"Sana biraz yaşadığın düzeni anlatayım, bunun için geçmişten bahsetmemiz gerekiyor" dedi Ian arkasına yaslanarak.
"Bende gözümü yeni açtım diyebilirim , İki ırkta birlikte yaşadığı zamanlarda madenlerden çıkartılmaya başlanan taşlar ilk kez takılarda ve bir sürü eşyada kullanıldı. Ama ilk defa bir SS olan Frederick Lissman taşlar üzerinde deney yapmaya başladı. İnsanların yeteneklerini nasıl etkileyebildiğini hayatı boyunca araştırdıktan sonra bu taşların genetik bozukluğun temel taşı olduğunu farketti. Yani insanoğlu madenleri çıkarmaya başladığında taşlardan yayılan bir tür radyasyona maruz kalmış oluyorlardı , fakat bu radyasyon o kadar azdı ki tamamlanabilmesi seneler aldı. İşte bunu farkeden Kara Irktan bir diktatör bunu kendine yediremedi. Eğer taşların gizemi çözülseydi Genetiği taşlar tarafından bozulmuş SS'ler dünyanın hakimi olabilirdi. Buna asla izin veremezdi. Frederick'i öldürdü tüm dairesini ve eşyalarını yaktı, SS'leri düşmanı olarak gördü ve halkı ayırdı. Biz bunu bu zamana dek bilmiyorduk , ta ki elimize bu geçene dek " dedi Ian ve koltuğun yanındaki masanın üzerinde duran bir şeyi aldı , elinde sarı yapraklı bordo eski bir defter tutuyordu.
"Bu , gördüğün şey , Frederick Lissman'ın özel günlüğü , bir madende araştırma yaparken düşürmüş olduğuna inanıyoruz. Çünkü bizde oraya saklanırken bulduk. Artık her şeyi biliyorsun. Güç dengesi 118 yıl sonra tekrar değişiyor. Biz katil değiliz . Masum insanları öldürmeyeceğiz . Gizlenen SS'leri yada bize yardım edebilecek Kara Irktan insanları tanımak için ritüelimiz var. Bize katılmak ister misin?"
Ian ona düşünmek için çok şey vermişti. Doğru tarafın burası olduğunu hissediyordu ama savaş taraftarı değildi. Savaşmak istemiyordu.
"Masumları nasıl anlayacaksınız?"
"Bir ritüelimiz var demiştim, onları işaretliyoruz , bu uzun sürecek şuan ekimdeyiz , Mart ayında bitmiş olacak. Bu gördüğün yalnızca bir kısmımız. Dünyanın her yerinde SS'ler var çok az sayıdayız ama çoğalıyoruz. Saklanmışlar ortaya çıkıyor,destekçiler buluyoruz, senin gibi."
"Yani 5 ay mı sürecek , 5 ayda halledebilecek misiniz ?"
"Sen bana güven"
Ian'ın gözlerinde tehlikeli bir pırıltı vardı , ama önemli değildi. Rani bu işe çoktan tamamdı.
"Pekala nereyi imzalıyorum"
Ian bir espriye gülermiş gibi bir surat ifadesi yaptı.
"Biz seni imzalıyoruz, dövme yapılacak kalçana "
"Ama ben , ben hiç yaptırmadım , çok acır mı ?"
Bu adama dövme yaptıracak kadar değer veriyor muydu cidden . Cevap belliydi gerçi.
"O bölgeyi uyuşturabiliriz"
"Ah, pekala"
Dövme yapması için bir kadın girdi içeri. Elinde bir güneş dövmesi tutuyordu.
*
Theon , Azura ile uyumaya alışmıştı. Sabah yatağın diğer tarafının dolu olduğunu bilmek güzeldi. Azura sabahları erken kalkar duş alır , saçını uzun uzun tarardı. Theon'da onu izlerdi. Çarpıcı bir güzellikti doğrusu. Çıkık elmacık kemikleri buğday teni ve pırıl pırıl kahverengi saçları , ama Theon hala onu karısı olarak görememişti. Onu korumak istiyordu , seviyordu da ama aşık değildi. Bu canını çok sıkıyordu, ömrünü geçireceği insana aşık değildi . Durumu değiştiremezdi. Lu kalbini titreten ilk kadın olmuştu. Bembeyaz saçları incecik vücuduna dökülürken gördüğü zamanı hatırladı , çok narindi. Şimdi iyi bir havari olacaktı , tabi Rain olmasaydı. Kızı fazlasıyla zorluyor,nefes aldırmıyordu. O çok kırılgandı Theon'a göre ama değiştiğini kabul ediyordu. İlk kez getirdiğinde Theon'un arkasından çıkmayan bir kızken şimdi rahatça gezinebiliyordu buralarda.
"Theon , Theon "
'Efendim , evet ne demiştin ?"
"Yine daldın bir yerlere "
"Düşünüyordum yalnızca "
"Peki , diyordum ki evlendikten sonra evime gitmeliyiz bir haftalığına abimle tanışmalısın , ayrıca sana göstermek istediğim yerler var. Orayı çok seversin. "
Theon balayı olarak bir adaya gitmeyi düşünmüştü ama genç nişanlısının kalbini kırmak istemedi.
"Olur , tabi . Özlemişsindir "
"Evet , sayılır" Suratına bir tutam saç düştü.
Theon yataktaydı , eliyle gel işareti yaptı. Azura merakla yaklaştı. Theon oturur bir vaziyete geçerek eliyle saçını düzeltti. Azura utanmıştı. Yanakları gül kurusu rengini almıştı.
"Giyineyim de ortak salonda bir şeyler içelim olur mu ?" dedi Theon
Kirli beyaz bir tişört ve haki rengi bir pantolon giydi. Beraber aşağı iniyorlardı ki , belini tutarak gelen Rani'yi gördü. Azura'ya sen git işareti yaptı.
"Rani , nerelerdeydin Lu seni arıyordu konuştunuz mu?"
"Hayır , işim vardı , harita falan " dedi Rani yüzüne bakmıyordu.
"Bana kırgın mısın ? Sana Azura'yı anlatmadığım için , eğer öyleyse bende yeni öğrendim ve Azura çok utangaçtı yanınıza gelemedim.."
"Hayır , hayır hiçte kırgın değilim yalnızca yoruldum . Dinlenmem gerek , görüşürüz "dedi ve kaçtı. Gerçekten hızla uzaklaşmıştı, Theon onun gönlünü almalıydı.
Raninin dövmesi çok acıyordu. Ne kadar uyuştursalar da iğneydi sonuçta ama Ian elini tutmuştu. Şimdiden kapılma diye uyardı kendini, ama iç sesi çoktan kapıldın bile yoksa dövme yaptırır mıydın dedi. Odasına girdiğinde Lu'yu yatağında uyurken buldu. Beklemişti anlaşılan, vicdan azabı duydu . Eğer Lu olmasaydı kalkıp onca yolu gitmeyecek , Ian'ı bulamayacaktı. Üzerini örttükten sonra banyoya geçti su değmemeliydi. Dikkatle etrafını kremledi. Bir ses duyunca irkildi.
"Ne yapıyorsun sen ?"
Lu kalkmıştı. Kulaklarında sonar mı vardı bu kızın. Hemen kapattı belini.
"Yara kabuk bağlasın diye krem sürüyordum" dedi
"Nasıl oldu , iyi misin bana da göster "dedi Lu
"Hayır , şey kendimi rahatsız hissediyorum bu konuda yolda gelirken oldu ciddi bir şey değil gerçekten"
"Pekala . Ben özür dilemek istiyorum , sana karşı kabaydım"
Rani şefkatle gülümsedi ona.
"Hayır , ben üzgünüm fazlasıyla takıntılı olmuştum. Sen haklıydın. Sinirim geçti artık , gel buraya " diyerek kollarını açtı. Lu hemen sıkıca sarıldı arkadaşına. Belki de Rain'in dediği gibi bir pandaydı. Sarılmayı çok seven bir panda..
Rain'e nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu, özelliklede ona son çıkışından sonra. Şimdi bir çift mi olmuşlardı , çünkü Lu açıkça onu sevdiğini belirtmişti. Ama Rain ona bir yanıt vermemişti. Rain bir daha Lu'yu yangın merdivenlerinde bulmak istemediğinden Lu'ya bir salıncak yapmıştı. Lu salıncağına oturdu. Rani ile işleri düzelttiğine inanıyordu. Theon'sa .. Azura ile mutlu olacaktı. Rain sürekli cevap vermekten kaçınıyordu, duyguları olduğunu söylemekten kaçınıyordu. Yoksa onu sevmiyor muydu ? Duygularını incitmek istemediği için mi böyle yapıyordu. Daha hızlı sallanmaya başlamıştı. Eğer , eğer Lu'ya karşı hisleri yoksa hayatında hiç olmadığı kadar rezil olacaktı. Bu düşünce Lu'nun kalbini acıttı. Biraz daha hızlandı. O kadar hızlanmıştı ki hızla öne doğru çakıldı.
"Ahh.. " kolları ve dizleri çizilmişti. Kanamaya başlamıştı." Bir de bu çıktı şimdi " dedi ve bacaklarını kendine çekerek oturdu yüzünü dizlerine gömdü.
"Daha ne kadar oturacaksın öyle ?" dedi biri. Lu kafasını kaldırdığında kedi gözlü adamla karşılaştı , yani William.
"İstediğim kadar oturabilirim " dedi. William gülüşünü gizlemeye çalışıyordu.
"Evet , oturabilirsin ama bu çocukça olur . Sen çocuk musun Lucinda ?"
Lu suratını asmıştı , ayağa kalktı. Üzerine bulaşan tozları temizledi. William ona yaklaşmaya başlamıştı. Lu geri çekildi. Geri doğru adım attıkça o daha büyük bir adım atarak Lu'yu yakalıyordu. Sonunda kolundan tuttu. Yüzleri çok yakındı. Mendili ne zaman çıkardığını bilmiyordu ama Lu'nun yüzünü mendille silmeye başladı. Lu gözlerini kapattı çünkü bu yakınlık onu rahatsız etmişti. Bir an kolundaki baskıyı hissetmez oldu. Gözlerini açtığında William önünde eğilmiş , dizlerine bakıyordu.
"Çok derin değil ama mikrop kapabilir "dedi . Arkasından bir bıçak çıkardı o kadar hızlı oldu ki Lu bir şey demeye fırsat bulamadı.
"Sen nap.."
Kendi elini kesmişti daha doğrusu işaret parmağı ve orta parmağını kesmişti. Kan akmaya başlamıştı.
"Napıyorsun sen , elini hemen sarmalıyız " dedi Lu korkuyla. Kendi elini kesmişti bu psikopat.
"Benim için endişeleneceğine kendine bak " dedi William. Lu dizlerine baktığında kanların bileklerine kadar aktığını farketti. William kanayan parmaklarını yaraya sürdü biraz acımıştı.
"Birazdan geçecek , sık dişini " aynı şeyi öteki dizine de yaptıktan sonra cebinden bir yara bandı çıkarıp ellerini sardı. Diğer elindeki mendille Lu'nun bacağında kan olan yerleri temizlemeye başladı.Yara çoktan kabuk bağlamıştı.
"Sen ? Bunu nasıl ? Nasıl olur ?"
"J açıklama yapmıştır sana, ben özelim " dedi ve gülümsedi. Ayağa kalkıp Lu'nun kollarına baktı oralara da yara bandı yapıştırdı.
"Niye yardım ettin bana ?" diye sordu Lu.
"Bilmem , niye yardım ettim acaba "
"İyi biri olduğun için mi yoksa ?"
Gerçek bir kahkaha attı William.
"Yaptığım şeyin iyilikle bir alakası yok emin olabilirsin" dedi göz kırpmıştı.
"O zaman neden ?"
"Neden , nasıl , niye bugün biraz fazla meraklıyız galiba ?"dedi yine o sinsi sırıtış vardı yüzünde.
"Çok zeki olmak nasıl bir şey ?" diye sordu Lu.
İlerideki çimlere oturmuşlardı şimdi.
"Çok zeki olmak .." Gülümsüyordu şimdi ".. Başına bir sürü bela almak gibi bir şey , herkes seni kullanmak ister . Bu sanki herkesin florasan lamba kullanması ama benim güneşi kullanmam gibi . Anlayabildin mi ?"
"Çok ta zekice konuşmuyorsun , seni anladım tabi ki"
"Fransızca konuşulan bir yerde fransızca konuşursun. "
Lu , Williamla sohbet etmekten hoşlanmıştı. Biraz alaycı bir konuşması vardı ama burnu büyük değildi , görünüşünün aksine.
"Hadi içeri girelim J bizi birlikte görmesin "
"Niçin ?"
"Senden hoşlanıyorda ondan "
"J diyorsun ama , gerçek ismi ne biliyorsun değil mi ?"
William ciddileşti ve Lu'ya doğru yaklaştı. Kulağına,
"Sana söylememi ister misin ?" diye fısıldadı. Lu o an Rain'in gerçek ismini kendisinden duymak istediğini anladı. Kafasını hayır anlamında salladı.
"Şey hoşlanmadan bahsettin, bunu nasıl biliyorsun ?"
"Tris'e aynı şekilde bakardı "
Tris. Kimdi bu kız ? Rain ile nasıl bir ilişkileri vardı ?
"Tris kim ?"
William biraz uzaklara daldı .
"Benim kız kardeşim"Lu şaşırmıştı. Kız kardeşimi ?
"O nasıl biri ?" dedi Lu gözlerini yere sabitleyerek.
William ayağa kalktı.
"Bugünlük bu kadar soru yeter ne dersin ? " Lu üstelemedi , William kalkmasına yardımcı oldu. Beraber siyah kapıdan içeri girdiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz
Teen FictionSarışın veya mavi gözlü olmanın genetik bozukluk olarak kabul edildiği yeni bir düzen kuruldu. Açlık ve sefalet insanları bu ırkçılıkta birleştirdi. Geni bozuk sarışın insanlara SS dediler. Yalnızca renkli gözlü insanlara ise Melez . Tek bir gerçek...