9. Bölüm

449 119 72
                                    

Duyuruda da dediğim gibi, kitappad'de bölümleri paylaşacağım fakat wattpad'den de aynı zamanda atayım çünkü evimizi terk edemeyiz... Her iki platformda da bu kitap olacak. İlk olarak buradan atabilirim ama bilgisayarım yanımda değilken (maalesef) watt'e giremiyorum. Açılıp açılmayacağı henüz belli olmadığı için elimizde başka bir platform seçeneği de olsun. Ne olur ne olmaz...

**

**

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


**

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

**

Yolculuğumuz olması gerekenden kısa sürdü çünkü Rha duracağız dediği hiçbir yerde durmadı. Bana pek bakmıyordu. Sanki benden hemen kurtulmak istiyordu, ona ağırlık yapıyordum. Bu yüzden mola verip dinlenmediğimizden emindim. Bir şey söylemese, çaktırmasa bile emindim.

Baykuş Kenti'nin içinden bile geçmemiştik. Mabet yüksek tepelerin zirvesindeydi, gözün yeri orasıydı, tapınağı inşa edenler buna inanmıştı ve biz de dağın yamacından yol almış, üst üste binen bin merdiveni dinlenerek çıkmıştık.

Dilim köpek gibi sarkmıştı. Kimse bana bu kadar merdiven olacağını söylememişti. Bu yüzden yolun yarısında bayılmaya çalışmıştım. Evet, bilerek yapmıştım. Bayılmayı dilemiştim çünkü devam edemiyordum, bacaklarım titriyordu. Rha oyunuma gelmedi. Sayamadığım merdivenlerin ortasına geldiğimizde söylenerek beni kucakladı, birkaç on tanesini de bu şekilde çıktı.

Ama uyuyor numarası yaptığımı fark edince öfkelendi ve beni geri bırakıp bu acıyı tekrar verdi.

Tapınağı uzaktan gördüğümde ilgimi çeken ilk şey merdivenleri olmuştu, lakin sıradan bir izleyici olarak yamaçtan baksaydım, detaylarıyla büyülenirdim. Binalara ayrılan kanatlarında Baykuş'un hizmetkarı olmaya kendisini adayan kişiler kalıyor olmalıydı ve merdivenlerin uzandığı merkezin tepesinde, hayatımda gördüğüm en büyük heykel yer alıyordu. Bir baykuş, kanatlarını açmıştı ve tapınağın tepesine konmuştu. Öyle bir heykeldi ki bunun ruhun kendisi olduğuna inanmıştım. Üçüncü gözü, alnının ortasındaydı. Aşağıya bakıyordu ama kenti değil, her yeri izliyordu.

Bir an için bu heykelin Baykuş'u görmeden yapılamayacağına inandım. Bir an için ben de o gözün nelere şahit olduğunu bilmek istedim.

Yalan değildi, büyülenmiştim.

GirdapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin