31. Bölüm

492 101 170
                                    

Wara küçük konseyi daha sonra toplayacağını, bugün kalabalık olacağını söylerken dalga geçmemişti. Koca bir yemek salonundaydık. Masaya elli kişi yerleşebilirdi. Öyle de olmuştu. Ufak bir partiye benziyordu. Bu toplanmayı ayda bir kez gerçekleştirdiklerini öğrenmiştim. Önemli tüm isimler saraya davet ediliyordu, sohbet ediyorlardı. Bu kez üç farklı isim vardı: Ben, Rha ve Ren.

Buraya adım attığımızda, Wara'nın dediği gibi, Rha'nın akılsız köpeği olmadığımı ispatlama tutkusuyla dolmuştum. Bu yüzden masada kendime yer seçerken onun yanına oturmamıştım. Rha, masanın baş tarafındaydı. Wara ve sabah gördüğüm birkaç kişiyle iç içeydi. Ben ip gibi dizilen adamların arasına yerleşmiştim. Birkaçı yemek yiyordu, birkaçı sadece bardak tutuyordu. Sağım solum ilk dakikalarda doluydu lakin şimdi insanlar ayağa kalkmıştı, bu koca salonun farklı köşelerinde sohbet ediyorlardı.

Rha'nın ve bizim varlığımıza alışmaları beş dakika sürmüştü. Zaten birçoğu onu tanıyor veya ismen biliyordu.

Buradakiler kâhin ve önemli birisi olduğumun, kanımın özel olduğunun farkındaydı.

Kıkırtı duyunca çaktırmadan Rha'nın olduğu tarafa baktım. Wara elinde iki bardak tutuyordu. Birisinin kan birisinin alkol olduğuna emindim. Vampirler sarhoş oluyor muydu ki? Belli ki etkileniyorlardı veya o içtiği başka bir şeydi.

Ayaktaydı, Rha'nın arkasında duruyordu. Adamlardan birisi Rha'ya bir şeyler anlatırken Wara başka bir isimle tartışıyor gibi konuşuyordu lakin ara sırada Rha'nın omzunu tutuyordu. Rha sohbetlerle ilgilenmediğini apaçık belli etse de bu kimsenin umurunda değildi. Oturma düzeni çoktan bozulmuştu, millet oraya buraya sandalye çekiyordu.

Onunla konuşmaya çekinen bir kısım vardı ama can atanlar da mevcuttu.

Bir yudum şarap içtikten sonra yanımdan gelen mırıltılara göz devirdim. Burada farklı olan tek kişi Rha değildi. Solumda oturan adam -Ken- yaklaşık yarım saattir benimle konuşuyordu.

Wara herkesi buraya toplamadan önce hakkımda ne demişti bilmiyordum ama ilgi odağı olmuştum ve durumdan hiç memnun değildim. Belki Rha'nın yanına otursaydım bu derece sohbete açık görünmeyecektim. Sessizliğin tadını çıkarabilirdim. Fakat şimdi uzaktım ve açıktaydım. Başıma üşüşüyorlardı.

Kahinleri öldüren bir adam seni neden öldürmüyor?

Kanının kokusunun neden farklı olduğunu düşünüyorsun?

Çakal, Tilki ve Kurt'u taşıyabileceğin kulağıma geldi, bu doğru mu?

İnsan olduğun halde ölümsüz olduğunu düşünüyorum.

Tüm ruhlarla konuşabilme ihtimalin var mı? Hiç denedin mi?

Onlara küfretmek istiyordum ama yapabildiğim tek şey tebessüm etmek ve hiçbir soruya cevap vermemekti.

Bunu kendim istemiştim. Özgürlük talep etmiştim.

Şu sandalyede tek başıma oturana kadar zaten özgür olduğum aklıma gelmemişti.

Ama laf ağızdan çıkmıştı bir kere. Geri dönüşü yoktu. İnatçı kişiliğim yoktu, şu güne kadar sadece Eren'e inat etmiştim çünkü sadece o çekiyordu.

O kısmım tekrar gün yüzündeydi.

Ren hemen karşımdaydı. Arada sırada göz göze geliyorduk. Bu toplanmanın amacı sohbet etmekti, doğru, ama kimse bize bu kadar katlanılamaz olacağını söylememişti. On dakika önce ayağa kalktığımda çevrem o kadar kalabalıklaşmıştı ki sırf sessizlik arzuladığım için pencereden aşağı atlayacaktım.

GirdapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin