twenty-seven

23 5 28
                                    

Arabanın birkaç defa zıplamasıyla hafifçe gözlerimi araladım. Aşırı derecede terlemiştim. Daha varmamış mıydık?

Kafamı kaldırıp yola baktığımda tamamen kilit olduğunu gördüm.

"İyi misin?" Dinçer abinin sorduğu soruyla abimde dönüp baktı yüzüme. Elini alnıma sürdü. "Terlemişsin. İyi"

"Bugün ne bitmez gün amk. Adam dövdük, hapse girdik, sen hastalandın, yarın miting varmış trafik bu yüzden, üstüne üstlük önümüzde bir araç 5 araca birden çarpmış. Sabaha kadar buradayız anlayacağınız.

"Ölen falan var mıymış?" Hilal'in sorduğu soruya abim omzunu silkti. "Bilmiyorum. Ambulanslar sıra sıra. Hayır doktorum ama bir boka da yaramıyor. Gerçekten mesleğimin bu yanını hiç sevmiyorum"

"Şu yolda en az 10 tane doktor vardır Bulut. Boşuna vicdan sorgulaması yapma. Senin oraya girmen doğru olmaz."  Haklıydı Dinçer abi.

"Su falan bişi yok mu ya. Ayrıca karnımız aç ölüyoruz açlıktan"

"Torpidoda kek bisküvi falan olacaktı aç bakayım Hilal" torpidoyu açıp bir şeyleri kurcalama sesi geldiğinde arkaya bir tane çubuk kraker ve çizi gelmişti.

"Gece yat sen abim. Dinlen" abime kafamı salladım. Serum bitmişti galiba. "Serum bitmiş galiba"

"Kapattım zaten onu ben. Canın acımasın diye dokunmamıştım. Gel şu seti çıkartalım en azından" doğrulmama yardımcı olduğunda sırtımda oluşan boşlukla anlık üşümüştüm.

"Gel " elimi kendi dizinin üstüne koymuş damar yolunun kapağını üstümden eğilip kapı kolunun altındaki yerden almıştı. "Tamamdır" kapağı kapatıp serum setini yere atmadan serum iğnesini seruma sapladı.

"Şimdi daha rahat yatabilirsin"

"Şans versen ölüyorsun demi güzelim" abimlere baktığımda Hilal ifadesiz ifadesiz kek yiyordu. "Senin bu inadını napacağız acaba?"

"Hiçbir şey" keki bitirip çöpü poşete attığında çubuğu açıp abimin ağzına soktu bir anda. "Baş edemeyeceğin riskin altına girme"

"Sonu sana çıkıyorsa her şeyin altına girerim ben." Bu konuşma bana tanıdık gelmişti.

"Sen boşver bu abinleri. Aç ağzını"  elimi uzattım vermesi için. Ama vermiyordu. "Aç ağzını" derin nefes alıp ağzımı açtım. Dudaklarımın arasına çizi koymasıyla ister istemez gülümsedim. Çiziyi çok seviyordum

"Susarım ama ben çok tuzlu yersem" 

"Suyun var"  kafamı sallayıp doğruldum. Dik duramıyordum. Yaslanmak istiyordum.

"Hilal su verir misin oradan?" Abimin suyu teklemesiyle ona baktık öylece. "Ne değişik adamsın" Dinçer abi öyle boş boş abime bakıyordu.

"E bir tane su kalmamış. Son şişeden de ben içmiş bulundum" Dinçer abinin gülmesiyle ona baktım. "Sen susarsan?"

"İçerim senin suyundan." Ona değişik bakışlarımı atarken yüzüme baktı. "Neden iğreniyor musun hala?" Hatırlıyor musun da?..

Ben küçükten beri aynı bardaktan su, aynı şişeden su içemezdim. Sadece annemin şişesinden içerdim. Onda da kendimi zorbalaya zorbalaya alıştırmıştım.

"Sen içeceğini iç. Ben en son bir yudum alsam yeter"

"Sen iğrenmiyorsun demi?"

"İğrenmem ben senden" yapmasan mı Dinçer abi. Birileri etkileniyormuş da.

"Su ihtiyacımı serumdan aldım. Sileyim de al iç" susadığının farkındaydım.

Sudan birkaç yudum alıp kenardaki peçeteyle ağız kısmını sileceğim sırada elimden çekip aldı.

 CimcimeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin