaplı elini göstererek. Gözlerinin altı kararmıştı sanki.
"Neden daha sonra uğramıyorsun ?" Gülümsüyordu şimdi. Rani başıyla onaylayarak odadan yavaşça çıktı. Kapıdan dışarı adımı atar atmaz yüzüne bir şey vurdu. Temiz hava. Jeff ve diğerleri ona meraklı gözlerle bakıyorlardı, Rani onlara dehşet içinde baktığında herkes kafasını eğmişti.
"Bunu sık yapmaz , bilinçli değil. Benliğinin bir parçasını karanlığa satmış diyorlar. Bazıları da bundan zevk aldığını söylüyor. Ama ben onu tanıyorum , o çok acı çekmiş küçük bir çocuk." Diyordu Jeff. Rani'de bu fikre tutunuyordu , yoksa sevdiği bir adam psikopat çıkarsa artık gönül işlerinden elini ayağını çekecekti.
"Rani daldın yine , bir şey mi oldu ?" Ian merakla yüzüne bakıyordu. Endişelenmişti. Rani'nin içi sıcacık oldu , tanıdığı sevdiği adam buydu.
"Hayır , bir şey yok , sadece çiçeklere su vermem gerektiğini hatırladım da "dedi Rani.
"Çiçekler mi ? Hiç bahsetmedin hoşlanır mısın böyle şeylerden ?" Meraklıydı.
"Evet , odam bir seraya benziyor en azından Lu böyle diyor " Ian'ın yüzü kasıldı.
"Lu mu ? " diye sordu
"Evet, yeni havarimiz . Çok tatlı bir kız , en yakın arkadaşım"
Ian şimdi kafasından hesap yapıyor gibi görüyordu.
"Bir şey mi oldu ? Onu tanıyor musun ?"
"Hayır , Sevdiğim birine daha Lu derdim. Aklıma takılmış olmalı. Seninki muhtemelen Luna değildir dimi ?"
Kesinlikle değildi. Ama sevdiğim derken bu kadar aşkla söylemesi siniri bozmuştu.
"Hayır değil "
Ian düşüncelere dalmıştı. Biraz zaman geçtikten sonra ayağa kalktı.
"Hadi gel , sana bir şey göstereyim " elini uzatmıştı.
Rani ne kadar siniri bozulsada elini tutmuştu, sıcacık güven verici. Ne güzel bir his. Rani'yi o dehşet hadise günü gördüğü bir arka kapıya götürdü. Kapı soluk kremdi. Yavaşça açıyordu ki .
"Ah , unuttum " dedi ve Rani'nin kemer niyetine bağladığı kuşağı tek hareketle çekip çıkardı.
"Neler ol.."
Ian kuşağı ustaca Rani'nin gözlerine bağladı. Rani gülümsemeye başladı. Bu bir sürpriz miydi ?
"Evet " dedi Ian halinden memnun bir şekilde ve Rani'nin elini tuttu. Kalp Sektesi.
Kapının açılma sesini duydu. Ian ona yavaşça beş adım attırdı. ve sonra göz bağını çıkardı. Bir an ışıl ışıl olmuştu etraf. Rengarenkti bir sürü çiçek vardı hepsi bir düzen içinde dikilmişti , odasındakilere hiç benzemiyordu. Aynı tür çiçekler ve bitkiler aynı renk saksılara koyulmuştu. Burası devasaydı. Farklı bitkiler , çiçekler , bodur ağaçlar , şifalı bitkiler ... Hatta içeride bir kuyudan bozma gölet bile vardı. Çok küçüktü gerçi bir leğen kadardı ama su o kadar berraktı ki. Rani bir adım attı fakat elini bir şey tutuyordu, Ian . Elini içeri girdiklerinden beri bırakmamıştı. Utangaç bir gülümseme vardı yüzünde.
"Göstermeme izin ver " dedi , Rani onu takip etti ortada bulunan küçük gölete yaklaştılar içinde bir sürü taş vardı. Rengarenk.
"Bunlar ?" dedi Rani merakla.
"Değerli taşlar , doğanın incileridir. Onları besleyecek bir şey varsa oda doğanın kendisidir. Burayı bu yüzden yaptım onları kötü enerjilerden arındırıp tamamen temizliyorum. Mesela mor menekşeler köklerine ametist diktiğim zaman daha çok parlıyorlar ve ametistte daha çok berraklaşıyor. Doğanın uyumu , birbirlerini iyileştiriyorlar."
Rani onun bu kadar şey bilmesinden etkilenmişti. Yüzü çok gençti kaç yaşındaydı acaba. Ian ellerini birbirine kenetlemişti. Diğer elinide uzatarak Rani'nin diğer elinide kenetledi aralarında hiç mesafe yoktu şimdi. Nefesleri birbirine karışıyordu.
"Rani , çiçeklerini buraya taşımaya ne dersin ?"
Rani gülümsemesini bastıramadı. Daha farklı bir şey beklemişti.
"Bana yanına taşınmamı söylüyorsun ?" dedi hala gülüyordu. Ian'ın dudakları kıvrıldı.
"Belki " dedi dudaklarını ısırmıştı. Rani'nin bakışları dudaklarına kaymıştı
"Belki de sadece bunu yapmak istiyorumdur " dedi ve aralarındaki bir nefeslik mesafeyi kapattı. Dudaklarını dudaklarına bastırmıştı. Rani ilk defa öpülüyordu. Dudaklarının üzerinde yumuşacık dudakları hissetti. Önce sıcacıktı , tatlıydı. Tatlı tatlı öpüyordu onu Ian, sonra derinleşti . Sanki Rani'ye susamıştı , Ian'ın elini belinde hissetti tüm vücudunu tutsak etmişti. Rani'nin elleri Ian'ın omuzlarına çıktı. Bacakları titriyordu. Öpüşü sertleşmişti. Rani , Ian'ın içindeki o tehlikeyi hissetti. Ian'da hissetmişti çünkü geri çekilmişti ama Rani'yi bırakmamıştı. Rani buna çok sevindi çünkü ayakta durabileceğini zannetmiyordu. Ian'ın gözleri kapalıydı.
"Özür dilerim , kendimi kaptırdım"
Rani ses çıkaramıyordu dudakları şişmeye başlamıştı.
"Pekala , neden bahçeye çıkmıyorsun . Bende yiyecek bir şeyler getiriyim " dedi ve Raniyi bıraktı ama bir adım atacakti ki Rani hareket edemedi. Ian elini bırakmamıştı.
"Gözümün önünden sakın ayrılma " dedi . Rain tamam anlamında kafasını salladı. Ama Ian elini hemen bırakmadı. "Sakın" diye tekrarladı ve gitti.
*
"Lucia , burada uyumayı bırakmalısın" diye mırıldandı Rain. Lu halinden çok memnundu kedi gibi hırlıyordu hatta . Rain bir eliyle saçlarını okşuyordu . Sözlerine ters bir hareketti bu. Lu kafasını Rain'in göğsüne koymuştı. Nefes alış verişleri onun için ninni gibiydi.
"Bir daha söyle " dedi Lu.
"Neyi ? " dedi Rain uykuluydu.
"Adımı"
"Lucia"
Lu mutlulukla yerinde kıpırdandı.
"Ne zaman bana böyle seslenmeye başladın ?"
"Diğer herkesin sana seslendiği gibi seslenmek istemiyordum çünkü "
"Peki bende sana diğerleri gibi seslenmek istemiyorsam , özel olmak istiyorsam "
Rain kasılmıştı. Lu bunu hissedebiliyordu çünkü az öncesine kadar yumuşacık olan göğsü şimdi taş gibi olmuştu.
"Bu , benim sevdiğim bir konu değil"
"Lütfen Rain, sadece yalnız kaldığımızda söylerim . En azından bilmeme izin ver " Lu kafasını kaldırıp Rain'in yüzüne baktı. Canını sıkmıştı.
"Pekala ama kimse duymasın tamam mı?"
Lu dikkat kesilmişti. Hemen oturur bir pozisyona geçti. Rain eliyle gözlerini kapattı.
"Jace "
"Ne ?"
"Jace , Adım Jace"
Lu gülmemek için kendini tuttu.
"Gülme " dedi Rain sinirle.
"Sadece neden sakladığını anlamıyorum, bu çok güzel bir isim "
"Kendimce sebeplerim var "
"Ah, peki"
Lu eskisi gibi Rain'in üzerine kıvrıldı. Bu kokuyu seviyordu. İç geçirdi.
Kapı aniden açıldı. İkiside yerinden sıçramıştı.
William son derece sakin bir biçimde ikisine bakıyordu.
"Soyunuk musunuz ? Giyinin , çıkmamız lazım " sesi iğneleyiciydi.
"Giyinik olduğumuzu görüyorsun " dedi Lu yerinden doğrularak.
"O kadar ilgilenmiyorum ki inan" dedi sanki espri anlatıyormuş gibi William , sonra Rain'e döndü.
"İşimiz var J , Bunu duymak isteyeceksin"
X
Multimedia Ian değil yalnızca temsili bir fotoğraftır. Ian'ın fotoğrafını ileriki bölümlerde paylaşacağım
Teşekkürler , Authore

BeyazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin