34. Bölüm

300 100 70
                                    

Wara beni yakaladı.

"Kalk!" diye bağırdı. "Atları getirin!" Köprü tarafına bağırıyordu. Sonra yüzümü ellerinin arasına aldı. "Akrep topraklarına gitmek üç günden uzun sürer. Rha oradan çıkamaz, beni duyuyor musun? Rha oradan çıkamaz! Elusion üç gün müddet vermiş olabilir ama onu oradan biz çıkaracağız. Marissa! Akrep'in toprağından çıkış yoktur! Ne kadar geç gidersek o kadar uzun kalır. İçeri girip de çıkan kimse olmadı!"

Ren de benimle aynı anda yere çöktü.

Damon'ın o topraklarda kaldığını Wara bilmiyordu, o biliyordu.

"Kaldıramaz." dedi kulağımın yanında. "Elusion geleceği görmez. Elusion o an doğru kabul edilenleri dile getirir. Ona sorduğun soru, Rha'nın şimdiki düşünceleriydi. Ben gördüm. Kendim gördüm. Bu sözlerin amacı sadece kendisini ikna etmek istemesiydi. Seni kolay kolay öldüremez. Elusion'a bu yüzden soru sorulmuyor Marissa. Geleceği sen özellikle sormadığın müddetçe göremez!"

Hâlâ boşluğa bakıyordum.

"Bir kere daha kaldıramaz."

Ren bunu söylediğinde Wara'nın dibimde duran bacakları geriye yöneldi. "Bir kere daha mı?" dedi mırıldanır gibi. "Ne demek bu? Daha önce oraya girdi mi? O lanetli topraklara mı bastı!"

Üst üste sorup durdu.

Çünkü ikinci kez aynı şeyleri yaşamamak için her şeyi yapacağını o da biliyordu. Bunun için Rha'yı tanımaya gerek yoktu.

"Bunu neden yaptın!" Wara karşıma çöktü, sonra özür diler gibi başını salladı. "Önemi yok. Önemi yok! Rha oradan Akrep'e kurban bir halde çıkarsa hepimiz öldük demektir! O bir kurt adam!" Ormanda onu duymayan kalmamıştı. "İçindeki tutkuya yenik düşer. Akrep'in zehri budur! Öldürür, yok eder. Onu hemen çıkarmak zorundayız."

"Akrep'in toprakları sadece kişinin kendisine etki eder. Kurt'un gücüne yenik düşmez, kendisine yenik düşer ve daha kötü olur." Wara Ren'in sözlerini duymazdan geldi.

Kollarımdan yakaladı. Ren'i de beni de kaldırdı.

"Akrep kıyılarına gitmek zorundayız. Rha'nın azıcık aklı kalırsa bizi kıyıda bekleyecektir. Ha kıyı ha içerisi, aynı etkiyi eder ama kıyıdaysa onu görebiliriz, onu gemiye alabiliriz."

Bileğimden sürüklüyordu. Köprünün üzerindeydik. "Ne demek üç günden uzun sürecek?" Bu söylediği daha sonradan aklıma oturdu.

Wara adrenalinle ışıldayan gözlerini bana dikti, bileğimi salmıyordu. "Gemiyle gitmek uzun sürer, karadan gidersek oraya ulaşamayız, dağları geçmemiz gerekir. Sıradan bir yolculuk olmamalı. Çözüm yoluna ulaşana kadar sarayda bir saat bekleyeceğiz."

"Bir saat bekleyecek miyiz?" diye bağırdı Ren. Benim de içimden attığım çığlıklar bu yöndeydi. Zaten üç günden uzun süren bir yolculuk olacağını söylüyordu, bir de bekleyin diyordu.

Wara büyük bir adımla önümüze geçti. "Üç günden uzun süren gemi yolculuğunu mu tercih edersin, yoksa sarayda iki saat bekleyip hızlandırılmış bir yolu mu? Ben ikincisini seçiyorum. Eğer şanslıysan, üç buçuk gün sürecek bir seyahat olur."

"Bu nasıl olacak?"

Wara iç geçirdi, bulutların örttüğü güneşe baktı. "Kuzey'e dua edeceğim. Bize yoldaşlarını yollarsa, onlar gemimizi çekecektir."

"Kuzey'e dua mı edeceksin?" diye sordum ama o beni duymadı, Ren'le bakıştı.

Wara onun omzunu dürttü. "İşte bu yüzden Rha'ya kapım açık. Kuzey'in ruhu, dalganın üç kardeşiyle aynı tarafta yer aldı. Sessizdi, gözlemciydi ama asla... ondan yana olmadı." Köprüye geri dönerken elini salladı. "Askerler sizi saraya götürecek. Ben tapınağa gidip geleceğim."

GirdapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin