20. Bölüm

372 111 163
                                    

Biliyorum Wattpad'e giren sayısı çok azaldı ama birazcık yorum görmek bana yazmakta motivasyon sağlıyor arkadaşlar. 

İyi okumalar.

**

"Ben insan denen canavarın ruhunu, kalbini biliyorum. Bunlar insandan bozma canavarlar. Ne ruhları kaldı, ne kalpleri. İnsanı zapt edemezsin, çıkarları doğrultusunda her zaman ihanet edecektir. Çıkarları yoksa, elbet sevdikleri vardır. En zor anlarında akıllarına gelecek bir kişi, onlara her şeyi yaptırabilir. Çıkar paradır, kişi sevgidir. Bu canavarların ne sevdikleri kaldı ne de çıkarları. Arzuladıkları tek şey kan. Dünyayı ayaklarına sersek bile onlar sadece açlığın peşine düşecekler. Düşünmüyorlar. Canlarından önemli. İşte bu yaratıklar, çıkarları olan insanlar için sahip olunabilecek en kıymetli silahtır."

Marco kolumdaki iğneyi dikkatlice çıkardı.

Ayağa kalkmak istiyordum ama güçsüzdüm. Açıkçası başımı kaldırasım yoktu.

"İhtiyacın olan tek şey nasıl kontrol edeceğini bilmek. Ve doğru kan, onlar için canlarından daha kıymetli."

Başka bir odaya taşınmıştım ve iki gündür burada tutuluyordum. Bu kez sadece kanımı çekmekle kalmıyordu, zaten çekecek kanım kalmış mıydı onu da bilmiyordum. Bayılmaya yüz tuttuğum sırada bana acı bir şey yediriyordu ve kendimi anında toparlamamı sağlıyordu. Bir çeşit ottu ama o ot daha ne kadar aynı derecede etki ederdi bilmiyordum.

Işık kaynağı çok azdı, o bile acı çektirmeye yeterliydi. O canavarları da gün ışığına çıkarmıyorlardı, güneşten rahatsız olduklarını duymuştum.

Beni değerlendiriyorlardı.

Kanımı çekmeye ve onu kullanmaya devam mı edeceklerdi, yoksa benden muhteşem bir canavar yaratabilirler miydi?

Marco da bana bunu sorup duruyordu. Sanki fikrimin önemi varmış gibi tepeme eğiliyor, soruyu tekrarlıyor ve geri çekiliyordu. Fakat bunu yapmayacaktı, Rha gelecekti. Yapamayacağını da biliyordu.

Dün odaya bir canavar getirmişlerdi. O şey kurumuşa benziyordu. Bir insan iskeletine dönüşmüştü. Yanakları içine göçüktü, rengi beyazlamıştı, gözleri kurumuş ve küçülmüşe benziyordu. Saçları, ölü bir adamınki kadar soluktu ama yürüyebiliyordu. Boynuna ve bileklerine kelepçeler geçirilmiş halde odaya soktuklarında Marco sadece onu denemek için karnımda uzun bir kesik açmıştı. O ölü şey, kanım aktığı an çıldırmıştı. Beş adam bile onu kontrol etmekte zorlanmıştı. Aç bırakılanlardan birisi olduğunu söylemişlerdi ve Marco onun bu derece güçlenmesine, sadece kanın kokusunun onu böyle etkilemesine çok şaşırmıştı. Kahkaha atmıştı.

Bir de sağlıklı olanlardan birisini getirsek ne olur diyerek sesli düşünmüştü.

Karnım artık acımıyordu. Hissedemeyecek kadar sönmüştüm ama yaram kötü durumda olmalıydı.

Marco arkasını dönüp küçük masasındaki eşyalarını karıştırmaya başladı. Henüz başlamamıştı, itiraf etmişti. Rha'nın geri dönmesine günler olduğu için üzerimde her şeyi denememişti. Önümüzdeki birkaç gün bana büyük acılar çektireceğine şüphe yoktu. Sonra iyileşmeye bırakacaktı. Aklımı yıkayacaktı.

Bunu hak edecek ne yapmıştım bilmiyordum.

Kuzenimi öldürmeyip acı çekmesine göz yumduğum için ruhların bana verdiği bir ceza mıydı?

Anlayamıyordum. Niçin ben? Bu yaratıklar ne? Vampir dedikleri şey neden sadece burada ve onlar nasıl yaşıyor?

Dönüşüm, açlık, kontrol. Kullandıkları kelimeler bunlardı.

GirdapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin